WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, davalı olan takip alacaklısının 06.03.2012 tarihli dilekçesiyle alacak miktarını 26.002 TL.olarak düzelttiği ve takibin 8.998 TL.sinden ve 1.750 TL.faizinden feragat ettiği ön inceleme duruşmasında tarafların asıl alacak miktarının 26.000 TL.olduğu konusunda anlaştıkları, davacı vekilinin asıl borç tutarını dava açılmadan önce bildiği, HMK’nun 109/2.maddesi uyarınca talep konusunun tartışmasız ve açıkca belirli olduğu hallerde kısmi dava açılamayacağı, bu nedenle davacının kısmi menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçeleriyle dava şartı yokluğundan HMK’nun 114/1-h, 109 ve HMK’nun 115/2.maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş, kararı davacılar vekili temyiz etmiştir....

    Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Kanun koyucu ----tabi ticari davaları belirlerken konusunun alacak ve tazminat olan davalar olması gerektiğini özellikle vurgulamıştır. Bu nedenle menfi tespit davası niteliği gereği bir olumsuz durumun tespiti istemine ilişkindir. Bir miktar paranın ödenmesi veya tazminat talebi yoktur. Bu dava davalı açısından bir alacağın tahsili davasıdır demek de doğru bir yaklaşım değildir. Nasıl ki alacak davasına davalı açısından bu bir menfi tespit talebidir diyemiyorsak; menfi tespit davasında da davalı açısından bu bir alacak davasıdır nitelendirmesi yapamayız. Bir hukuki durumun savunulması ile dava edilmesi birbirinden farklı kavramlardır.Bu nedenle menfi tespit davaları --- tabi davalar değildir. Farklı yargı kararlarının oluşması üzerene de Yargıtay --. Hukuk Dairesi'nin ------ Karar sayılı kararında menfi tespit davaları özelinde --tabi olmadığı yönde karar verildiği bilinmektedir....

      KASKO SİGORTASIMENFİ TESPİT DAVASI"İçtihat Metni" Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi,gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı aracın, müvekkilinin gözetimindeki ineğe çarpması sonucu hasara uğradığını, davalının,sigortalısına ödediği 8.382.00 YTL’nin faiziyle birlikte ödenmesi için müvekkiline rücu yazısı gönderdiğini bildirerek,davalı sigorta şirketine borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir....

        Hal böyle iken, menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK' nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan da bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 13/04/2021 tarih, 2020/6032 esas ve 2021/3614 karar sayılı ilamı da bu yöndedir.) Bununla birlikte, menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulduğu, menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hallerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir....

        Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukukî ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez....

          Davalı ...Ş.; icra aşamasındaki tüm tebligatların usulüne uygun olarak davacıya yapıldığını, menfi tespit davası açılamayacağını, satış tarihinden itibaren 1 yıl içinde istirdat davası açılması gerektiğini, taşınmazı ...'a sattıklarından tapu iptali ve tescil davasında taraf sıfatlarının bulunmadığını, icra dosyasındaki alacak miktarı üzerinden tazminat istenebileceğini belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacı hakkında başlatılan ve yürütülen icra takip dayanağı bankacılık hizmetleri sözleşmesi ve müşteri imza kartonundaki imzanın davacıya ait olmadığının ...Kurumu ... Dairesinin 8.10.2012 tarihli raporuyla belirlendiği gerekçesiyle menfi tespit ve alacak davasının kabulüne, tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili ile davalılardan ... Bankası A.Ş. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi ...'nin raporu okundu, düşüncesi alındı....

            Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller neticesinde “malen” kaydını içeren imzası inkar edilmeyen kambiyo senedi alacaklının ticari defterlerine işlenmemiş olsa dahi malın teslim edilmediğini, haliyle takibe konulan senedin bedelsiz kaldığını, davacının ispatlaması gerektiği, davacının menfi tespit ve alacak iddiasını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Davacı vekilinin menfi tespit talebi yanında ayrıca alım satım ilişkisine dayalı alacak talebi de bulunmaktadır. Davacının dava dilekçesinde talep ettiğini bildirdiği, bu alacağın davalı defterinde borç olarak kayıtlı olduğu bilirkişi raporunda belirtilmiştir....

              Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarihli, 2020/2891 Esas, 2021/4366 Karar sayılı ilamı ve yerleşik uygulamalarında da HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davasının, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemeyeği ve menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi tutulmadığı yönündeki kararları" dairemiz tarafından da benimsenmiştir Somut olayda, davacı icra takibine konu edilen senetlerin dava dışı lehtara kira ilişkisi sebebiyle verildiğini ve ödendiğini, davalı hamil, ciranta ve lehtarın birlikte hareket ederek bedelsiz kalan senetlerin tahsil etmeye çalışıldığını belirterek borçlu olmadığının tespitini talep etmiş olmakla, menfi tespit davasının “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmadığı, bu nedenle dava zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi bulunmadığından, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş...

                Davalı alacaklı ile doğrudan bir ilişkiye dayalı menfi tespit davası açılmadığından açılan menfi tespit davasının takip borçlusu ile olan ilişkiye dayalı olması karşısında dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

                  HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....

                    UYAP Entegrasyonu