"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Ölüme Bağlı Mal Rejiminin Tasfiyesi Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada bozma sonrası yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Davacı ... vekili, müvekkili ile ...'in 1990'da evlendiklerini, ...'in 2003'te vefat ettiğini, evlilik birliği içerisinde 1 nolu bağımsız bölüm ile 101 ada 20 parsel sayılı olmak üzere iki adet taşınmaz edinildiği ve tapuda muris adına tescil edildiğini, bu taşınmazlardan 1 no'lu bağımsız bölümün aile konutu olduğunu, eşler arasında noterde yapılan mal rejimi sözleşmesi de gözetilerek mal rejiminin resmen tasfiyesini, 1 nolu bağımsız bölüme ilişkin olarak müvekkilin miras payına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını talep etmiş ve harca esas değer olarak 28.000,00 TL göstermiştir. Büyükçekmece 2....
Somut olayda; davacı tarafça dava konusu taşınmazla ilgili olarak miras hakkına mahsuben özgüleme talebinde bulunulduğu, mahkemece davanın reddine yönelik kararın verildiği, davacı vekili tarafından kararın istinafa taşındığı, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi tarafından davanın miras hukukundan kaynaklandığı ve dairemiz görevinde olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu olaya uygulanacak TMK'nın 652. maddesi Türk Medeni Kanununun Üçüncü Bölümünde Mirasın Paylaşılması Başlığı altında yer alan Paylaştırma İsteme Hakkı başlıklı 642. maddenin devamında yer almıştır. Benzer bir olayda Yargıtay 14....
İddianın ileri şürülüş şekline göre dava, katılma alacağına mahsuben aile konutuna oturma hakkının özgülenmesi isteğine ilişkindir. 4721 sayili Türk Medeni Kanunu'nun 240/1. maddesinde; sağ kalan eşin eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebileceği düzenlenmiştir. Aile konutu, resmi evli eşlerin birlikte seçtikleri ve ortak aile yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantılarını buna göre düzenlemeyi amaçladıkları konuttur (TMK m. 186, HGK 28.09.2011 tarih, 2011/2-447 E., 2011/556 K.)....
Görüşmeler sırasında taşınmazın aile konutu olmasının mülkiyet hakkı sahibi davacıyı ilgilendirmeyeceği bu nedenle el atmanın önlenmesi davasının kabulü gerektiği yolunda görüşler ileri sürülmüştür.Bu görüş ilke olarak doğrudur.Ancak olayımızın bu ilke ile ilgisi yoktur.Aile konutu karı-koca arasında birlikte oturdukları konutla ilgilidir,oysa burada tartışılması gereken şey sadece ve sadece davacının verdiği onayın halen ayakta olup olmadığıdır.Kullanımı için onay verilen taşınmaz dayalı ve eşinin aile konutu olarak oturdukları yer olmayıp örneğin bir yazlık da olabilirdi. Görüşmeler sırasında ileri sürülen düşüncelerden birisi de mülkiyet hakkının kutsal olduğu davacının bu hakkı kullanmasına engel olunamayacağı hususudur. Bu düşünce olarak doğrudur,ancak mülkiyet hakkı sahibinin onayı ile taşınmazın kullanımının haksız fil oluşturduğunu söylemek hukuken mümkün değildir ve en azından bunun ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVALILAR : ..., ..., ... Taraflar arasındaki tereke hukukuna ilişkin davada İstanbul 2. Aile Mahkemesi ile İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, sağ kalan eş tarafından miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkının tanınması istemine ilişkindir. Türk Medeni Yasasının 589. maddesinde "miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hakimi, istem üzerine veya resen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır." Talep TMK 652. Maddeye göre olduğundan bu tür işlerde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. (Yargıtay 2....
Mahkemece, taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir. Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Somut olaya gelince; mahkemece, davaya konu taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi bulunması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de; aile konutu şerhi davanın tarafı olan davalı ... ile davanın tarafı olmayan Saliha’nın evliliği nedeniyle konulmuştur. Diğer paydaşlar olan davalının eski eşi davacı ... Altın ile davalının kızı ...’ün taşınmazın aile konutu olmasından kaynaklanan bir yükümlülükleri de bulunmamaktadır....
Hükümsüzlüğü kanıtlanan bir ipotek sözleşmesine dayalı olarak icra takibi başlatılmış ve bunun sonucunda, aynı sözleşmenin tarafı olan alacaklı, alacağına mahsuben taşınmazı devralmış ise tapudaki tescil hukuken korunamaz. Çünkü, hükümsüz bir sözleşmenin tarafı olan kimsenin, o hükümsüz sözleşmeye dayalı olarak yapılan icra takibi sonucu, o işlemin konusunu oluşturan aile konutunu, cebri icra sonucu da olsa alacağına mahsuben devralması, başlangıçtaki hükümsüzlüğü ortadan kaldıramaz. Malik olmayan eşin, aile konutunda ayni bir hakkı yoktur, şahsi hakkı vardır. Bu hak, taşınmazın parasal değerinin, taşınmazı devralan üçüncü kişiden istemeyi içermez. Ancak, ipotek tesisine ilişkin sözleşmenin hükümsüzlüğünün kanıtlanması halinde, tapunun iptal edilerek eskiden olduğu gibi davalı eş adına tapuya tesciline karar verilebilir. Taşınmaz tekrar davalı eş adına tapuda tescil edildiğinde, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi de konulabilecektir....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/133 Esas sayılı dosyasında, aile konutu şerhi içeren 4 nolu bağımsız bölümün miras hakkına mahsuben ayrı ayrı 45.758,38 TL ödemek suretiyle tam mülkiyet hakkının dava dışı ...’a özgülenmesine karar verildiği ve kararın 06.11.2014 tarihinde kesinleştiği, davaya konu gayrimenkulün ilama aykırı olarak ilamda yazan bedel ödenmeden, önce ...'a, hemen ardından da üçüncü kişi Hasan Arcan lehine 17/12/2014 tarihinde tam mülkiyet ile tescil edildiği anlaşılmıştır. Davacıların ...’a karşı ... 9. İcra Müdürlüğünde ilamlı icra takibi başlattıkları , 31.05.2019 tarihli haciz tutanağı ile borçlunun hacze kabil bir malvarlığı olmadığının tespit edildiği ve İİK’nun 105/1. maddesine göre haczi kabil mal bulunmazsa haciz tutanağının aciz vesikası hükmünde olduğu dikkate alındığında; TMK'nın 1007. maddesi gereğince açılan davada, davacıların zararının oluştuğunun kabulü ile bedelin davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....
Hukuk Dairesince davalının ihtar ile taşınmazı kullanmaya muvafakatını geri aldığını, o tarihten itibaren taşınmazın kullanılmasının haklı ve geçerli nedeninin kalmadığı ihtarda verilen bir haftalık sürenin sonundan anahtar teslimine kadarki süre için ecrimisile hükmedilmesi ve bunun için bilirkişiden rapor alınması gerekçesi ile mahkeme kararının bozulduğu, mahkemenin direnme kararının davacı vekilince temyizi üzerine dosyanın Hukuk Genel Kuruluna geldiği anlaşılmaktadır Yukarıda da belirttiğimiz üzere mülkiyet hakkı sahibi mülkiyet hakkını TMK 683 maddesi uyarınca hukuk düzeninin sınırları içinde kullanabilir. Taşınmaz aile konutu ise TMK’nın 194. maddesi ile mülkiyet hakkı sınırlanmıştır. TMK 194 maddesi “Eşlerden birinin taşınmaz üzerinde sadece ayni hak değil şahsi hak sahibi olduğu durumlarda da hak sahibi olan kişinin çocukları ve eşinin aile konutu üzerindeki haklarını sona erdirecek şekilde hareket etmesini engellemektedir....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/172 Esas, 196 Karar sayılı dosyasında ise aynı davacı tarafından aynı davalılar aleyhinde bu kez aile konutu olarak tespitine karar verilen tek katlı binanın üzerinde bulunduğu muris...adına kayıtlı 8867 parsel sayılı taşınmazın öncelikle ifrazen, olmadığı taktirde tamamının miras payına mahsuben davacı adına tescili istemiyle dava açılmış, yapılan yargılama sonucunda mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine ve mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, ancak hükmün henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır....