Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir'' ve aynı Kanun’un 301. maddesinin ''Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek yapılan incelemede; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 35/1-3 ve Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 20. maddeleri ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.11.2018 tarih 2016/6-986 Esas - 2018/554 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; suç tarihi itibariyle 15 yaşından büyük 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuklar hakkında sosyal inceleme raporu düzenlettirilmemesi halinde buna ilişkin gerekçenin kararda belirtilmesi gerektiği gözetilmeden, 15-18 yaş grubunda olan suça sürüklenen çocuklar yönünden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar ... ve...

    Kanunu'nun 35/1 ve Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20/2. maddesi gereğince alınması zorunlu olan sosyal inceleme raporu ve işlediği suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olup olmadığı konusunda uzman hekimden alınması gerekli olan raporun dosyaya konulması gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk ... ... müdafiinin temyiz istemi bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 04.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      Ne var ki, şirkete yapılan bir tebligatın bulunmaması ve davalı kurumca şirket adına gönderilen bu tebliğatların ödeme emri niteliğinde olmayıp, borç bildirim yazısından ibaret bulunması karşısında, davacılardan şirket bakımından ise davanın menfi tespit davası olarak kabul edilip,bu nedene dayalı olarak işin esasına girilmesi ve menfi tespit istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Diğer taraftan, davacılardan ... hakkında ise, ne ödeme emrinin üzerinde adının yer alması ne de kendisine yapılan herhangi bir tebligatın bulunmaması karşısında bu davacının hukuki yararının bulunduğundan bahsedilemez. Bu nedenle mahkemece hukuki yarar dava şartının yokluğu nedeniyle bu davacının açtığı dava hakkında usulden red kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir....

        Somut olayda davacının ihtiyati haciz istemi İİK'nun 281/2 maddesine dayalı olup, davacının ihtiyati haciz konulması istemi yerel mahkemece "... Dava konusunun para borcu olmaması nedeniyle ihtiyati hacze karar verilmesi mümkün değildir. Yine Hukuk Mahkemeleri Kanunun 26. maddesinde düzenlenen "Taleple Bağlılık İlkesi" nazara alındığında, talep edilen geçici hukuki koruma tedbirinin koşulları bulunmaması halinde, diğer geçici hukuki koruma tedbirlerinin koşulları tartışılmadan talebin reddi gerektiğinden " gerekçesi ile reddedilmiş ise de; tasarrufun iptali davalarında İİY.nın 281/2. Maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararın verilebilmesi mümkün olup ortada para alacağı bulunmadığı gerekçesi ile talebin reddi yasaya aykırıdır. İİK.'nun 281/2. maddesinde "Hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir olunur....

        Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yerel mahkemece verilen ilk kararın, kesin bozma niteliğinde menfi tespit istemi bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönünde bozulmuş olmasına karşın yerel mahkemece, davanın istirdat davasına dönüşmüş olduğu gerekçesi ile ödenen çek bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. Davacının sonradan düzenlendiğini iddia ettiği çeklerin ayrı dava konusu yapılabileceği de dikkate alındığından Yerel Mahkemece yapılması gereken iş dava konusu iki çekten kaynaklanan, menfi tespit istemi ile ilgili davanın kabulüne karar verilmesinden ibarettir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyize konu hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.12.2022 gününde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi....

          İcra Müdürlüğünün 2019/35433 Esas sayılı dosyasında davacının borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, mahkeme kararının bu şekliyle kısmen menfi tespit hükmü niteliğinde olduğu, HMUK'nın 443/1 maddesi uyarınca menfi tespit hükmü içeren ilamların kesinleşmeden takibe konulamayacağı, menfi tespit hükmünün sözleşme kapsamında iade borcu ile sorumlu tutulan davalılar aleyhine hükmedilen eda hükmü ile bağlantılı olduğu, dolayısıyla mahkeme kararının infaz edilebilmesi için kesinleşmesi gerektiği gerekçesiyle davacı borçlu yönünden takibin iptaline karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı/alacaklı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B....

            Şti. vekili Av. ... tarafından, davalı ... aleyhine 03/02/2017 gününde verilen dilekçeyle menfi istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14/10/2020 günlü karara karşı taraf vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının haciz bildirisinin iptali istemi bakımından açtığı davanın 6100 Sayılı HMK'nun 114/1-b maddesi uyarınca yargı yolu bakımından dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacının menfi tespit davasının kabulüne dair verilen 17/06/2021 günlü İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararının Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. K A R A R Davacı vekili; dava dışı ...'...

              TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, tetkik hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: İNCELEME VE GEREKÇE : HUKUKİ DEĞERLENDİRME: 10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin "Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü" başlıklı 420. maddesinde; milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları ve sulak alanların tespiti, Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Dava konusu işlemler incelendiğinde, tabiatı koruma alanının belirlenmesi niteliğinde olduğu görülmektedir. Bu nedenle, davanın tabiatı koruma alanlarının tespiti ile görevli Tarım ve Orman Bakanlığı husumetiyle görülmesi gerektiği anlaşılmaktadır....

                KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesinde uluslararası koruma statüsü kazanabilmenin şartlarının sıralandığı ve bu şartlar arasında ekonomik ve refah hayat gibi sebeplerin mevcut olmadığı, ayrıca davacının korkusunun kişisel nedenlere dayandığı ve inandırıcılık taşımadığı, bu nedenle davacının gerek Cenevre Sözleşmesi ve gerekse de 6458 sayılı Kanun'un 62. maddesinde yer alan "şartlı mülteci" veya 63. maddesinde yer alan "ikincil koruma" başlığı altında ifade edilen uluslararası koruma kriterlerini taşımadığı belirtilerek, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, bu sebeple temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir....

                  usulü işlemler yerine getirilerek, Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesinden veya tam teşekküllü Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden ya da Tıp Fakültelerinin Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlıklarından alınacak sağlık kurulu raporu ile sanığın hukuki durumunun tespiti gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile hüküm tesisi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenden 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1....

                    UYAP Entegrasyonu