Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir. Somut olayda; davalılar tarafından, dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan zeytin ağaçları yönünden muhdesat iddiasında bulunulmuştur....

    Satışına karar verilen taşınmaz; a)Paylı mülkiyet hükümlerine konu ise satış bedelinin paydaşların tapudaki payları oranında, b)Elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olması halinde satış bedelinin mirasçılık belgesindeki paylar oranında, c)Hem paylı, hem de elbirliği mülkiyeti halinin bir arada bulunması halinde ise satış bedelinin tapudaki ve mirasçılık belgesindeki paylar nazara alınarak dağıtılmasına karar verilmesi gerekir. Yine, paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir....

      Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukuku'nda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, 724, 729 maddeler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez....

        Dosya arasında bulunan dava konusu yere ilişkin fotoğraflardan da tespiti istenen demir direk ve tel örgünün muhdesat niteliğinde olmadığı .//.. anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki eşyalar yönünden muhdesat aidiyeti davası açılamayacağı dikkate alınarak Mahkemece tespiti istenen demir direk ve tel örgü yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir....

          Mahkemece; davanın, taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın aidiyetinin tespitine ve yapı bedelinin davalı taraftan tahsiline ilişkin olduğu, davacı tarafça, aleyhlerine men'i müdahale davası açıldığından bahisle muhdesatın tespiti ve yapı bedelinin tahsili talebi ile dava açıldığı, bu talebin öncelikli olarak muhdesatın aidiyetinin tespitini de zorunlu kıldığı, muhdesatın aidiyeti davalarının, doktrinde ve Yargıtay uygulamalarında hangi hallerde açılacağının açıklandığı, paydaş olmayan davacıların tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı gerekçeleri ile davanın usulden reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Her ne kadar mahkeme tarafından az yukarıda açıklanan gerekçeler ile davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin gerekçesine katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki; 6100 sayılı HMK’nun 26. maddesi uyarınca hâkim, tarafların ileri sürdükleri maddi olay ve netice talepleri ile bağlıdır....

            Hakim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Buna göre hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır. Kayıt maliki ... sağ ise kendisinin ölü ise mirasçılık belgesiyle tespit edilecek mirasçılarının davaya dahil edilmesi gerekirken eksik taraf teşkili ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bununla birlikte, davacı ... ve davalı ... ile davalılar muhdesat iddiasında bulunmuş, davalı taraf davacıların muhdesat iddiasını kabul etmiş; davacı taraf ise davalıların muhdesat iddiasına yönelik beyanda bulunmamıştır. Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda taşınmaz üzerindeki muhdesatların aidiyeti konusunda tespit yapılmalı, muhdesatların taşınmanın satış değerine olan katkısı oran olarak belirlenmeli ve bu oranlara göre satış bedelinin dağıtılmasına ilişkin infaza elverişli hüküm kurulmalıdır....

              Bu durumda mahkemece, öncelikle tüm tarafların muhdesat iddasını kabul edip etmediklerine dair beyanının tespit edilmesi, muhdesat konusunda ihtilaf bulunduğunda muhdesat iddiasında bulunan davalılara muhdesatın aidiyeti konusunda dava açmak için 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmesi, açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, tüm tarafların muhdesat iddiasını kabul etmesi veya muhdesatın aidiyeti davası açılıp da muhdesatın davalılara aidiyetine karar verilmesi halinde; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek bilirkişiden rapor alınmak suretiyle satış bedelinden ne kadarının muhdesata isabet ettiğinin yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenerek, muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara dağıtılması ve dağıtım oranlarının hükümde açıkça gösterilmesi; mahkemece verilen süre içerisinde dava açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekirken bu hususlar...

                Somut olaya gelince, 1) Satışına karar verilen taşınmazların yalnızca müşterek mülkiyete tabi olması nedeni ile tarafların tapu kaydındaki payları oranına göre vekalet ücretinin, harcın ve satış bedelinin paylaştırılmasına karar verilmesi gerekirken, hükümde vekalet ücretinin, harcın ve satış bedelinin veraset ilamları ve tapu kayıtlarındaki payları oranında dağıtılması ve satış şeklinin açıklanmaması doğru görülmemiştir. Ne var ki bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca 111 ada 44, 45 ve 53 parsel, 104 ada 1 parsel, 157 ada 4 ve 14 parsel, 158 ada 17, 47, 33 ve 91 parsel sayılı taşınmazlar yönünden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. 2) Davalı ... 16.09.2013 tarihli cevap dilekçesinde dava konusu 122 ada 8 ve 11 parsel sayılı taşınmazlarda muhdesat iddiasında bulunmuştur....

                  Mahkemece paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi halinde satışın nasıl yapılacağının ve satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağının hüküm sonucunda gösterilmesi gerekir. Satışına karar verilen taşınmaz; a)Paylı mülkiyet hükümlerine konu ise satış bedelinin paydaşların tapudaki payları oranında, b)Elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olması halinde satış bedelinin mirasçılık belgesindeki paylar oranında, c)Hem paylı, hem de elbirliği mülkiyeti halinin bir arada bulunması halinde ise satış bedelinin tapudaki ve mirasçılık belgesindeki paylar nazara alınarak dağıtılmasına karar verilmesi gerekir. Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir....

                    verilmesini talep ve dava etmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu