Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarihli, 2020/2891 Esas, 2021/4366 Karar sayılı ilamı ve yerleşik uygulamalarında da HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davasının, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemeyeği ve menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi tutulmadığı yönündeki kararları" dairemiz tarafından da benimsenmiştir Somut olayda, davacı icra takibine konu edilen senetlerin dava dışı lehtara kira ilişkisi sebebiyle verildiğini ve ödendiğini, davalı hamil, ciranta ve lehtarın birlikte hareket ederek bedelsiz kalan senetlerin tahsil etmeye çalışıldığını belirterek borçlu olmadığının tespitini talep etmiş olmakla, menfi tespit davasının “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmadığı, bu nedenle dava zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi bulunmadığından, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş...
Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2013/2-6 E-K dava dosyasında alacak ve menfi tespit isteminde bulunduğunu, yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilerek davacının istemi üzerine teminat mektupları üzerine konulan tedbirin kaldırıldığını, tedbir nedeniyle uğranılan zararının tahsilini istemiştir. Davalı ise İstanbul Anadolu 15. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2013/2-6 E-K dava dosyasında alacak ve menfi tespit isteminde bulunduğunu, davanın reddine karar verildiğini, ancak temyiz aşamasında kararın bozulduğunu, ihtiyati tedbir kararının haksız olduğunun belirli olmadığını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; davalının İstanbul Anadolu 15....
Ticaret Mahkemesinin 2006/534 Esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açıldığını, ihtiyati tedbir nedeniyle icra dosyasına ... alınan 40.000,00.-TL'lik, mahkemenin dosyasına ise 10.000,00.-TL'lik teminat mektubu ibraz edildiğini, teminat mektupları nedeniyle üç ayda bir teminat mektubu nedeniyle komisyon ödemek zorunda kaldığını, menfi tespit davasının müvekkili lehine sonuçlanıp, kararın kesinleştiğini ileri sürerek teminat mektupları için bankaya ödenen 9.570,00.-TL komisyon ücreti nedeniyle uğradığı zararın davalıdan tahsili için ... 11....
Menfi tespit davası tarihi ve dava öncesi, takibin haksız ve kötü niyetli olması önem arz etmektedir. İcra takibi bir bütündür, takip sadece takip talebi ve takip talep tarihi itibariyle değerlendirilemez. İbraya ve bu konuda beyana, hacizlerin fekkine rağmen tekrar haciz talebi ve hacizlerin işlenmesiyle, böylece, davalı alacaklının haksız ve kötü niyetli olarak takibe devamıyla davacı aleyhindeki takip, davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlamış ve menfi tespit davası kabul edilerek, davalının temyiz etmemesiyle de kesinleşmiştir. İİK’nın 72/5. maddesinde “Bu dava sebebiyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verilir” denmekle, tazminatın alacaklının haksız ve kötü niyetli olarak takibe devamı nedeniyle borçlunun zorlanmasıyla açılan ve kabul edilen dava nedeniyle hükmedilecek tazminat olduğu anlaşılmaktadır. 29....
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde, ayrıca menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılması ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde de yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....
Davalı ..., davanın haklı olduğunu, kendisinin davacı babasının ikametgahında yaşadığını beyan etmiş, davalı ... ise davacının süresi içinde borca itiraz etmediğini, menfi tespit davası açmadığını, davacının taşınmazın satılmasından sonra arta kalan bedeli tahsil ettiğini, davacının varsa zararını ancak icra dosyası borçlusundan isteyebileceğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, İİK'nın 89/3. maddesi uyarınca ikinci haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz edilmemesi, üçüncü haciz ihbarnamesinden sonra 15 gün içinde menfi tespit davası açılmamış olması, ihalenin feshinin de dava edilmemiş olması karşısında davanın süreden reddine karar verilmiştir. Davacı, istirdat ve tazminat isteminde bulunmuştur....
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile menfi zarar kapsamındaki tazminatın tahsiline, müspet zarar kapsamındaki kira tazminatı, ifraz ve tevhitten dolayı yer kaybı, emlak vergi borcu nedeniyle uğranılan zarar ve ayrıca manevi tazminata yönelik taleplerinin reddine dair verilen karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle, ... .......
Bu nedenle davacının manevi tazminat isteminin bütünüyle reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.21/02/2019...
Dava açıldıktan sonra borç tahakkukunun iptal edildiği anlaşıldığından menfi tespit talebinin konusuz kaldığı anlaşılmakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davalının dava açılmasına sebebiyet verdiği anlaşıldığıdan menfi tespit talebi yönünden yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar vermek gerekmiştir...... Davacının şahsına bağlı sağlık, yaşam, isim gibi kanunen korunması gereken kişisel değerlerine bir tecavüz yapıldığı iddiası da mevcut değildir. Bu sebeple manevi tazminat isteğinin şartları oluşmadığı" gerekçesiyle 1- menfi tespit talebi konusuz kaldığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 2- manevi tazminat isteminin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur....
Dava dilekçesi incelendiğinde, davacının maddi tazminat isteminin bir bölümünün menfi tespit davası ve ceza davası sırasında ödediği avukatlık ücretlerine, yine o davalarda avukatına ödediği yol giderlerine, o davalara ilişkin, tanıklık, dosya masrafı ve harçları ile avukatını azletmek için ödediği ücrete ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Her dava kendi içerisinde değerlendirilmelidir. Menfi tespit davasında ve ceza dosyasında davacıya vekalet ücreti verilmiştir. Davacının vekili ile aralarındaki iç ilişki gereği vekiline ödediği ücretin de davalıdan tahsiline karar verilmesi tazminat hukukunun genel ilkeleri ile usul ve yasaya uygun bulunmadığı gibi o davalara ilişkin avukatına ödediği yol giderlerine, tanıklık, dosya masrafı ve harçlarına, azilname ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Davacı sadece kendisinin yaptığı yol giderlerini isteyebilir. Bu kalem zararı da 03/12/2013 tarihli ek bilirkişi raporu ile 568 TL olarak belirlenmiştir....