"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili; davalı ... tarafından diğer davalı ... aleyhine yapılan ... takibinde haciz bildirisinin davacı şirkete gönderildiği, 25.10.2011 tarihinde markete yapılan tebliğden haberdar olunmadığını,ödeme emirleri şirkete tebliğ olunmakla, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun md. 79 gereği menfi tespit davası açmak gerektiği hasıl olduğunu, müvekkili şirket defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesinde müvekkili şirkette davalılardan ...'...
Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit DAVA TARİHİ : 10/03/2023 KARAR TARİHİ : 13/03/2023 KARAR YAZIM TARİHİ : 14/03/2023 Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İDDİA VE SAVUNMA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalı takip alacaklısı ... Sorumlu 307 Sayılı Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifi davalı takip borçlusu ...'tan 146.208,41 TL alacağı için müvekkil SS ... Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifine 89/1 Haciz İhbarnamesi gönderildiğini, bu ihbarnameye süresi içerisinde müvekkil kooperatif tarafından itiraz edilmemesi üzerine 2. Haciz ihbarnamesi 29/11/2022 tarihinde gönderildiğini, ilgili icra dairesi tarafından müvekkil kooperatife gönderilen 89/2. Haciz İhbarnamesine yasal süresi içerisinde itirazlarımızı sunduğunu, işbu hususa rağmen tarafımıza 3. Haciz İhbarnamesi gönderildiğini, davalı takip borçlusu ...'...
Dava, bonoya dayalı menfi tespit talebine ilişkindir: 6102 sayılı TTK'nun 5. maddesinden sonra gelmek üzere 7155 sayılı yasanın 20. maddesiyle eklenen ve yürürlük tarihi 01/01/2019 olan 5/A maddesine göre, ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Menfi tespit talepli iş bu dava 05/04/2019 tarihinde açılmıştır. Yukarıda anılan yasal düzenleme kapsamında, konusu bir para alacağı ve tazminat olan davalar zorunlu arabuluculuğa tabi tutulmuştur. Her ne kadar iş bu davada, dava konusu bono nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş ise de; davacının davasına konu ettiği senet konusu miktar, davalı yönünden para alacağı niteliğinde olup, yargılama sonucunda verilecek hükümle birlikte taraflar arasındaki alacak/borç ilişkisi tartışılacaktır....
(Benzer yönde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4.Hukuk Dairesi 2022/28 esas 2022/891 karar sayılı ilamı ) Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Başkanlığı ise Bölge Adliye mahkemeleri arasındaki uyuşmazlığın giderildiği 25/03/2022 tarih 2021/6640 esas 2022/2409 sayılı kararında belirttiği üzere uyuşmazlığı gidermeye ilişkin kararı 11.Hukuk Dairesinin görev alanına giren tarafların tacir ve işin ticari işletmeyle ilgili bulunduğu İİK 89/3.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davaları bakımından değerlendirme yapılarak karar verilmiş olduğu vurgulanmıştır. 11.Hukuk Dairesininde kabul ettiği üzere İİK 89.maddesi uyarınca açılabilecek menfi tespit davalarında tarafların durumu ve işin ticari bir davaya vücut vermesi halinde Ticaret Mahkemesi görevli olabilecektir, diğer hallerde ise genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olacaktır. Eldeki davanın her iki tarafı tacir olmadığı gibi davalının dava dışı takip borçlusundan alacağı da ticari bir alacak değildir....
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf o vakıayı ispat etmelidir. Menfi tespit davasında borçlu, ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin varlığını kanıtlamak durumundadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18/02/2015 tarih, 2013/19-1362 E-2015/826 K. sayılı, 20/04/2016 tarih, 2014/13-856 E-2016/523 K.)...
Yani borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş veya etmiş ve fakat itirazında ileri sürmemiş olsa bile kendisinin de alacaklıdan alacaklı olduğunu, bu nedenle alacağı ile borcunu takas ettiğini bildirerek, borçlu olmadığının tespiti için bir menfi tespit davası açabilir. (...; ...; ...; İcra ve İflas Hukuku, 2003, s.234, 235) Dolayısıyla somut olayda, açılan menfi tespit davasında borçlunun alacağı ile borcunu takas ettiğini ileri sürebileceği nazara alınarak davacının takasa konu ettiği alacağının araştırılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, dava tarihinde yürürlükte bulunan HUMK 204/1. maddesi gereğince takas ve mahsup talebinin davacının aleyhine açılan bir davada cevap dilekçesinde savunma olarak ileri sürülebileceği veya karşı dava olarak açılabileceği, menfi tespit davasında takas talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanununun 72’nci maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5’inci maddesi ile değiştirilen 79’uncu maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır....
Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince; "davalı kadının ziynet alacağı talebinin bulunmadığı yönündeki beyanın yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere feragat niteliğinde olduğu, Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2018/15192 Esas sayılı dosyasında vekili aracılığıyla alacak takibi yaptığı, bu talebin haksız olduğu, öncesinde ziynet alacağı talebinden feragat ettiği, mevcut durumun mezkur mahkeme kararıyla da tescillendiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2018/15192 haksız icra takibinin iptaline, ziynet alacağı iddiasıyla davalının takipte bulunduğu, ziynet alacakları likit alacaklar olmadığından davalı aleyhine kötü niyet tazminatının reddine" karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı taraf hükmün tamamına yönelik süresinde istinaf talebinde bulunmuştur....
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı, menfi tespit ve alacak isteğine ilişkindir. Taraflar, 08.03.2007 tarihinde evlenmiş, 08.05.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 05.05.2010 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m)....