30/06/2018 tarihinde yürürlüğe girecekken, dava konusu Kurul kararının derhal yürürlüğe girecek şekilde tesis edildiği, iade edilemeyen tutarların evrensel hizmet geliri olarak genel bütçeye gelir kaydedilmesinin hukuka aykırı olduğu, bu kapsamda, tüketicilerin mülkiyet hakkının ihlâl edildiği, tüketicilerin 10 yıllık zamanaşımı süresinde ileri sürebileceği talep hakkının 2 yıl ile sınırlandırıldığı, davacı şirketin de mülkiyet hakkının ihlâl edildiği ileri sürülmektedir....
İLGİLİ MEVZUAT: 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu'nun "İstisnalar" başlıklı 4. maddesinin 2353 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik (j) bendinde, sağlar arasında ivazsız bir tarzda vuku bulan intikaller hariç olmak üzere kuru mülkiyet halinde intikal eden malların, kuru mülkiyet halinde kaldığı müddetçe veraset ve intikal vergisinden istisna edildiği hüküm altına alınmıştır....
Anayasanın "Mülkiyet ..." kenar başlıklı 35. maddesine göre; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." Anayasanın 35. maddesiyle, bireyin mülkiyet hakkının korunması konusunda devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirildiği gibi, lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de, üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bırakmaması için devlete birtakım pozitif yükümlülükler de yüklediği kabul edilmektedir. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni, mülkiyet hakkına gerçek anlamda koruma sağlama amacıdır. Anayasada, temel hak olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi için yalnızca devletin müdahaleden kaçınması yeterli olmayıp, devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir....
Anayasanın "Mülkiyet ..." kenar başlıklı 35. maddesine göre; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." Anayasanın 35. maddesiyle, bireyin mülkiyet hakkının korunması konusunda devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirildiği gibi, lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de, üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bırakmaması için devlete birtakım pozitif yükümlülükler de yüklediği kabul edilmektedir. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni, mülkiyet hakkına gerçek anlamda koruma sağlama amacıdır. Anayasada, temel hak olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi için yalnızca devletin müdahaleden kaçınması yeterli olmayıp, devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir....
TMK’nın 705/2. maddesi gereğince; “Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” Türk Medeni Kanununun 705/1 maddesi gereğince miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma hallerinde mülkiyet, tescilden önce kazanılır. Bu durumda taşınmaz, tescil ya da şerh edilmiş olan bütün yükleriyle birlikte yeni malike geçer. İyiniyetli olması şartıyla tescilsiz kazanımda bulunan kişiye karşı, kütükten anlaşılmayan bir hak ileri sürülemez, yani TMK m.1023 hükmü bu kişi hakkında da uygulanır. Mülkiyeti tescilsiz olarak kazanan kişi, tescilden önce de bir malikin sahip olduğu bütün hak ve yetkilerden yararlanır fakat bu hak ve yetkiler mülkiyet hakkı tapuya tescil edilmedikçe iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez, çünkü henüz açıklık kazanmış değillerdir....
Maddesi gereğince bina zeminin mülkiyetine tabi olup, bina üzerindeki bölümler yönünden kat mülkiyeti ve kat irtifakı kurulmadan bağımsız mülkiyet oluşturulmasına yasal olanak yoktur. Dolayısıyla yasal bir ayrıcalık olarak; kat mülkiyeti ya da kat irtifakı ile bağımsız bölüm için ayrı mülkiyet oluşturulabileceği ortadadır Özetlemek gerekirse, yasal mevzuata göre kat mülkiyetine geçmek üzere yapılan bir binada o gayrimenkulün maliki veya ortak malikleri tarafından, KMK hükümlerine göre, bağımsız mülkiyet hakları kurulabilir. Bağımsız mülkiyet hakkı oluşturması bakımından kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulmuş olup olmamasının bir farkı bulunmadığından davacının maliki olduğu bağımsız bölüme yönelen el atma fiiline karşı TMK 683.maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkı kapsamında tek başına dava açma hakkı bulunduğu açık olup, diğer kat irtifakı sahiplerinin birlikte dava açmaları gerektiğine yönelen istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi K A R A R Dava, paylı mülkiyet rejimine tabi taşınmazda yararlanma hakkına oluşan elatmanın giderilmesi istemiyle ve mülkiyet hakkına dayanılarak açıldığından hükme yöneltilen temyiz itirazlarının inceleme görevi Yargıtay Yüksek 1.Hukuk Dairesine aittir. Açıklanan nedenle dosyanın sözü edilen Yargıtay 1.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 12.3.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Eldeki davada, nüfus kayıtlarının incelenmesinden davacı murisi ....’ın ... ..... isimli bir kardeşi bulunduğu ve halen sağ olduğu görüldüğü halde mahkemece bu hususta araştırma yapılmadığından verilen karar mülkiyet nakli şüphesi uyandırmaktadır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş: nüfus kaydında sağ olduğu görülen ... .....’ın duruşmaya çağrılarak taşınmaz üzerinde hak iddiası olup olmadığını sormak, hak iddia ettiği takdirde istemin tapu iptali ve tescil davası ile görülmesi gerektiğinden davanın reddine karar vermek, aksi takdirde davayı kabul etmek olmalıdır....
Mülkiyet nakline neden olunmaması için anılan kişinin mirasçıları tanık sıfatıyla dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, mülkiyet nakline neden olacak biçimde eksik araştırma ve inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA 16.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden kararın hüküm fıkrasının 2.maddesinde geçen "2 hissesinin ... oğlu ... adına iştirak halinde mülkiyet hükümlerine göre tapuya kayıt ve tesçiline, 1 hissesinin ... oğlu ... ... adına iştirak halinde mülkiyet hükümlerine göre tapuya kayıt ve tesçiline" sözcüklerinin hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine "2 hissesinin ... oğlu ... adına, 1 hissesinin ... oğlu ... ... adına tapuya kayıt ve tesçiline" sözcükleri yazılmak suretiyle ve hükmün düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, 31.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....