HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK'nın 32. maddesi uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava şartı olan arabuluculuk şartının davacılar tarafından yerine getirilmediğini, davacılar ile imzalanan protokol kapsamında açık feragatlerinin bulunması sebebiyle davanın usulden reddi gerektiğini, huzurdaki dava alacak davası olarak açlmış ise de davanın konusu borcun tespiti olduğundan menfi tespit davası olarak değerlendirilmesi gerektiğini, menfi tespit davasınında şartlarının sağlanmadığını, tahsilatların da davacılar tarafından düzenli ve zamanında yapılmadığını savunarak haksız davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretininde davacılar tarafına yükletilmesini istemiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava şartı olan arabuluculuk şartının davacılar tarafından yerine getirilmediğini, davacılar ile imzalanan protokol kapsamında açık feragatlerinin bulunması sebebiyle davanın usulden reddi gerektiğini, huzurdaki dava alacak davası olarak açlmış ise de davanın konusu borcun tespiti olduğundan menfi tespit davası olarak değerlendirilmesi gerektiğini, menfi tespit davasınında şartlarının sağlanmadığını, tahsilatların da davacılar tarafından düzenli ve zamanında yapılmadığını savunarak haksız davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretininde davacılar tarafına yükletilmesini istemiştir....
tarafından 17.559,75 TL asıl alacak, ve tüm davalarda lehine hükmedilen vekalet ücreti ile menfi tespit davasındaki yargılama gideri ve bunların işlemiş faizinin tahsili amacıyla toplam 62.492,89 TL için takip başlatıldığı, borçlunun ise şikayetinde ilamın kesinleşmemesi nedeniyle asıl dava da hükmedilen ve takibe konulan 6.130,24 TL vekalet ücreti ve 99,98 TL yargılama giderinin, birleşen 2005/570 Esas sayılı dosyanın menfi tespit davasından dönüşen istirdat davası olması nedeniyle hükmedilen 3.000,00 TL vekalet ücreti ile bu alacak kalemlerine işletilen 130,57 TL faiz olmak üzere toplam 9.364,57 TL'nin iptalini istediği anlaşılmaktadır. Birleşen 2005/570 Esas sayılı dosyada menfi tespitten dönüşen istirdat davası olmadığı doğrudan açılan istirdat davası olduğu ilam içeriğinden anlaşılmakla bu davada hükmedilen 3.000,00 TL vekalet ücreti kesinleşmeden takibe konulabilir....
Menfi tespit davası doğrudan bir alacak talebine ilişkin değildir. Ancak her tespit davası eda davasının öncüsüdür. Eda davası aynı zamanda içerisinde tespit hükmünü de barındırır. Menfi tespit davaları şartları oluştuğunda istirdat talebini de içermektedir. İİK'nın 72/6 madde ve fıkrası ''Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.'' hükmünü içermektedir. Bu nedenle davaya konu çekin ödenmesi halinde davaya İİK'nın 72/6 madde ve fıkrası uyarınca istirdat davası olarak devam edilmesi gerekecektir. Nitekim Arabuluculuk Daire Başkanlığı'nın ''Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk'' başlıklı Mart 2019 tarihli yayınının 142. sayfasında ''Söz konusu gerekçeler dikkate alındığında, TTK'nın 5/A maddesi uyarınca, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki davalar yanında, tespit davalarının da dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğu sonucuna varılmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, davalıdan bir plazma televizyon satın aldığını, borcunu ödeyemeyince davalı tarafından hakkında icra takibi yapıldığını, ancak açılan takipte fahiş faiz oranı ve ceza-i şart uygulandığından borcunun haksız olarak arttığını ve dava tarihi itibariyle takip dosyasına toplam 9.057,03 TL ödemede bulunduğunu, halen de 4.856,00 TL borcunun kaldığını bu nedenlerle bakiye alacak ceza-i şart ve avans faiz oranını aşan fahiş faizden dolayı bakiye alacak olan 4.856,00 TL den dolayı borçlu olmadığının tespitini ve fazla ödemelerinin istirdadını istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir....
Maddesinin 1. fıkrasına eklenen menfi tespit ve istirdat davaları hakkındaki hüküm 01/09/2023 tarihinde ve sonrasında açılacak davalar hakkında uygulanır" denilmiştir.Netice itibariyle eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle menfi tespit davalarının zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu yasal düzenleme ile ortaya konulduğu, bu haliyle menfi tespit talebi yönünden TTK 5/A maddesi kapsamında yer alan arabuluculuğa ilişkin dava şartının mahkemece resen göz önünde bulundurması gerektiği, eldeki dava da taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunun menfi tespit davası olduğu, davacı yanın dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurması gerektiği, ancak başvurmadığı görülmüştür....
Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ... gün ve .../... E. .../... K; ... gün ve .../... E. .../... K sayılı kararında da vurgulanmıştır. (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., ... esas, ... karar, Tar. ...) İlkesel olarak yargı kararlarına bakıldığında; Kısmi menfi tespit davası açılamaz. Böye bir durumda, mahkemece harcın tamamlattırılması gerekir.(Yargıtay 19....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak ve menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı menfi tespit davasının kısmen kabulüne, alacak davasının reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı mirasçıları vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin, davalı kooperatif tarafından usulsüz şekilde borçlu gösterilerek, şekil şartlarına uyulmaksızın ihtarnameler gönderilmek suretiyle ihraç edildiğini, oysa müvekkilinin davalı kooperatife borçlu olmadığını, aksine 850,00 TL alacağının bulunduğunu ileri sürerek, bu miktarın tahsili ile müvekkilinin davalı kooperatife 5.993,33 TL borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının 27.06.2009 tarihinde istifa yolu ile ortaklıktan ayrıldığını, aidat ödemesi de yapmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir....
nin açmış olduğu borçlu olmadığının tespiti talepli asıl davasında; Bilirkişiler Makine Mühendisi Hakan Milli ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Arif Barış’tan bir kök ve iki ek rapor alınmışsa da, alacak miktarının tespiti yönünden kök ve ek raporlarda farklı sonuca varıldığından ve bu farklılığın sonuçları raporda açıklanamadığından, mahkemece raporlar arasındaki farklılığı giderecek, konusunda uzman yeni bir bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Öte yandan menfi tespit davalarında davacı borçlunun borçlu olmadığı miktar tespit edilip, bu yönde bir hüküm kurulması gerekirken, mahkemece, borçlu olduğu miktar tespit edilip, fazlasından menfi tespit davasının kabulüne şeklindeki hüküm usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....