Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili, yetki itirazında bulunduğunu, davacının müvekkili banka ile imzalamış olduğu genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesine istinaden kullandığı kredileri ödemeyerek temerrüde düştüğünü, yapılan icra takibine itiraz etmesi nedeniyle açılan itirazın iptali davasının devam ettiğini, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, menfi tespit davasının .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2012/30 Esas sayılı dosyasında görülen itirazın iptali davasından sonra açıldığı, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

    - K A R A R - İhtiyati haciz isteyen vekili, genel kredi sözleşmesine istinaden ihtiyati haciz isteminde bulunmuş, talep uygun görülerek, mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden vekili, hesabın kat'ı ihtarından sonra süresinde menfi tespit davası açıldığını ve müvekkilinin borçlu olmadığını bildirerek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, kat ihtarının tebliğinden itibaren 1 ay içinde menfi tespit davası açıldığı, buna göre hesap özetinin mahkemeye kanaat getirecek nitelikte güçlü delil vasfının bulunmadığı gerekçeleriyle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm ihtiyati haciz isteyen vekilince temyiz edilmiştir....

      nun 24/01/2014 tarihinde 20.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzaladığını ve davacı ...'un işbu genel kredi sözleşmesine müşterek müteselsil kefil olarak kendi el yazısı ile doldurduğunu ve kendisinin imza attığını, davacının kefaletinin usul ve yasaya uygun olduğunu, bu borçtan müteselsilen sorumlu olduğunu, daha sonra borcun ödenmemesi üzerine davacı hakkında icra takibi başlatıldığını, davacı tarafından işbu icra takibine yine süresi içerisinde itiraz edilmediğini ve takibin kesinleştiğini belirterek, açılmış olan işbu kötü niyetli ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; davalı banka ile dava dışı ... arasında 24/01/2014 tarihli 20.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacı ...'...

        Limited Şirketi'ne gönderildiğini, icra takibinden sonra açılan davada takibin durdurulmasına ilişkin tedbir kararı verilemeyeceğini, davacı yanın 28/04/2021 tarihli dava dilekçesinde belirtmiş olduğu genel kredi sözleşmesi kapsamında davacıların muvafakat ve imzası olmadan kredi kullandırıldığına dair dayanağı olmayan iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, dava dışı borçlu ... ile müvekkili kurum arasında 09/07/2014 ve 21/04/2015 tarihli Genel Kredi Ve Teminat Sözleşmelerinin imzalandığını, sözleşme hükümlerine göre, müvekkilinin, dava dışı ... Org. A.Ş. ‘ye kredi kullandırmayı ve davacı borçluların da krediye “müteselsil kefil” olmayı taahhüt ettiklerini, müvekkilinin dava dışı asıl borçlu ......

          Bu durumda, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın mutlak ticari dava söz konusu olduğundan mahkemenin görevli olmadığı yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Diğer taraftan, borçlu maddi hukuk bakımından ödemekle yükümlü olmadığı bir alacak talebiyle karşılaşmışsa menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir. Menfi tespit davasında borçlunun hukuki durumu tehlikede ise veya taraflar arasındaki hukuki ilişki belirsizlik içeriyorsa ve açılacak dava sonucunda verilecek kararla belirsizlik ortadan kalkacaksa hukuki yararın mevcut olduğu kabul edilmelidir. (Görgün L. Şanal, İcra Hukukunda Menfi Tespit Davası, Ankara 1977, s 62) Somut olayda; dava dışı temlik eden ... T.A.Ş. ile davacıların murisi ... arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için, murisin vefatı nedeniyle temlik eden banka tarafından davacı mirasçılar aleyhinde İstanbul .... İcra Müdürlüğü'nün ......

            Davalı Deniz Bank A.Ş. ve T5 arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine 18/02/2016 tarihli kefalet sözleşmesi ile davacının müteselsil kefil olduğu, davacının bu sözleşmeye konu olan kredi borcunun ödendiği ve sona erdiği birleşen dava dosyalarında talep konusu edilen borcun davacının kefil olmadığı kredi sözleşmelerinden kaynaklandığını iddia ederek, davacının eldeki menfi tespit davasını açtığı, ilk derece mahkemesince asıl borçlu ile banka arasında iki farklı genel kredi sözleşmesi olduğu, icra takiplerine konu kredilerin 2014 tarihli GKS kapsamında kullandırılmış olup davacının 2016 tarihli sözleşmeye kefil olduğu, bu haliyle davacının icra takiplerine konu kredilerden kefil sıfatıyla sorumluluğundan söz edilemeyeceğin gerekçesiyle menfi tespit davasının kabulüne, birleşen itirazın iptal davalarının reddine karar verilmiş, davalı/birleşen dosya davacı T2 vekili tarafından hüküm istinaf edilmiştir....

              İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/12/2020 tarih 2019/383 Esas - 2020/816 Karar sayılı kararında; "Dava, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesine dayalı davacılar aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)'nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi:“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir...

                -- tarihinde dava dışı kredi borçlusu firma yetkililerinin müvekkili bankaya yazdıkları dilekçe ile kredi borcunun üç ay geri ödemesiz altmış ay vade ile yapılandırılmasını talep ettiklerini ve kredinin yapılandırıldığını, buna rağmen kredinin ödenmediğini, bu aşamada borçluların kredi borcunun muaccel olduğundan ve hesabın kat edildiğinden haberdar olmamasının düşülemeyeceği, açıklanan nedenlerle; davacının geçerli bir kefaleti bulunduğundan menfi tespit talebinin esastan reddi ile kefalet limiti dahilinde borçlu bulunduğunun tespitine, davacının haksız ve yasal dayanaktan yoksun menfi tespit ve isteminin kesinleşen icra takibi nazara alınarak esastan reddine, karar verilmesi gerektiği savunma ve talebinde bulunmuştur....

                  -Davacılar tarafından açılan mirasın hükmen reddi davasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıların miras bırakanı T13 bankaya olan borcunu ödemeden vefat ettiğini, mirasçıları hakkında takip başlattıklarını, TMK.nun 599.md.uyarınca borçtan mirasçıların sorumlu olduklarını, ölüm tarihi itibariyle murisin terekesi borca batık olduğu kabul etilmiş ise de bunun doğru olmadığını, mirasın hükmen reddi koşullarının oluşmadığını, kaldı ki icra müdürlüklerinde yapılan araştırmada, dosyaya gelen yazı cevaplarında borçlu murisin dava konusu icra takibi dışında aleyhine herhangi bir icra takibi bulunmadığı ve terekenin borca batık olmadığının tespit edildiğini, Yukarıda açıklanan nedenlerle HMK, TMK ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince delillerinin tamamı toplanmadan eksik inceleme yapılarak hüküm kurulduğundan istinaf kanun yoluna başvurma gereğinin hasıl olduğunu, arz ve izah ettikleri nedenlerle; yerel mahkemenin usul ve yasaya aykırı “mirasın hükmen reddinin tespitine” ilişkin verdiği...

                  Davalı banka tarafından davacı şirkete verilen 14.09.2005 tarihli ve 100.000TL bedelli teminat mektubu ise davacı tarafından 15.09.2008 tarihinde davalı bankaya iade edilmiştir. Bu durumda taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmelerine dayalı olarak davacı şirketin davalı bankaya borcunun olmadığı anlaşılmaktadır. Dosya içerisinde yer alan ve davalı banka ile dava dışı ... Şti. ile ve ... San. ve Tic. A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde davacı şirketin kefaleti bulunmamaktadır. Nitekim alınan 26.02.2014 tarihli bilirkişi raporunda da, her iki sözleşme yönünden davalı bankanın kayıtları incelendiğinde bu sözleşmelerin davacı ile ilişkisinin kurulamadığı tespit edilmiştir. 25. Davacı, bono lehtarı ve birinci ciranta olarak, kendisinden sonraki ciranta/hamil olan bankaya karşı, aralarındaki bankacılık sözleşmelerine dayanarak menfi tespit davası açmıştır....

                    UYAP Entegrasyonu