Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Anılan hükme dayanılarak çıkarılan ve 12/04/2014 tarihli ve 28970 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesinde de, "Eczacının başvurusunun il sağlık müdürlüğünce ilgili eczacı odasına tebliğinden itibaren on beş iş günü içerisinde bölge eczacı odası yetkililerince hazırlanan muvazaa değerlendirme raporu, somut bilgi ve belgelerle birlikte il sağlık müdürlüğüne verilir. İl sağlık müdürlüğü yetkililerince muvazaa konusunda oda raporunun verildiği veya belirtilen sürenin dolduğu tarihten itibaren on iş günü içerisinde karar verilir. Bölge eczacı odasının verdiği rapor ile il sağlık müdürlüğünün görüşlerinin birbiri ile örtüşmediği durumlarda muvazaa konusu, il sağlık müdürünün başkanlığında, il sağlık müdürlüğü ve eczacı odası tarafından görevlendirilen yetkililerden oluşan Muvazaa Değerlendirme Komisyonu tarafından değerlendirilir....

    Bu nedenle, inceleme konusu olayda, muvazaa olduğu hususunun objektif bilgi ve belgelere dayandırılmadığı, başka bir anlatımla muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı olgusu karşısında, davacının eczanesi hakkında verilen muvazaa kararında hukuka uygunluk bulunmadığından, davanın reddi yolundaki Mahkeme kararına yönelik yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum....

      Kişi, sonucu belli olduğu hâlde icra yolunu kullanmaya, aciz vesikası almaya zorlanmamakta, doğrudan genel muvazaa davası açabilmektedir. Ancak bunun sonucunda ulaşılacak sonuç da işlemin hükümsüz hâle gelmesidir ki bu da ancak tapunun iptali ile borçlu üzerine geri dönmesi ile olacaktır. Yoksa ayni nitelikte muvazaa davası açıp henüz ortada açılmış bir icra takibi bile yokken alacağın tahsili zımnında icra aşamalarında uygulanması gereken bir karar verilmesi kanımca çelişkilidir. Verilen karar ile kişiyi icra takibi başlatmaya zorlayan yol esasen bu yoldur. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 30/04/2007 tarihli ve 2007/985 esas, 2007/2815 karar sayılı ilamı ile de İİK’daki iptal davası şartları oluşmadığı zaman alacaklının muvazaa davası açma hakkının bulunduğu kabul edilmektedir.Sonuç itibariyle hukuki yararı bulunduğu müddetçe alacaklı, İİK’nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davası açabileceği gibi, TBK’nın 19. maddesi uyarınca muvazaa davası da açabilir....

        Davacı bedelde muvazaa iddiasını kanıtladığı takdirde de bu bedel davacının kanıtladığı bedeldir. Davacı bedelde muvazaa iddiasında bulunarak önalım hakkını kullanmış ise satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasında bulunabilir ve bu iddiasını tanık, keşif, bilirkişi dahil her türlü delil ile kanıtlama imkanına sahiptir. Davacının bedelde muvazaa iddiasına ilişkin bildirdiği tanıklar dahil tüm delillerin toplanması ve değerlendirilmesi gerekir. Ancak dava konusu taşınmazın uzman bilirkişi tarafından keşfen belirlenen değeri bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamak için tek başına yeterli olmayıp diğer delillerle birlikte tamamlayıcı niteliktedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, Yargıtay 14 Hukuk Dairesinin ve dairemizin yerleşik uygulaması ve kararları da bu yöndedir....

        Aile Mahkemesi, davanın muvazaa nedeni ile tapu iptali ve tescil davası olduğu ve mal rejiminin tasfiyesi veya katkı alacağına dayalı talep olmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Asliye Hukuk Mahkemesi ise, taşınmazın aile kounutu olup davanın Aile Mahkemesinin görevi kapsamında kaldığından bahisle görevsizlik kararı vermiştir. Somut olayda, davacı muvazaa nedeni ile tapu iptali ve tescili davasını açarken, uyuşmazlık konusu taşınmazın bedelinin evlilik birliği içerisinde kendisi tarafından ödendiğini, taşınmazın davalı olan eşi adına tescil edildiğini, taşınmazın muvazaa ile davalılar adına tescilinin yapıldığı iddiasıyla söz konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile eşi adına tapuya tescilini istediği anlaşılmaktadır....

          Davacı tarafından muvazaa iddiasıyla açılan işe iade davası Dairemizin 2015/24972 E. 2015/15219 K. sayılı ilamı ile muvazaa yönünden eksik araştırma yapılması nedeniyle bozulmuştur. Muvazaa iddiası bulunulan işe iade davasının sonucu beklenilmeden diğer işçilerin açtıkları işe iade davalarında muvazaa bulunduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davacının davalı işçisi kabul edilerek ilave tediye ve kök ücret farkı alacaklarının kabul edilmesi hatalıdır. 3. İşyerinde uygulanmakta olan kök ücrete ilişkin Kapsam İçi Personel Yönergesi 1. maddesinde Yönergenin belirsiz iş sözleşmesi ile çalışan ve Toplu İş Sözleşmesi kapsamında olan personele uygulanacağı bildirilmiştir....

            in beyanına ve banka makbuzuna dayanılarak davacının bedelde muvazaa iddiasına itibar edilmek suretiyle davanın kısmen kabulü ile depo edilen 63.600,00 TL'nin davalıya ödenmesine karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. Davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Davacı satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasını her türlü delille ispatlayabilir. Ancak keşif tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Somut olayda, 28.03.2013 tarihli satış ile dava konusu 1234 parsel sayılı 2120 m2 yüzölçümlü, elma bahçesi vasıflı taşınmazın 1/2 payı davalı ...'e 80.000,00 TL bedelle satılmıştır. Davacı, dava konusu payın gerçekte 60.000,00 TL'ye satıldığını, önalım hakkına engel olmak için bedelin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini iddia etmiştir. ... ......

              İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 17.02.2016 tarih, 2014/83 E-2016/26 K sayılı kararı ile davacının bedelde muvazaa iddiasını ispatladığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ A. Bozma Kararı 1.İlk Derece Mahkemesinin (III.) bentte belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 2.Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 28.05.2019 tarih, 2016/5881 E-2019/4876 K sayılı ilamı ile davacıların bedelde muvazaa iddiasında bulundukları ve bedelde muvazaa iddiasının yeteri kadar araştırılmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir. B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıların bedelde muvazaa iddiasını ispat ettikleri ve davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. V. TEMYİZ A....

                Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmayı devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi halde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir. İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştiı Muvazaa Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir....

                  Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmayı devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi halde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir. İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştiı Muvazaa Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir....

                    UYAP Entegrasyonu