Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Menfi zarar tarafların sözleşme yapılmamış olsa idi uğramayacakları zarar ve kayıplar olarak tanımlanmaktadır. Dairemizce de sözleşmenin feshi halinde arsada bulunan ve yıkılan yapının değeri, bu yapının kullanılmaması nedeniyle uğranılan kira kaybı ve ödenen cezalar menfi zarar kapsamında kabul edilmektedir. Davacı tarafça 25.000,00 TL maddi tazminat talep edilmiş ise de bunların hangi kalem alacaklardan oluştuğu ve her biri için ne miktarda tazminat talep edildiği gösterilmemiş ve mahkemece de açıklattırılmamıştır....

    TTK'nın 5/A maddesi metni göz önüne alındığında, zorunlu arabuluculuğun "ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri" yönünden dava şartı olarak öngörüldüğü düşünülebilir ise de, anılan maddede "talep sonucu" olan alacak ve tazminat istemlerine değil "dava konusuna" vurgu yapılarak, "konusu bir miktar paranın ödenmesi olan davalar" için dava şartı olan arabuluculuğun öngörüldüğünü belirtmek gerekmektedir. Alacak ve tazminat davaları yanında, menfi tespit davalarının da konusu bir miktar paranın ödemesine ilişkindir. Bu husus, alacak ve tazminat davalarında bir miktar paranın ödenmesi olarak tezahür ettiği gibi, menfi tespit davalarında ise bir miktar paranın ödenmemesi olarak ortaya çıktığından konu itibariyle menfi tespit davasının da dava şartı olan zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığının kabulü gerekir. Aksinin kabulü halinde kanun koyucunun amacına aykırı yorum yapılmış olacağından, bu yorum tarzı hukuka uygun düşmeyecektir....

      Menfi tespit davalarında da bir talep var ise de bu talep maddi hukuk anlamında bir talep değildir. Başka bir söyleyişle, menfi tespit davalarında bir alacağın tahsili talep edilmediği gibi bu davanın sonucunda verilecek hüküm de bir alacağın tahsili sonucunu doğuran eda hükmü niteliğinde değildir. Tüm bu açıklamalara göre; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat olmadığından ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarında; dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece yanılgılı değerlendirme ile davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Çünkü; menfi tespit davalarında, bir miktar alacağın tahsili talebi yoktur. Yani, ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin karar gerekçesi bu nedenle usul ve yasaya aykırıdır....

      Davacılar vekili davalı ile araç kiralama sözleşmesi imzalanarak araç kiralaması esnasında davalının kendisinden alınan senet aldığını senedin kambiyo senedi vasfında olmadığını belirterek menfi tespit davası açmıştır. Mahkemece tensiple beraber 6102 S.Y nın 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi gereğince arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması nedeni ile dava şartı yokluğundan davının reddine karar verilmiştir. Yargı uygulamasında ticari dava niteliğindeki menfi tesbit davalarında farklı hükümler verilmesi nedeniyle uyuşmazlığın giderilmesi için yapılan başvuru neticesi Yargıtay 19 H.D. 'nin 2020/85 esas, 2020/454 karar sayılı ve 4.6.2020 tarihli ilamı ile; "H.M.K’nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Menfi tespit KARAR Taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmeden kaynaklanan menfi tespit, senedin iptali ve manevi tazminat isteğine ilişkin bulunduğuna ve davada zilyetliğe dayanılmadığına göre, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 10.01.2013 tarih 1 sayılı Kararı ile hazırlanıp, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 21.01.2013 tarih 1 sayılı Kararı ile kabul edilen ve 26.01.2013 tarih 28540 sayılı ...... Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Daireleri'ne ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yüksek Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi'ne ait olmakla gereği için dosyanın anılan Daire Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 07.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          Başka bir şekilde söylemek gerekirse, menfi zarar kalemleri içinde sayılabilecek bu tutar davalı ile olan sözleşmeye güvenilerek yapılan harcama, kısaca menfi zarar kalemidir. Menfi zarar alacaklının malvarlığını sözleşmeden dönmeden sonra içinde bulunduğu durum ile böyle bir sözleşme yapılmamış olsaydı içinde bulunacağı durum arasındaki farktan ibarettir. Bu haliyle sözleşmeye güvenilerek yapılan gider, karşı tarafın malvarlığının artmasına neden olmasa bile sözleşmenin karşı tarafından istenebilir. Ne var ki, akti fesheden alacaklının aktin hükümsüzlüğünden doğan zararını isteyebilmesi karşı tarafın borcunu ihlalde kusurlu olması koşuluna bağlıdır. Zira, yasanın kusursuz sorumluluk durumları için getirdiği istisnalar dışında aslolan kusur sorumluluğudur. Kusur ise, genel olarak hukukun onaylamadığı bir hareketi yapmaktır....

            ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO: 2018/1364 Esas KARAR NO: 2021/807 DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) DAVA TARİHİ: 19/11/2018 KARAR TARİHİ: 10/11/2021 Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili -------senetten ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitini, yargılama esnasında ödemenin yapılmak zorunda kalınması halinde ödenen miktar için davalıya istirdat davası olarak devamını, dava konusu senetlere ilişkin başlatılan icra takibinin iptalini, yargılama süresince icra takibinin durdurulmasına dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik --- maddi tazminat ile--- manevi tazminat ve %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir....

              Dolayısı ile davacının talep edebileceği tazminat ancak menfi tespit davası neticesinde ve de davacı borçlunun haklı çıkması halinde verilebilecek bir tazminat niteliğindedir. Bu nedenle istenilen tazminatın kabulü yasal olarak mümkün değildir. Zira davacı menfi tespit davası açılmaksızın salt davadan önceki işlemlere dayalı olarak böyle bir talepte bulunmuştur. Öte yandan davacı yan manevi tazminat talebinde de bulunmuştur. Nitekim Yargıtay . HD.'nin ... E., ... K. Sayılı ve 09/10/2017 tarihli ilamında da görüleceği üzere; ......"Buna karşılık, haksız ihtiyati haciz koyduran alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminat bakımından olup, manevi tazminat yönünden olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 49. maddesindeki koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise, kusura dayalıdır. Bu itibarla, alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili olup, ağır olmasa dahi alacaklının en azından kusurlu olması gerekmektedir....

                Tüm dosya kapsamının incelenmesi neticesinde; Uyuşmazlık sözleşmenin feshi nedeniyle davacının müspet zarar, menfi zarar, kar kaybı ve denkleştirme tazminatı ile manevi tazminat alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasında sözleşmenin feshedildiği noktasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasında imzalanan ...tarihli sözleşmenin 1-h ve 8....

                  TTK 5/A maddesi uyarınca arabuluculuğun dava şartı olabilmesi için (1) davanın konusunun bir miktar paranın ödenmesi olmalı (2) bu talebin bir davada alacak veya tazminat olarak ileri sürülmesi gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere menfi tesbit davaları alacağın tahsili sonucunu doğuran bir dava değildir. Kanun koyucu menfi tesbit davalarını zorunlu aracbuluculuğa tabi tutmak isteseydi bunu açık şekilde ifade ederdi. Yukarıda açıklandığı üzere yorum yoluyla menfi tesbit davalarını TTK 5/A maddesi kapsamına almak mümkün bulunmamaktadır. Tüm bu gerekçeler ışığında menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmanın dava şartı olmadığı sonucuna varılmalıdır (Yargıtay 15. HD 2020/1455 E 2021/1179 K; 2020/3044 E 2021/996 K; 2020/2937 E 2021/864 K). Bu durumda; mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur....

                    UYAP Entegrasyonu