Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanunun 301. maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek sanık müdafiinin temyiz istemi hakkında anılan sebeplere yönelik yapılan incelemede; Ceza Genel Kurulunun 2017/6-97E, 2019/626 Karar sayılı kararı da dikkate alınarak, suç tarihinde 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocukların 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35/1. maddesi uyarınca hakkında sosyal inceleme yaptırılmaması ve sosyal inceleme raporu aldırılmama nedeninin gerekçeli kararda belirtilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, CMK’nın 304/2-a maddesi gereğince dosyanın gereğinin ifası için...

    Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanunun 301. maddesinin "Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek, temyiz dilekçelerinde gösterilen hususlar ile re’sen incelenmesi gereken konular yönünden CMK'nın 288 ve 289. maddeleri kapsamında olduğu belirlenerek anılan sebebe yönelik yapılan incelemede; Ceza Genel Kurulunun 2017/6-97E, 2019/626 Karar sayılı kararı da dikkate alınarak, suç tarihinde 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkında, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35/1. maddesi uyarınca sosyal inceleme yaptırılmaması ve sosyal inceleme raporu aldırılmama nedeninin gerekçeli kararda belirtilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle...

      "İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat Hüküm : Davacının tazminat talebinin kısmen kabülü ile 10.000,00 TL maddi, 24.000,00 TL manevi tazminatın gözaltına alınma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından katılma yoluyla temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Yargıtay Kanununun 28. ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 37. maddeleri gereğince yerel mahkemelerce verilen kararların temyiz yolu ile incelenmesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca o konudaki hukuki görüşün açıklandığı bir tebliğname düzenlenmesi gerekmekte olup, UYAP ortamında yapılan incelemede, davacı vekili tarafından 26.09.2016 tarihli dilekçe ile İstanbul Anadolu 10....

        Davacı takip borçlusunun, icra dosyasında alacağı temlik alan davalı hakkında açmış olduğu menfi tespit davasında, yargılama sırasında davalı takip alacaklısının alacağını dava dışı Hakan Yıldızhan'a temlik ettiği, mahkemece davacıya davaya T3 yönünden tazminat davası olarak mı, yoksa temlik alan Hakan Yıldızhan'a menfi tespit davası olarak mı devam edeceğine ilişkin beyanda bulunmak üzere süre verildiği, davacı vekilince davanın T3 yönünden menfi tespit davası olarak devam edilmesinin talep edildiği, bu davalının takip alacağını üçüncü bir şahıs Hakan Yıldızhan'a temlik etmesi nedeniyle, davacının temlik eden davalı T3 hakkındaki davasını menfi tespit davası olarak devam ettirmesinde hukuki yararının kalmadığı, HMK'nın 125/1- b maddesine göre, davalı hakkında tazminat davası olarak devam edebileceği ancak tazminat davası olarak devam ettirmeyip, menfi tespit davası olarak devam ettirdiği, bu durumda davalı hakkındaki menfi tespit davasında davacının hukuki yararının kalmadığı, hukuki...

        Davada, davacıların talebi ,dava dışı kişi hakkında tanzim edilen kaçak tutanakları tutulan binada, bağımsız bölüm sahibi oldukları,borç seebiyle elektriğin kesildiği ileri sürülerek ,kaçak tutanakları ve bu sebeple yapılan tahakkuklardan borçlu olmadıklarının tesbiti talebine ilişkindir. 6100 Sayılı HMK'nın 114/1- h maddesi uyarınca açılan davada hukuki yarar bulunması dava şartlarından olup, aynı kanunun 115. maddesi gereğince mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırması gerekli olup; bulunmadığında ise, aynı kanunun 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar vermesi gerekir. Davacının bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmalıdır. Buna, hukuki koruma (himaye) ihtiyacı da denir. Yani davacının mahkemeden hukuki koruma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır.Davacının dava hakkına sahip olması dava açabilmesi için yeterli değildir....

        I-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Davalının temyiz istemi Özel Dairece incelenip, reddedildiğinden davacı yönünden hüküm kesinleşmiş ve uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle; davalı vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır. O halde, davalı vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir. II-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun (İİK) 72/7.maddesi uyarınca takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir. Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere istirdat davası bir yıllık süre içerisinde açılabilir....

          Bu kapsamda, mahkemece davacının taşınmazına konulan haczin kaldırılmasına dair mahkeme hükmü yerinde ise de, davalı kurumca taşınmaza haciz konulması ve davacı tarafından bir kısım ödeme yapılması sonrasında çıkan davaya konu uyuşmazlık nedeniyle ile davacının açmakta hukuki yararı olduğu anlaşılan menfi tespit istemi bakımından davacının kurucu ortak olarak şirket müdürü ve münferit imza ile temsilci olduğu anlaşılan, 03.03.2003-11.07.2005 tarihleri arasında 506 sayılı Yasanın 80’inci ve şartlarının varlığı halinde hissesi oranında 6183 sayılı Yasanın 35’inci maddesi gereğince sorumlu tutulabileceği hususunun dikkate alınmaması ile menfi tespit istemi bakımından da davacının sorumlu olmadığının tespitine dair karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....

            tedbir kararı verilmiş olması, teminatın yasal süresinde yatırılamaması nedeniyle ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalkması üzerine yeniden ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün olması, davacıların dava konusu ile aynı iddiaları içerir iddialarla soruşturma yapılması istemi ile suç duyurusunda bulunulmasının bizatihi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 209. maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı verilmesine gerekçe olamayacak olması, talep eden tarafından ortaya konulan delillerle geçici hukuki koruma için yaklaşık ispata yeter mahiyette olması, muhtemel menfi tespit davası kazanılsa dahi sonuçsuz kalmasının önlenmesi amacıyla ve gecikmesinde sakınca görülmesi nedeniyle, menfaatler dengesi de göz önünde bulundurularak, teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki gibi karar verilmiştir....

              Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır.Geçiçi hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte; zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki; genelde geçici hukuki korumalara, karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. İİK 72. maddesi gereğince ihtiyati tedbir talep eden, geçici hukuki koruma kararlarının genel olarak düzenlendiği HMK hükümleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin koşulları kapsamında haklığının yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır....

                çocuk hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, II-Suça sürüklenen çocuk hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz incelemesine gelince; 1-Suça sürüklenen çocuğun suç tarihinde 12-15 yaş grubunda olduğu halde, davaya Çocuk Mahkemesi Sıfatıyla bakılması gerekirken, Asliye Ceza Mahkemesi sıfatıyla yargılamanın yapılması, 2- Suça sürüklenen çocuk hakkında üzerine atılı suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamayacağının değerlendirilmesi açısından, suç tarihinde 12-15 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35/1. ve Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20/2. maddesi gereğince zorunlu olan hırsızlık suçu yönünden sosyal inceleme raporu alınmadan, karar verilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule göre de; 3-Cezadan indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplerden...

                  UYAP Entegrasyonu