Diğer bir anlatımla, kamu yararı ile mülkiyet hakkından kısmen veya tamamen yoksun bırakılan kişinin hakkı arasında makul, kabul edilebilir, hak ve adalet dengesini sağlayacak bir oranın kurulması asıldır. Bu arada, üzerinde durulması gereken konulardan biri de; çekişme yaratılan tapu kaydına bağlanan ve böylece kişi adına mülkiyet hakkı oluşturulan kıyı kapsamındaki yere ait tapunun niteliğinin belirlenmesidir. Devlet tarafından verilen, doğru esasa ve geçerli kayda dayalı tapu ile sağlanan mülkiyet hakkına değer verileceği kuşkusuzdur. Böyle bir yer kıyı kapsamında kalmakla, temel vasfı yani kamu malı olma niteliği değişmemekle birlikte, kişinin söz konusu tapuya dayalı hakkının yukarıda ifade edildiği gibi korunması gerekeceği muhakkaktır. Aksi düşünce tarzının, devletin verdiği tapunun geçersizliğini ileri sürerek, hiçbir karşılık ödemeksizin iptalini istemesi, geçerli kayda dayalı mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacağı gibi, devletin saygınlığını zedeler nitelikte bir tutum olacaktır....
Maddede belirtilen iki dava doğrudan doğruya mülkiyet hakkına ait yetkilerdir. Bu talepler mülkiyet hakkından kaynaklanır ve varlıklarını mülkiyet hakkından ayrılmaz bir biçimde, ona bağlı olarak sürdürürler. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-4 Esas, 2010/56 Karar sayılı ilamı). Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olaya gelince; davayı açan yüklenici şirketin dava konusu taşınmazda mülkiyet hakkı bulunmadığı gibi herhangi bir şahsi hakkı da yoktur. Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yer alan arsa üzerindeki evleri yıktırmak ve enkaz bedellerini ödemeye dair hüküm de davacıya dava açma hakkı sağlamamaktadır. Doğrudan mülkiyet hakkını ilgilendiren eldeki el atmanın önlenmesine yönelik dava hakkı mülkiyet hakkı sahibine ait olduğuna göre, mülkiyet hakkı sahibi olmayan davacının taraf sıfatı yoktur. Hal böyle olunca taraf sıfatı yokluğundan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....
İLGİLİ MEVZUAT: 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu'nun "İstisnalar" başlıklı 4. maddesinin 2353 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik (j) bendinde, sağlar arasında ivazsız bir tarzda vuku bulan intikaller hariç olmak üzere kuru mülkiyet halinde intikal eden malların, kuru mülkiyet halinde kaldığı müddetçe veraset ve intikal vergisinden istisna edildiği hüküm altına alınmıştır....
Davacı dava konusu taşınmazın tapu maliki ve mülkiyet hakkı sahibidir. Davacı tapu kaydına ve mülkiyet hakkına dayalı olarak İstanbul 30.İcra Müdürlüğünün 2012/29544 esas sayılı takip dosyasının iptali ile bu takip dosyasına bağlı gerçekleştirilen ihalenin feshini talep ve dava etmiştir. Davacının dava konusu taşınmazda tapu maliki olması nedeniyle mülkiyet hakkı dışında başka bir hakkı bulunmamaktadır. Davacı tapu kaydına ve mülkiyet hakkına dayalı olarak takibin iptalini ve ihalenin feshini istemektedir. Dava, tapu kaydına ve mülkiyet hakkına dayalı icra takibinin ve bu icra takibine dayalı gerçekleştirilen ihalenin feshi istemine ilişkindir....
Anayasası'nın 35. maddesinde; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." şeklinde hüküm altına alınmıştır. 4721 s. TMK'nun 683. maddesinde; "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir. " şeklinde hüküm altına alınmıştır. Öncelikle belirtilmelidir ki mülkiyet, toplum yararı ile sınırlı, sahibine gerek yetki ve gerekse ödevler yükleyen kamu ve özel hukuk karakterli, kendine özgü bir haktır. 1982 Anayasası, mülkiyet hakkını 1961 Anayasası’na göre daha da güçlendirerek, temel hak ve ödevler kısmına almıştır. 1982 Anayasasının 35. maddesinde; “herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir....
Asliye Hukuk Hakimliği’nin 09.11.1967 tarih ve 1967/180Esas-1967/305 Karar sayılı veraset ilamının iptaline ilişkin ilamının kesinleşme şerhi dosya arasına alındıktan sonra, bu veraset ilamında toplam tereke 336 pay kabul edilip tam mülkiyet, çıplak mülkiyet ve intifa olarak payların hesaplandığı gözetilerek, dosyanın bu konuda uzman bir hesap bilirkişine tevdi ile davacılar paylarına düşen tazminatın, her bir davacının payına düşen bedel ayrı ayrı belirtilmek suretiyle ayrıntılı dökümünü gösterir hesap raporu temin edilmesi gerektiği düşünülmeden eksik inceleme ile tam mülkiyet, çıplak mülkiyet ve intifa payları gösterilmeden denetlenemeyen rapor esas alınmak suretiyle hüküm kurulması,Doğru görülmemiştir.Davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 03/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davacı, davada başlangıçtaki mülkiyet aktarımı istemini ıslah ederek katkı payı nedeniyle tazminat talebini ileri sürdüğünden mahkemenin davacının ıslah yoluyla ileri sürdüğü bu tazminat talebi varken mülkiyet aktarımına ilişkin dava ıslah edilmemişçesine bu istemi reddetmiş olması doğru olmadığından mahkemece tazminat talebi hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 11.12.2006 gününde oybirliği ile karar verildi....
Duvarın davacıya ait taşınmazın mülkiyet alanının içerisine ve sınıra yapıldığı yapılan uygulama ile anlaşılmış olup; mülkiyet alanındaki duvarın olduğu gibi korunmasını ve duvara yapılan zararlandırıcı eyleminin ortadan kaldırılmasını isteme hakkı mülkiyet hakkının doğal sonucudur. Olduğu gibi korunması isteminin içeriğinde zararlandırıcı eylemi yapandan eski hale getirme masraflarını isteme hakkı da vardır. Mahkemenin, men'i müdahaleye yönelik davayı kabulde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Yıkılan duvarın metrekare miktarının üzerinden alanı bilirkişi tarafından hesap edilmiş olup; tamamının 3000,00 YTL ile yapıldığının kabulü ile tüm duvar alanına oranlama yapılarak yıkık duvar için tazminat hesabı yapılıp bunun tazminen tahsiline karar verilmesinde de hukuka aykırı bir yön bulunmadığından hükmün onanması gerekmiştir....
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir. Bu tür işlerde görev sulh hukuk mahkemesine aittir. (TMK 658.madde) Somut olayda; davacının, murisle sağlığında birlikte yaşadıkları konut üzerinde miras hakkına mahsuben TMK 652. maddesi uyarınca kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını talep ettiği, TMK'nun 652. maddesine dayanılarak açılan davalarda sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmış olmakla, uyuşmazlığın ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK’nun 22. ve 23. maddeleri gereğince ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 14.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir. Bu tür işlerde görev sulh hukuk mahkemesine aittir. (TMK 658.madde) Somut olayda; davacının, murisle sağlığında birlikte yaşadıkları konut üzerinde miras hakkına mahsuben TMK 652. maddesi uyarınca kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını talep ettiği, TMK'nun 652. maddesine dayanılarak açılan davalarda sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmış olmakla, uyuşmazlığın ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK’nun 22. ve 23. maddeleri gereğince ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 14.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....