Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İlk Derece Mahkemesince; "...Manevi tazminat Yerleşik Yargıtay Kararları gereğince zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağı ve orantılılık ilkesi gereğince ve her ne kadar 14/09/2023 tarih 2 numaralı celse 13 numaralı ara kararda davacı T2 adına 250.000,00 TL manevi tazminat talebi yönünden denmişse de, bu durumun sehven yazıldığı anlaşılmış olup, mahkemece davacı T2'ye 50.000,00 TL manevi tazminat talebi yönünden lehine ihtiyati haciz kararı verilmiş olup 13 numaralı ara kararda davalı T5 aleyhine toplam 250.000,00 TL ihtiyati haciz kararı verilmiş olup...1- 14/09/2023 tarihli 2 numaralı celsede geçen 13 numaralı ara karardan dönülmesine, 2- Davacı vekilinin talebinin kısmen kabulüne, 3- Davacı T3 için 100.000,00 TL , T1 için 100.000,00 TL ve Mustafa Derici için 50.000,00 TL manevi tazminat talebi yönünden davalı Selin Çetiner aleyhine 250.000,00 TL ile sınırlı olarak İİK.nın 257 ve devamı maddeleri gereğince davalının menkul ve gayrimenkul malları ile 3....

Somut uyuşmazlıkta, davacının eldeki davayı trafik kazası nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların giderilmesi amacıyla açtığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle uyuşmazlık konusunun "para" olduğu gözetildiğinde, davacı vekilinin "ihtiyati tedbir" biçimindeki talebinin, "ihtiyati haciz" olarak nitelenmesi gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasında alacağın güvence altına alınması amacıyla kural olarak ihtiyati haciz koruma tedbirine başvurulabilecek, ihtiyati tedbir konulması talep edilen davalıların malvarlığının davanın konusunu oluşturmaması nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilemeyecektir. Ne var ki uygulamada bu türden açılan davalarda ileri sürülen ihtiyati tedbir/ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz ve buna benzer taleplerin, mahkemece hukuki nitelendirilmesinin ihtiyati haciz olarak yapılması gerektiği kabul edilmektedir....

Mah. 446 Ada, 6 parsel üzerinde bulunan yapının 12 numaralı bağımsız bölümü üzerine ihtiyat-i tedbir konulmasını talep etmiştir....

Bu sebeple davacıların manevi zararlarına karşılık ihtiyati haciz taleplerinin tamamının tek kalemde istenebileceğinden göz önünde tutularak ihtiyati haciz talebinin kabulü, hacizde ölçülülük ilkesi gereğince kısmen kabul-kısmen reddi veya reddine karar verilmiş olması ileride hükmedilecek olan manevi tazminat istemi için 6100 Sayılı HMK'nun 36/1- b bendi gereğince davada iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği halde görüşünü açıklamış olması niteliğinde görülemez. Diğer bir anlatımla ihtiyati hacizde verilen karar ne olursa olsun buna bağlı olmaksızın nihai kararda 22/06/1966 tarihli 7/7 sayılı İBK'da göz önünde tutularak manevi tazminatın hüküm altına alınması mümkündür. Bu nedenle davacı vekilinin tazminat istemlerinin tamamı üzerinden fakat davalının üzerine kayıtlı olması koşuluyla taşınmazlar üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesinin hakkaniyete uygun olduğu sonucuna varılmıştır....

Davaya konu tazminat alacağının 6098 sayılı TBK'nun 117/2. maddesi gereğince olay tarihinde muaccel hale geldiği açıktır. Sadece ceza mahkemesi kararı henüz kesinleşmediğinden kusur durumu ve tazminat miktarı çekişmelidir. Davacının maddi ve manevi zararlarının olabileceği kuvvetle muhtemeldir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın kesin olarak ispatlanması gerekli olmayıp, alacağın varlığı hususunda mahkemede kanaat uyandıracak kadar bir ispat yeterlidir. (yaklaşık ispat kuralı) Eldeki davada yaklaşık ispat şartı gerçekleşmiş olduğundan ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuş ve davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddi kararına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmüştür. Ayrıca, İİK.'...

Manevi tazminat yönünden yapılan istinaf incelemesine göre; 2004 sayılı İİK’nın 259/1. maddesinde, ihtiyati haczin haksız çıkması halinde, borçlunun ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğradıkları bütün zararlardan alacaklının sorumlu olduğu düzenlenmiştir. İhtiyati haciz haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. Buna karşılık, haksız ihtiyati haciz koyduran alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminat bakımından olup, manevi tazminat yönünden 818 sayılı BK’nın 49. maddesindeki (6098 sayılı TBK'nın 58.maddesi) koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise, kusura dayalıdır. Bu itibarla, alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili olup, ağır olmasa da kusurlu olması da gerekmektedir (Bkz. Prof. B. Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 1993, Cilt 3, Sh.2583 v.d) (Emsal Yargıtay 4. HD nin 24.10.2018 gün ve 2016/9599 E - 2018/6494 K. Sayılı ilamı)....

    Davacı, alacaklı şirket tarafından dava dışı ... aleyhine başlattığı icra takibinden dolayı kendi adresinde haciz ve muhafaza işlemi yapıldığını, istihkak davası sonucu haczedilen malların kendilerine ait olduğuna karar verildiğini belirterek uğradığı maddi ve manevi zararın tazminini istemiştir. Davalı, haciz mahallinde bulunanların bu yerin borçlu şirkete ait olduğunu, her iki şirketin de “Ak' ailesine ait olduğunu, iki şirket arasında organik bağ bulunduğunu, aynı alanda faaliyet yaptıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, haciz tutanağına göre, haciz mahallinin borçlu şirket ...'...

      kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu bulunmasının bildirildiği dikkate alındığında davacının yüksek ihtimalle bir miktar maddi ve manevi tazminata hak kazanacağı anlaşılmakla, haksız fiillerde temerrüt haksız fiil tarihinde gerçekleştiğinden ihtiyati haciz şartları oluşmuştur. Ancak davalı tarafın menkul ve gayrimenkulleri dava konusu olmadığından ihtiyati tedbir istemi yersizdir. Az yukarıda (3) nolu kısımda açıklandığı üzere ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir birbirinin yerine ikame edilemeyeceğinden ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir şeklinde bir geçici hukuki koruma usulü bulunmamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece davacının ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddedilmesi doğru olmamıştır....

        Davacının manevi tazminat istemi bakımından ihtiyati haciz talebi bakımından yapılan değerlendirmede; Bilindiği üzere manevi tazminat kişinin kişilik haklarının ihlali, bu kapsamda huzur, güvenlik, sağlık ve benzeri haklarının saldırıya uğraması halinde miktarının, kapsamının ve koşullarının hakimin takdirine bağlı olarak belirlendiği bir tazminat türü olup, tazminat yükümlüsünün tutum ve davranışları olayın özelliği, kusurun varlığı, niteliği, ekonomik, sosyal çevre ve benzeri pek çok subjektif etkene göre belirlenen bir tazminat türü olup, maddi tazminat gibi miktarı objektif koşullara göre belirlenecek bir tazminat türü değildir. Bu nedenlerle alacağın muaccel olması yanında, ihtiyati hacze esas belirli bir miktar olması koşulu sağlanamamaktadır. Bu nedenlerle manevi tazminat talebi yönünden ihtiyati haciz talebin reddine ilişkin ilk derece mahkemesince red kararı verilmiş olmasında herhangi bir yanlışlık bulunmamaktadır....

        İcra Müdürlüğü'nün 2009/132 Esas sayılı takip dosyasında icra takibi yapıldığı, davacının da eldeki dava dosyasında 20.000 TL manevi zarar talebi hakkında yapılan haksız haciz ve davalı eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarına dayandırdığı, mahkemece haksız haciz ve aldatma eylemlerine dayanarak manevi tazminat isteminde bulunmuş olmasına rağmen talep konusunda ayrım yapılmayarak hükmedilen manevi tazminat miktarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır. Şu durumda; davacı tarafından haksız haciz ve aldatma eylemlerine dayanarak manevi tazminat istenmiş olması ve haksız olduğu ileri sürülen icra takibinin sadece davalı ... tarafından yapılmış olması nedeniyle davalı ...'nun haksız olduğu ileri sürülen icra takibi yapılmasına ilişkin eylemi nedeniyle diğer davalı ...'nin sorumlu tutulmuş olması doğru değildir....

          UYAP Entegrasyonu