WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

maddesine aykırı davranılması, 2- Suça sürüklenen çocuğun esas savunmasının alındığı 03.02.2016 tarihinde 18 yaşından küçük olduğu, savunmasının istemi aranmaksızın müdafii huzurunda alınması gerektiği gözetilmeden hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 150/2 ve 289/1-h maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması, 3- Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/11/2018 tarihli ve 2016/6-986 Esas, 2018/554 Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 35. maddesi ve Çocuk Koruma Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20 ve 21. maddeleri uyarınca; fiil işlendiği sırada 15-18 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından, mahkemece sosyal inceleme raporu alınmadan veya alınmaması durumunda gerekçesi kararda...

    i yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; a) Suç tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuğa 5271 sayılı CMK'nin 150/2. maddesi gereğince istemi aranmaksızın müdafii görevlendirilmesi gerektiği düşünülmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, b) 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35/1. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun, işlediği iddia olunan fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde göz önünde bulundurulmak üzere sosyal inceleme raporu aldırılmaması karşısında, sosyal inceleme yaptırılmamasının gerekçesi kararda gösterilmeden hüküm kurulmak suretiyle 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 35/3. maddesine aykırı davranılması, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuğun temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8...

      Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır.Geçiçi hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte; zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki; genelde geçici hukuki korumalara, karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. İİK 72. maddesi gereğince ihtiyati tedbir talep eden, geçici hukuki koruma kararlarının genel olarak düzenlendiği HMK hükümleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin koşulları kapsamında haklığının yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır....

        Davada, davacıların talebi ,dava dışı kişi hakkında tanzim edilen kaçak tutanakları tutulan binada, bağımsız bölüm sahibi oldukları,borç seebiyle elektriğin kesildiği ileri sürülerek ,kaçak tutanakları ve bu sebeple yapılan tahakkuklardan borçlu olmadıklarının tesbiti talebine ilişkindir. 6100 Sayılı HMK'nın 114/1- h maddesi uyarınca açılan davada hukuki yarar bulunması dava şartlarından olup, aynı kanunun 115. maddesi gereğince mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırması gerekli olup; bulunmadığında ise, aynı kanunun 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar vermesi gerekir. Davacının bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmalıdır. Buna, hukuki koruma (himaye) ihtiyacı da denir. Yani davacının mahkemeden hukuki koruma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır.Davacının dava hakkına sahip olması dava açabilmesi için yeterli değildir....

        Hukuk Dairesi'nin 26.12.2011 tarih 2010/5187 Esas- 2011/7920 Karar sayılı ilâmı ile onanmak, aynı dairenin 04.02.2013 tarih 2012/2565 Esas-2013/609 Karar sayılı ilâmı ile de karar düzeltme istemi reddedilmek suretiyle kesinleştiği görülmektedir. Menfi tespit davası borcun ödenilmesinden önce açılır. Borç ödendikten sonra menfi tespit davası açılmasında borçlunun hukuki yararı bulunmadığından menfi tespit davası borcun ödenilmesinden sonra açılamaz. Borç ödendikten sonra açılacak dava istirdât davası olup, bu davanın da İİK'nın 72/VII. maddesi uyarınca borcun ödendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir....

          sayılı kanunun 65/a maddesi kapsamında kalıp kalmadığı açıkça ortaya konup, İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'ndan söz konusu bölge ile ilgili ilan tutanakları da getirtilerek sanığın hukuki durumu hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 24.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            DAVANIN KONUSU :Menfi Tespit TALEP :İhtiyati Tedbir DAVA TARİHİ :04/02/2022 KARAR TARİHİ :04/07/2022 KR....

              tedbir kararı verilmiş olması, teminatın yasal süresinde yatırılamaması nedeniyle ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalkması üzerine yeniden ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün olması, davacıların dava konusu ile aynı iddiaları içerir iddialarla soruşturma yapılması istemi ile suç duyurusunda bulunulmasının bizatihi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 209. maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı verilmesine gerekçe olamayacak olması, talep eden tarafından ortaya konulan delillerle geçici hukuki koruma için yaklaşık ispata yeter mahiyette olması, muhtemel menfi tespit davası kazanılsa dahi sonuçsuz kalmasının önlenmesi amacıyla ve gecikmesinde sakınca görülmesi nedeniyle, menfaatler dengesi de göz önünde bulundurularak, teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki gibi karar verilmiştir....

                karşı ileri süremeyeceği, ispat külfetinin davacıda olduğunu savunduğu, taraflar arasında davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı, çek istirdat istemi yönünden davanın dava şartı zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı, davacının takip ve davaya konu çek nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı, menfi tespit ve çekin istirdadı isteminin yerinde olup olmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunduğu görülmüştür....

                  Dairemizin bu kararına karşı davacı vekilinin karar düzeltme istemi de Dairemizin 23.01.2012 tarih ve 2011/14582-2012/428 esas ve karar sayılı ilamı ile reddedilmiştir. Bu durumda mahkemenin menfi tesbite ilişkin red kararı karar düzeltme isteminin reddi ile kesinleşmiştir.Bu nedenle menfi tesbite ilişkin kesinleşen karar nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde menfi tesbit davasının tekrar reddine ve buna bağlı olarak davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığından hükmün menfi tesbit istemine ilişkin hasren bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda (1) No'lu bentte yazılı nedenle hükmün alacağa ilişkin kısmının ONANMASINA, (2) No'lu bentte yazılı nedenle hükmün menfi tesbite ilişkin kısmının BOZULMASINA ve Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına takdir olunan 990....

                    UYAP Entegrasyonu