Yoksa ayni nitelikte muvazaa davası açıp henüz ortada açılmış bir icra takibi bile yokken alacağın tahsili zımnında icra aşamalarında uygulanması gereken bir karar verilmesi kanımca çelişkilidir. Verilen karar ile kişiyi icra takibi başlatmaya zorlayan yol esasen bu yoldur. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 30/04/2007 tarihli ve 2007/985 esas, 2007/2815 karar sayılı ilamı ile de İİK’daki iptal davası şartları oluşmadığı zaman alacaklının muvazaa davası açma hakkının bulunduğu kabul edilmektedir.Sonuç itibariyle hukuki yararı bulunduğu müddetçe alacaklı, İİK’nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davası açabileceği gibi, TBK’nın 19. maddesi uyarınca muvazaa davası da açabilir....
Davacı yanca, davalının alacağının hem sırasına hem de esasına itiraz edildiğinde mahkemece, öncelikle sıraya itiraz nedenleri incelenip, sıraya itiraz yerinde görülmez ise alacağın esasına ilişkin itirazların incelenmesi gerekir. Somut olayda mahkemece böyle bir inceleme sırasına uyulmayarak hem sıraya hem de alacağın esasına yönelik itirazlar birlikte değerlendirilmiş ise de, alacağın sırasına ilişkin itirazın yerinde bulunmamış olmasına göre, alacağın esasına ilişkin itirazların incelenmesine geçilmesi sonuca etkili bulunmamıştır. Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nun 283/1,2. Maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Bu tür davalarda harç, iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değeri ile alacak miktarı karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanmalıdır. Öte yandan, 492 Sayılı Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş ve buyurucu nitelikte ki 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağını öngörmüştür....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde ise iddianın tasarruf konusu malın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1,2. maddesi kıyasen uygulanarak, iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Ancak bu tür davaların görülebilmesi içinde diğer dava koşularının yanında davacıların borçlulardan alacaklı olmaları yani hukuki yararlarının olması gerekir. Belirtmek gerekir ki, somut olayda davacı dava dilekçesinde açıkça hukuki neden olarak (TBK 19. md.sinde) muvazaa iddiasına dayandığı ve uygulanacak hukuk kuralının HMK 33. maddesi gereği hakimin resen belirleyeceği belirtilmiştir....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İcra İflas Kanunu' nun 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak hüküm kurulması gerekecektir. TBK' nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaa iddiasına dayalı davalarda ise yazılı yargılama usulü uygulanır....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir....
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....
Ancak, muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürdüğüne, iddianın kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek hukuki yararın varlığı noktasında davacının borçludan bir alacağının bulunması ve bu "alacağın doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olması" da gerekmektedir. (Bkz. aynı yönde emsal 2014/9240 Esas, 2016/937 Karar sayılı ilamı) Dava şartları yönünden, takibe konu borcun, istinaf incelemesinden de geçerek kesinleşen Karapınar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/50 Esas, 2020/29 Karar sayılı ilamına dayalı olarak yapılan takipten kaynaklanmış olup, mahkeme ilamı alacağın kaynağının ise 2018 yılı Ekim aylarından başlayarak ortaya çıkan borçtan doğmuş bulunmasına göre, tasarrufların bundan sonra 08/11/2018 tarihinde ve 12/02/2019 tarihinde yapılması, alacağın gerçek olması gözetildiğinde dava şartlarının oluştuğu görülmüştür....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. TBK'nın 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında hak düşürücü süre ve zamanaşımı süreleri uygulanmaz ve İİK'nın 277 vd.maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz. Bu açıklamalar ışığında elde ki dava TBK'nun 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açıldığı değerlendirilerek inceleme yapılmakla; İptale konu İstanbul ili Sarıyer İlçesi, Rumelifeneri köyü 7 pafta 181 parsel Sayılı 2450 m2 miktarlı Metruk Mezarlık nitelikli raşınmazın 351/12250 hissesi T3 adına kayıtlı iken, İstanbul 10....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nun 283/1,2. maddesi kıyasen uygulanarak yapılan kesintilerinin davacının alacak ve ferilerini geçmeyecek biçimde öncelikli ödenmesi gerekir. Bilindiği üzere, muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazan aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler ( nisbi muvazaa)....