inden 250 ton ham ayçiçek yağı satın alması konusunda tarafların anlaştıklarını, müvekkilinin bedelini ödediği ilk 125 ton malın teslim edildiğini, ancak bu ilk parti malın 28.720 kg'lık kısmının ayıplı olduğunun anlaşıldığını ve durumun davalılara bildirilmesine rağmen malın değiştirilmediğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere ayıplı mal için davalıya ödenen 25.848 USD ile ayıplı malın müvekkiline ait depoda saklanmasından dolayı bu deponun kiraya verilememesi nedeniyle uğranılan zararın tespiti ile şimdilik 2.000-TL kira kaybının ve müvekkilinin 5.000-TL maddi, 5.000-TL manevi zararının davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili; müvekkili .... San. Tic.Ltd.Şti.'nin dava konusu ticari ilişkinin tarafı olmaması nedeniyle bu müvekkili ile ilgili olarak husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, müvekkili......
Mahkemece,ürünün 08.12.2007 tarihinde davacıya teslim edildiği, 4077 sayılı yasanın 4/2.maddesinin tüketiciye ayıplı mal aldığı iddiasında ise bu hususu malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde satıcıya bildirme yükümlülüğü getirdiği, 05.01.2008 tarihli ihtarnamenin 16.01.2008 tarihinde davalıya tebliğ edildiği ve ayıplı malın satıcıya 40.günde bildirildiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalıdan satın aldığı oturma grubunun ayıplı olması nedeniyle bedelinin iadesi için bu davayı açmıştır.Mahkemece ayıbın yasal sürede ihbar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Ne var ki, dosya içerisinde bulunan davacı tarafından davalıya TÜKODER ......
anlaşma sağlanamadığını bu nedenlerle; davalılardan satın almış olduğu ayıplı malın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Hukuk Dairesi 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun (2797 sayılı Kanun) 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; dava konusu uyuşmazlığın niteliği ve temyizin kapsamının, tacir olmayan davacının satın aldığı malın ayıplı olması nedeniyle sözleşmeden dönülmesi, ayıplı malın iadesi ve satım bedelinin ödenmesi talepleri ile başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 25.01.2023 tarihli ve 2023/1 sayılı kararı uyarınca dosyayı inceleme görevi Yargıtay (3). Hukuk Dairesine ait olduğundan, 2797 sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gerekli inceleme yapılmak üzere dosyanın ilgili daireye gönderilmesine karar vermek gerekir. KARAR Açıklanan sebeple; Dosyanın YARGITAY (3). HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 28.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Açılan dava ayıplı ürün nedeniyle bedel iadesi istemine ilişkindir. Dosya kapsamında 19/03/2018 tarihli servis formu ve ürün bedeline ilişkin fatura mevcuttur. Ürüne ilişkin 16/03/2018 tarihli fatura incelendiğinde ürün bedelinin 8.638,90 TL olduğu görülmektedir. Servis formu incelendiğinde kurulumu yapan teknisyenin ürüne ilişkin kutunun kendisi tarafından açıldığını, üründe depolama ve taşıma kaynaklı deformasyon mevcut olduğuna dair tespitte bulunduğu görülmektedir. 6502 Sayılı Kanunun 8. Maddesinde ayıplı malın tanımı "Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır....
Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz. (2) Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların dışındaki ayıplara karşı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır. (3) Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bilgiyi içeren bir etiket konulur. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Teknik düzenlemesine uygun olmayan ürünler ise hiçbir şekilde piyasaya arz edilemez....
. - K A R A R - Dava, ayıplı mal satımından kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davalı vekili, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, davacının satın aldığı malın bedelini ödemediğini, iflas davasına karşı alacak davası açılamayacağını, talep edilen faiz ile kazanç kaybının fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, karşı davanın asıl dava olan iflas davasından tefriki suretiyle yapılan yargılamada önceki heyet raporları ile ek raporlarında malın ayıplı olduğunun ve ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kabul edilmesine rağmen son heyet raporunda ayıbın kumaşın dokunmasından mı? Yoksa davacı tarafından yıkanarak kimyasal işleme tabi tutulmasından mı?...
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik "Ayıplı mal" başlıklı 4. maddesinde; "Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tesbit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir. Tüketici, malın teslimi gününden itibaren otuz gün içinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir....
“Ancak satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmiş ise” demek suretiyle, satıcının malı satarken malın bildiği bir ayıbını ağır kusur veya hile ile tüketiciden gizlediğinin anlaşılması (sabit olması) halini, bunun içinde satıcının mal satarken malın ayıplı olduğunu bildiğinin, bilmesine rağmen bu ayıbı ağır kusur veya hile ile tüketiciden gizlediğini iddia eden davacı tüketici tarafından kanıtlanması halinde zaman aşımından yararlanamayacağını düzenlemiştir. Sanırım gerek dairemizin ve gerekse Hukuk Genel Kurulumuzun çoğunluğunun bana göre yanlış karar ve uygulaması 4077 Sayılı Yasa’nın 4/4. maddesinin son cümlesindeki “ayıp, ağır kusur veya hile ile gizlenmişse” cümlesindeki gizlenmişse kelimesine yanlış anlam verilmesinden kaynaklanmaktadır....
Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu ayıplı maldan sorumluluğa ilişkin olarak ise 4077 sayılı kanunun 4.maddesinin 3.bendine göre (Değişik fıkra: 21/02/2007-5582 S.K./22.mad) İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına veya 10/B maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre kredi veren, ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumlu olacakları belirtilmiştir. 4.fıkrası hükmüne göre ise; Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın 2012/-3-12832 tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir....