Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

-TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, alım gücünün olduğunu, taşınmazı gerçek değeri üzerinden bedeli karşılığında satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, temliki işlemde muvazaa olgusunun gerçekleştiği gerekçesiyle açık artırma yoluyla satılan taşınmazın bedelinden davacıların payına karşılık gelen 62,954,00.-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 2.804.47....

    Tavşanlı İş Mahkemesinin 09.03.2021 gün, 2018/916 Esas ve 2021/212 Karar sayılı dosyasında davacının, davalı aleyhine TİS’den kaynaklanan ücret fark alacağına yönelik dava açtığı, İlk derece Mahkemesince davacının davalı işverenin asıl işçisi sayılması gerektiği, hizmet alım sözleşmelerinin muvazaalı olduğu, davacının baştan itibaren davalı EÜAŞ işçisi olarak işlem görmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne, talep edilen işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verildiği görülmüştür. Söz konusu kararın davalı Eüaş vekilince istinaf edilmesi üzerine Bursa BAM 9.HD.nin 01.06.2021 tarih 2021/956 esas ve 2021/1436 karar sayılı ilamıyla davalının istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verildiği görülmüştür. Kesinleşen ilamın bağlayıcılığı ve muvazaa olgusunun kabulü nedeniyle davalı tarafın husumet itirazı yerinde görülmemiştir....

    Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda Mahkemece davanın, hükmün 3.sayfasının 5.parağrafında tapu iptali ve tescil davası olarak nitelendirildiği, 6 sayfasındaki gerekçe kısmında ise borçlu ile davalı oğlu ... arasındaki tasarrufların İİK'nun 278/3-1 madde gereğince bağış hükmünde olup iptale tabi olduğu, davalı 4.kişi ... yönünden satışın muvazaalı olduğuna ilişkin yeterli kanaat oluşturur delil bulunmadığından Keriman hakkındaki davanın reddine, davalı 4.kişiler ... ve ...'...

      Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez. Öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemez ve tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulamaz....

        Üçüncü kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacı ile danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeni ile temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Muvazaaya dayalı iptal davasında, davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İcra İflas Kanunu' nun 277. ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İcra İflas Kanunu' nun 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak hüküm kurulması gerekecektir....

          Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Açıklama doğrultusunda dosya incelendiğinde; somut davada davacı "katılma alacağının önüne geçmek kastıyla muvazaalı bir devir işlemi" yapıldığını ileri sürerek tapunun iptal edilerek eski hale getirilmesi talebinde bulunduğu, davanın ileri sürülüşü itibari ile muhtemel alacağının tahsilini sağlamak amacını taşıdığı, isteminin katılma alacağı olmadığı, BK'nın 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayandığı, bu halde görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla açıklanan gerekçe ile Aile Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır....

          Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nun 283/1, 2. maddesi kıyasen uygulanarak yapılan kesintilerinin davacının alacak ve ferilerini geçmeyecek biçimde öncelikli ödenmesi gerekir. Bilindiği üzere, muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazan aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler ( nisbi muvazaa)....

          Davalı ... vekili, aciz belgesi bulunmadığını, muvazaa iddiasının gerçeği yansıtmadığını ve taşınmazın bedel karşılığı alındığını, taraflar arasında boş senet düzenlendiğini, davalı ...'nin davacıyı bırakmaması ve ona bakması için zorlama amacıyla bu senedin kullanılmak istenildiğini, dolayısıyla gerçek bir alacağın bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı ..., davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, muvazaa iddiasının dosya kapsamıyla ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19....

            Hal böyle olunca alacağın kambiyo senedine dayalı olduğu ve bu halde uyuşmazlığın kambiyo hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken mahkemece bu yön gözardı edilerek davalı yanca sanki muvazaaya dayalı olarak açılmış karşı veya birleştirilen bir dava var gibi yargılama yapılıp karar verilmesi doğru değildir. Yapılacak iş hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda alınan raporlarla imzanın davalılar murisine ait olduğunun saptanması karşısında muvazaa savunmasına girilmeksizin bir karar verilmekten ibarettir. ” gerekçesiyle bozulmuştur....

              Davalı yanca, alacağın gerçek olduğu savunması dışında, alacağın doğum ve takip tarihlerinin, davalının alacağının doğum ve takip tarihlerinden önce olduğu da ileri sürülmüştür. Bu durumda mahkemece, bu yönün değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu