Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Davacı, satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasını her türlü delille ispatlayabilir. Ancak keşif ve bilirkişi raporu tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Somut olayda; 10.02.2020 tarihli satışla dava konusu 1445 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 1077/2400 hissesi 243.500,00 bedelle davalıya satılmış, davacı önalım hakkına engel olmak için dava konusu payların satış bedelinin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini iddia etmiş, mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazın 1077/2400 payının satış tarihinde değerinin 212.345,00TL olduğu belirlenmiştir. O halde davacının bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayabildiğini söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır....

    Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir. 1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2) Davacılar vekili bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş, bedelde muvazaa iddiasında bulunan davacının muvazaayı her türlü delil ile kanıtlama imkanı bulunmasına karşın; dosya kapsamı içerisinde davacıların muvazaa iddiası yeterli delillerle kanıtlanamamıştır. Dairemizin 24.02.2015 tarihli bozma ilamında bu husus belirtilmiş olmasına ve mahkemece de bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde bozma gereği yerine getirilmeyerek bedelde muvazaa iddiasının kabulü ile keşifte belirlenen değer ve tapu masrafları toplamı olarak depo edilen 82.587,50 TL miktarın davalıya ödenmesine karar verilmesi doğru değildir....

      Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide ve gerekse uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; Mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar. Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşme de tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir....

        Mahkemece, bozma ilamına uyularak davacının bedelde muvazaa iddiası yerinde görülerek davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2012/10770 Esas 2013/2755 Karar sayılı 20.02.2013 tarihli ilamı ile "..Davacı bedelde muvazaa iddiasında bulunduğuna göre bu iddiasını kanıtlaması gerekir. Davacı satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bu iddianın tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Muvazaa iddiasının kanıtlanmasında tanık beyanlarının payların davalıya hangi bedel karşılığı satıldığı konusunda açık, kesin ve görgüye dayalı olması gerekmektedir. Ayrıca muvazaa iddiasının kanıtlanması için keşif tek başına yeterli delil değildir. Sadece davacının diğer delillerini doğrulamak bakımından önem arz eder. Bu nedenle mahkemece, varsa davacının, bedelde muvazaa iddiasına ilişkin tanıkları dinlenilip, tüm delilleri toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği" belirtilerek hüküm bozulmuştur....

          Davacı tarafından bedelde muvazaa iddiasını ispata yarayan başka bir kanıt sunulmamıştır. Soyut tanık anlatımları ve keşfen belirlenen değer bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya tek başına yeterli bulunmadığından, davacının muvazaa iddiasına itibar edilmemelidir. Mahkemece, bedelde muvazaa iddiası ispatlanamadığından dava konusu payın tapuda gösterilen satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafın toplamından oluşan önalım bedelinin TMK'nın 734. maddesi uyarınca hükümden önce belirlenecek uygun bir zaman içinde depo edilmesi için süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir....

            Davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Davacı satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasını her türlü delille ispatlayabilir. Ancak keşif tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Somut olayda, 2350 ada 1 parsel sayılı taşınmazda 1/3 pay 11.06.2014 tarihli satış ile davalıya 500.000,00 TL bedelle satılmıştır. Davacı, dava konusu payın gerçekte 200.000,00 TL'ye satıldığını, önalım hakkına engel olmak için bedelin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini iddia etmiştir. Bilirkişi heyetinin 11.05.2015 ve 16.02.2016 tarihli raporunda 1/3 hissenin değerinin 314.814,02 TL olduğu saptamıştır. Mahkemece davacı tarafından bedelde muvazaa iddiasını ispata yarayan başka bir kanıt sunulmamıştır....

              Davacının sendika üyeliğinden doğan bir alacak talebi olmadığı, davalı işverenler arasında asıl/alt işveren ilişkisi bulunmayıp, muvazaa nedeniyle asıl işverenin işçisi sayılması gerektiğini ileri sürerek fark işçilik alacaklarının tahsilini talep ettiği, toplu iş sözleşmesi bulunmasının muvazaa nedeniyle hak iddiasına engel olmadığı, davalılar arasında muvazaa tespit eden 25.06.2010/70 sayılı Teftiş Raporu ile fark alacakların kabulüne ilişkin Yüksek Mahkeme denetiminden geçerek kesinleşen çok sayıda karar bulunduğu anlaşıldığından, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

              Muvazaalı bir hukukî işlemden bahsedebilmek için; tarafların iradeleri ile beyanları arasında isteyerek yaratılmış bir uygunsuzluk, üçüncü kişileri aldatmak (muvazaa) niyeti, taraflar arasında gizli işlemi yaratan muvazaa sözleşmesi bulunmalıdır. 15. Muvazaa, mutlak muvazaa, nispi muvazaa gibi çeşitli türlere ayrılır. Tarafların gerçekte bir işlem yapmayı düşünmemelerine rağmen, sırf üçüncü kişilere karşı onları aldatmak amacıyla, işlem yapmış gibi gözükmek için, görünürde bir işlem yapmalarına “mutlak muvazaa” denir. Nispi muvazaada ise; taraflar aralarında yaptıkları bir sözleşmeyi kendi iç iradelerine uymayan ve dışarıya karşı yaptıkları başka bir işlemle gizlerler. Eş söyleyişle, nispi muvazaada taraflar görünürdeki işlem arkasında gerçek iradelerine uygun olmayan gizli bir işlem yaparlar. TBK’nın 19. maddesi ile sadece nispi muvazaa düzenlenmiş olup, bu maddede mutlak muvazaa hükme bağlanmamıştır (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 370). 16....

                Anılan hükme dayanılarak çıkarılan ve 12/04/2014 tarihli ve 28970 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesinde de, "Eczacının başvurusunun il sağlık müdürlüğünce ilgili eczacı odasına tebliğinden itibaren on beş iş günü içerisinde bölge eczacı odası yetkililerince hazırlanan muvazaa değerlendirme raporu, somut bilgi ve belgelerle birlikte il sağlık müdürlüğüne verilir. İl sağlık müdürlüğü yetkililerince muvazaa konusunda oda raporunun verildiği veya belirtilen sürenin dolduğu tarihten itibaren on iş günü içerisinde karar verilir. Bölge eczacı odasının verdiği rapor ile il sağlık müdürlüğünün görüşlerinin birbiri ile örtüşmediği durumlarda muvazaa konusu, il sağlık müdürünün başkanlığında, il sağlık müdürlüğü ve eczacı odası tarafından görevlendirilen yetkililerden oluşan Muvazaa Değerlendirme Komisyonu tarafından değerlendirilir....

                  Davada muvazaa iddiasında bulunan davalı ..., satış vaadi sözleşmesinde satışı vaat eden ... Kozan’ın mirasçısı, başka bir deyişle bu kişinin halefidir. Muvazaa iddiasını 18.07.1994 tarihinde noterde re’sen düzenlenen sözleşmeye karşı ileri sürdüğünden, bu iddiasını HUMK’nun 288 ve 290. maddeleri uyarınca aynı nitelikte bir belge ile kanıtlaması gerekir. Sözleşme, aynı yasanın 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa bile, muvazaa iddiası ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Nitekim, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında bu görüşten hareketle iddianın yazılı delille kanıtlanabileceği ilkesi benimsenmiştir. Somut uyuşmazlıkta, muvazaa iddiasında bulunan davalı tanık beyanlarına dayanmış, taraflar arasında muvazaa iddiasını kanıtlayan yazılı bir belge sunmadığı gibi, resmi biçimde yapılan satış vaadi sözleşmesinin geçersizliğini kanıtlar nitelikte delil de ileri sürmemiştir....

                    UYAP Entegrasyonu