tarihli temlik sözleşmesinin geçerli olmasına, menfi tespit davası açıldıktan sonra temlik alacaklısı(...)'...
Borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı menfi (olumsuz) tespit davası sonunda alınan ilam, İİK’nun 72/5. maddesi hükmü karşısında kesinleşmeden takibe konulamaz. İlamda yer alan yargılama gideri, vekalet ücreti ve tazminat, kararın, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümü ile bir bütündür. Bu kalemlerin infazı, ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü, icra takibine konu edilemez (HGK'nun 05.10.2005 tarih ve 12-534, 2005/554 sayılı kararı). Somut olayda; takip konusu ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/43 Esas-2015/411 Karar sayılı kararı ile davacının menfi tespit davasının reddine ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedildiği, vekalet ücretinin takibe konulduğu, ancak ilamın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır....
Mahkemece, toplanan delillere ve Adli Tıp Kurumu Raporuna göre, senetteki imzanın davacıya ait olmadığı, dava tarihi itibariyle davacının maaşından yapılan kesintiler toplamının 39.828,23 TL olduğu, davanın menfi tespit davası iken istirdata döndüğü, istirdat davasında tazminat olamayacağı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davacının senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, 39.828,23 TL nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava menfi tespit ve istirdat davası olup mahkemece takibe konu bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir....
Dava menfi tespit davası olarak açılmış ise de yargılama devam ederken ödeme yapıldığından dava yasa gereğince kendiliğinden istirdat davasına dönüşmüştür. Her ne kadar davacı tarafça menfi tespit davası yönünden dava değeri olan 14.351,42 TL'nin üzerinde (21.708 TL ) ödeme yapılmış ve bu tutarın istirdadına karar verilmiş ise de, davanın yasa gereğince istirdada dönüşmesi karşısında dava değerinin halen 14.351,42 TL olduğu kabul edilmiş ve yargılama giderine hükmederken bu tutar dikkate alınmıştır. Bunun yanında davacının faiz isteminde bulunmaması nedeniyle de istirdadına karar verilen tutara faiz işletilmemiştir. Davacı tarafça dava dilekçesinde tazminat isteminde bulunulmaması, tazminat isteminin yer aldığı 02/08/2023 tarihli dilekçe yönünden davalının açık bir muvafakatinin olmaması nedeniyle davacının tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiştir....
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, menfi tespit talebine ilişkindir. İcra İflas Kanunu md. 72’ye göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. Borçlu, menfi tespit davası zımnında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir. Menfi tespit davalarında davacı borçlu, davalı alacaklı ile arasında hiçbir hukuki ilişki bulunmadığını, borcun hiç doğmadığını iddia ediyorsa ispat yükü davalı alacaklı üzerindedir....
Fıkrasında yer alan “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında,” şeklinde değiştirilmiş ve 01/9/2023 tarihinde ve sonrasında açılacak davalar hakkında uygulanması gerekliliği geçici madde ile düzenlenmiştir. 7445 Sayalı Kanunun Geçici 1. Maddesine göre 6102 sayılı Kanunun 5/A maddesinin birinci fıkrası ile 7036 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen menfi tespit ve istirdat davaları hakkındaki hüküm, 01/9/2023 tarihinde ve sonrasında açılacak davalar hakkında uygulanır. Geçici 1. Maddenin gerekçesi ise şu şekildedir "Geçici Madde 1- Maddeyle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesinin birinci fıkrası ile 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen menfi tespit ve istirdat davaları hakkındaki hükümlerin 1/9/2023 tarihinde ve sonrasında açılacak davalar hakkında uygulanacağı hükme bağlanmaktadır....
Sonuç olarak somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlığın bankacılık işlemlerinden kaynaklanması nedeniyle, TTK'nın 4. maddesi gereğince ticari dava niteliğinde olduğu ancak açılan davanın menfi tespit davası olmayıp, HMK'nın 106. maddesinde düzenlenen (müspet) tespit davası olduğu, davacının davalıdan bir miktar paranın ödenmesi, alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı; bu nedenle TTK'nın 5/A maddesi gereğince davanın arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı, menfi tespit davası olsa dahi ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilemeyeceği nazara alındığında, mahkemece davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir....
Bu hukuki açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacının iş bu davadaki talebi, menfi tespite ilişkindir. TTK'nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucu, yani neticei talep esas alınarak belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminat olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartaıdır. Menfi tespit davaları bu kapsamda değerlendirilemez. Çünkü, menfi tespit davalarında, bir miktar alacağın tahsili talebi yoktur. Yani, ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin karar gerekçesi bu nedenle usul ve yasaya aykırıdır....
Bu hukuki açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacının iş bu davadaki talebi, menfi tespite ilişkindir. TTK'nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucu, yani neticei talep esas alınarak belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminat olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartaıdır. Menfi tespit davaları bu kapsamda değerlendirilemez. Çünkü, menfi tespit davalarında, bir miktar alacağın tahsili talebi yoktur. Yani, ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin karar gerekçesi bu nedenle usul ve yasaya aykırıdır....
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; TTK'nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğunu, davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucu, yani neticesinin talep esas alınarak belirleneceğini, neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminat olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olmasının dava şartı olduğunu, menfi tespit davalarının bu kapsamda değerlendirilemeyeceğini, çünkü menfi tespit davalarında, bir miktar alacağın tahsili talebi olmadığını, yani ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmadığını, aynı durumla ilgili olarak aynı şekilde menfi tespit davasında arabulucuğa gidilmemesi gerektiğine dair Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2020/85 Esas 2020/454 Kararı bulunduğunu, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca...