Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1.Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2.Mahkemece diğer işçilerin açtıkları işe iade davalarında muvazaa bulunduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davacı davalı işçisi kabul edilerek ilave tediye ve kök ücret farkı alacakları kabul edilmiştir. Dairemizce aynı gün incelemesi yapılan diğer işçilerin açtıkları 2015/41829-41838 E.sayılı işe iade davalarında ise muvazaa yönünden eksik araştırma bulunduğu gerekçesiyle işe iade davaları bozulmuştur....

    Muvazaa, iki tarafın iradesi ile beyanları arasında istenerek meydana getirilen bir uygunsuzluk hali olarak tanımlanmıştır. Muvazaanın dört unsuru bulunmaktadır. İlk unsur, görünürdeki (muvazaalı) işlemdir. İkinci unsur, muvazaa anlaşması olup, muvazaanın varlığı için gerekli bir şarttır. Muvazaa anlaşmasının tarafları, muvazaalı (görünürdeki) işlemin taraflarıdır. Muvazaa anlaşması, görünürdeki işlemin tamamını konu edinebileceği gibi, bir kısmını da konu edinebilir. Birinci halde tam muvazaa, ikinci halde ise kısmi muvazaa söz konusu olur. Muvazaa anlaşması, görünürdeki işlemden sonra yapılamaz. Üçüncü unsur, gizli işlemdir ki bu unsur sadece nispi muvazaada bulunmaktadır. Mutlak muvazaada gizli işlem yoktur. Ve son unsur, aldatma kastıdır. Muvazaa mutlak (adi) muvazaa ve nispi (nitelikli) muvazaa olmak üzere ikiye ayrılır....

    Şti. ile asıl - alt işverenlik ilişkisi kurulduğunu, altın madeninin topraktan çıkarılması ile çıkarılan madenin işlenmesi işlerinin ayrı işler olduğunu ve farklı teknolojik donanım ve uzmanlık istediğini, alt işverene dekapaj, delme, kazı, yükleme ve nakliye işinin verildiğini, müvekkili şirketin kendi işçileri ile çıkan toprağı işleyerek altın ürettiğini, işyerinde Bakanlık müfettişlerince yapılan teftiş sonucu 26.12.2012 tarih HA.27- ÖÜÖ.21 sayılı rapor ile ilgili asıl - alt işverenlik ilişkisinin muvazaa olduğu tespit edilmiş ise de; muvazaa tespitinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, muvazaa tespitinin hukuka aykırı olduğu ve taraflar arasında geçerli asıl - alt işveren ilişkisinin bulunduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabının Özeti: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı T1 Bahar Madencilik … Ltd....

    Üniversitesi Hastanesi işyerinde yapılan inceleme sonucunda, sağlık ve sağlık destek hizmetleri, genel temizlik hizmetleri, tesisatın bakım ve işletmesi hizmetleri, hasta, hasta yakını ve ziyaretçi yönlendirme hizmetleri, bilgisayarlı veri işlem hizmetlerinin asıl işveren ile alt işverenler arasında muvazaa tanımına uygun olarak yapıldığı belirlenerek, asıl işverenliğe alt işveren arasındaki sözleşmelerin muvazaalı işlem olduğu ve hukuka aykırı bulunduğu, işyerinde çalıştırılan işçilerin baştan beri asıl işverenin işçisi oldukları yönünde muvazaa raporu düzenlendiğini, raporun taraflara tebliğ edildiğini, davalının ve diğer ilgililerin .... 1 İş Mahkemesinin 2010/188 E. sayılı dava dosyası ile itiraz ettiklerini, itirazın reddedildiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek, muvazaa ve muvazaa kararının kesinleştiğini, işçilerin işe başladıkları tarihten itibaren davalı Üniversite’nin asıl işçisi konumuna geldiklerini, muvazaalı işlem nedeniyle 6772 sayılı Kanun hükümleri gereği ödenmesi...

      Davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Davacı, satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasını her türlü delille ispatlayabilir. Ancak, keşif tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Somut olayda; 217 ada 27 parsel sayılı taşınmazda 1/3 pay 15.05.2015 tarihli satışla davalıya 70.000,00 TL bedelle satılmıştır. Davacı, dava konusu payın gerçekte 30.000,00 TL'ye satıldığını, önalım hakkına engel olmak için bedelin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini iddia etmiştir. İnşaat bilirkişisi 16.02.2016 tarihli raporunda 1/3 hissenin değerinin 17.920,00 TL olduğunu saptamıştır. Mahkemece, davacı tarafa bu bedel depo ettirilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Muvazaa iddiasının kanıtlanması için keşif tek başına yeterli delil değildir. Sadece davacının diğer delillerini doğrulamak bakımından önem arz eder....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, Bakanlık müfettişi tarafından alt işveren-asıl işveren ilişkisinde muvazaa olduğu yolundaki tespitlerin yerinde olmadığını, ... ... Bölge Müdürlüğünün raporu ile ilgili olarak asıl işveren ve alt işveren ilişkisinde muvazaa olmadığının tespitine, yapılan itirazın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı vekili, davanın öncelikle hak düşürücü süre açısından reddini talep ettiklerini, davacının bakanlık iş müfettişleri tarafından düzenlenen rapordaki muvazaa tespitine itiraz ettiğini, oysa ki müvekkili bakanlıkça görevlendirilen baş iş müfettişlerinin ... İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünde 4857 sayılı İş yasasının 2. ve 3....

          Ancak mahkemece bedelde muvazaa iddiası konusunda tarafların göstermiş olduğu delilleri toplamadan, yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırmadan tapuda gösterilen bedel üzerinden davanın kabulüne karar vermiştir. Bedelde muvazaa iddiası ile açılan davalarda depo ettirilecek bedel, bu iddia doğrultusunda tarafların delillerinin toplanmasından sonra belirlenebilir. Bu itibarla öncelikle bedelde muvazaa konusunda tarafların göstermiş olduğu delillerinin toplanması, tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak sonuç itibariyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 09/04/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Dolayısıyla dava davacının tarafı olduğu genel muvazaa hukuksal nedenine dayanmaktadır. Muvazaa iddiasına gelince; İrade ile beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19. (mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 18.) maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddenin birinci fıkrasında; “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır" hükmüne yer verilmiştir. Buna göre muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmaları, şeklinde tanımlanabilir. Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır....

            Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Bu sebeple kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Somut olayda; davacı tarafın davalı ... İnşaat Hakl. Tur. Pet. Ür. Kimyevi Mad. San ve Tic. Ltd....

              Davacı, satış sözleşmesinin tarafı bulunmadığından bedelde muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlaması mümkündür. Davaya konu olayda davacı sadece keşif deliline dayanmıştır. Hükme esas alınan 26.05.2013 günlü ziraat bilirkişi raporunda dava konusu payların 182.663,79 TL olarak tespit edilen değeri önalım bedeli olarak kabul edilerek davacıya depo ettirilmiştir. Keşif sonucu belirlenen bedel tek başına bedelde muvazaa iddiasını ispatlamaya yeterli bulunmayıp, davacının diğer kanıtlarını doğrulamak bakımından önem taşımaktadır. Dolayısıyla, davacı bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamamıştır. Bu nedenle mahkemece TMK’nın 734. maddesi uyarınca dava konusu payın satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafların toplamından oluşan önalım bedelinin hükümden önce belirlenecek uygun bir sürede depo edilmesi için davacıya süre tanınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir....

                UYAP Entegrasyonu