Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda muhdesat iddiasının kanıtlanmış kabul edilebilmesi için; davacının dava konusu taşınmazın paydaşı olduğunun, tespiti istenen muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin ve davalı taraf muhdesat meydana getirildikten sonra taşınmazda hisse satın almış ise muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğini bilerek satın aldığının ispatlanması gerekir. Medeni Kanunu'nun 6.maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu muhdesatın üzerinde bulunduğu 5758 ada 1 parsel sayılı taşınmaz hakkında taraflar arasında Kartal 1....

    Dava, muhdesat aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de Yargrtay’ın yerleşik uygulamasına göre mevcut bir muhdesata sonradan yapılan imalatlar yeni bir muhdesat meydana getirme sayılamayacağı gibi, bu amaçla yapılan giderler de mevcut muhdesata değer kazandıran faydalı ve zorunlu giderlerdendir. Aynı şekilde bütünleyici parça niteliğinde olmayıp her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilen ve taşınmazdan ayrılması mümkün olan eşyalar da teferruat niteliğindedir....

    Mahkemece;davacının davasının kısmen kabulü ile dava konusu taşınmaz içinde bulunan bahçe duvarı ,ilave oda yapımı ve demir kapının muhdesat olarak davacı tarafça yapıldığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin ise reddine karar verilmiştir. Hüküm ; davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Dava ; muhdesat tespitine ve bedel tahsiline ilişkindir. 1)Taşınmaz üzerindeki muhdesatın tespiti davaları kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Muhdesat tespiti davalarında ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan diğer tüm tapu maliklerinin veya tapu kayıt malikinin mirasçılarının davada taraf olarak yer almaları zorunludur....

      Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/417 Esas sayılı dava dosyalarında dava konusu taşınmaza yönelik muhdesatın aidiyetinin tespiti davaları açtıklarını beyan etmişlerdir. Bu durumda mahkemece, davalılar tarafından açılan muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarının bekletici mesele yapılarak, adı geçen davalılara ait olduğuna karar verilen muhdesatlar yönünden gerekirse mahallinde yeniden keşif yapılmak suretiyle Dairemizin belirtilen ilkeleri doğrultusunda muhdesatın ve arzın oranı ayrı ayrı belirlendikten sonra, satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesinde bu oranların esas alınacağı, muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi paydaşa; kalan kısmın ise tapu kaydındaki payları oranında taraflara dağıtılması gerektiği düşünülmeksin hüküm kurulması doğru değildir....

        a ait olduğunun şerh edilmesine" karar verildiği, kadastro tespitinin 23.12.1972 tarihinde kesinleştiği, muhdesat şerhine konu taşınmazın yıkılmadığı da anlaşıldığından 3402 sayılı Kanunun 19. maddesi gereğince taşınmazın tapu kaydına konulan muhdesat şerhinin terkinine yönelik davanın reddi gerektiği; öte yandan, muhdesat şerhinin konulması ile ilgisi bulunmayan tapu müdürlüğüne husumet yöneltilemeyeceği düşünülmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.'' gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizin bozma ilamına karşı davacı mirasçıları karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Somut olayda, mahkemece davanın kabulüne yönelik karar davalı ... Sicil Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiş olmasına rağmen, şerh lehtarları davalılar tarafından temyiz edilmiş gibi bu taraflar açısından davanın reddi yönünde kararın bozulması doğru değildir. Bu nedenle karar düzeltme talebinin kabulü gerekmiştir....

          Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece dava konusu taşınmazın el birliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu, bir mirasçının diğer bir mirasçıya karşı bir "başkası" olarak nitelendirilemeyeceği bu nedenle de 3402 sayılı Yasanın 19/2 madde hükmünün olayda uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemece varılan sonuç yasal düzenlemelere uygun düşmemektedir.Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir. Bu şekilde bir belirtme yenilik doğurucu bir sonuç doğurmamakla birlikte, var olan şahsi hakka aleniyet kazandırır ve muhdesat sahibi lehine kanıt oluşturur....

            Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir. Somut olaya gelince, davalı ...'...

              Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir....

                Somut olaya gelince; ortaklığın satış yoluyla giderilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de; hükme esas alınan 24.11.2015 tarihli bilirkişi raporunda davalı Rıfat Şenakar'ın %88,56'lık muhdesat oranı hesaplanırken davalı payına düşen arsa değeri 54.600,00TL de muhdesat değerine eklenmiş ve taşınmazın tamamının değeri olan 125.894,00TL'ye oranlanmıştır. Hal böyle olunca bilirkişiler tarafından hazırlanan rapor, yukarıda belirtilen ilkelere aykırılık içermektedir. Bu nedenle bilirkişilerden ek rapor alınarak sadece davalıya ait muhdesatların değerinin muhdesatlar ile arsa değeri toplamına oranlanması suretiyle muhdesat oranının tespiti, bu oranın muhdesat sahibi paydaşa verilmesi, satış bedelinden geriye kalan kısmının da tapudaki hisseleri oranında taraflara dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir....

                  Ne var ki, bu tür bir belirtme Türk Medeni Kanununun 684. maddesine sınırlama getirerek muhdesat konusu ile arazinin bütünleşmesine engel olacağından, arazi sahibinin mülkiyet hakkını ileri sürerek ve muhdesat bedelini hak sahibine ödemesi suretiyle mahkemeden terkin talebinde bulunması olanaklıdır. Somut olayda dava konusu taşınmazın tapu kaydında 10.07.2004 tarihinde konulan “üzerindeki 40 m2'lik ev ...’e aittir” şerhi bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davalının elatmasının yasaların koruduğu bir hakkın kullanılmasından kaynaklanmış olması sebebiyle muhdesat bedeli ödenmeksizin elatmanın önlenmesine ve muhdesatın kal'ine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ; Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde davalıya iadesine, 30.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                    UYAP Entegrasyonu