Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, alacak istemine ilişkindir.Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın mal rejimine ilişkin olup aile hukuku ile ilgili olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Aile Mahkemesi ise, davanın genel hükümler uyarınca açılan alacak istemine ilişkin olup aile hukuku ile ilgili olmadığını belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda davacı, davalı ile boşanma davalarının devam ettiğini, davalı ile yarı yarıya malik oldukları taşınmazların davalı tarafından haksız yere işgal edildiğini, taşınmazların kira bedellerinden davacının payına düşen kısmın verilmediğini belirterek ödenmeyen kira bedellerinin davalıdan tahsilini talep etmiştir....

    İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. Tüm dava dosyası kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar anlaşmalı olarak ... ... 4. Aile Mahkemesi'nin 2015/108 E., 2015/79 K. sayılı kararı ile boşandıkları, boşanma dosyasındaki protokolün 2. Bendinde "NAFAKA VE TAZMİNAT HUSUSU: ... olarak davacı ... davalı ... ...'a 30.000 TL ödeme yapacak...", 4. bendinde 'EŞYALAR HUSUSU: Taraflar özel ev eşyaları konusunda anlaşmışlardır....

      Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusunun mal paylaşımı davası olması ve alacağın muaccel hale gelmemesi nedeniyle de ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiğini, mal paylaşımı davasında ortada muaccel hale gelmiş bir alacak bulunmadığını, yargılama sonucuna bağlı bir alacak olduğunu, yaklaşık ispat kuralı ile ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, bu nedenle ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiğini, katılma alacağı ve katkı payı alacağı (değer artış payı) davasının konusu mal ve haklar hakkında "ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz kararı" verilemeyeceğini, İİK md 257'ye göre ihtiyati haciz kararının muaccel alacaklar hakkında verileceğini, oysa mal paylaşımı davası ile evlilik içinde elde edilen veya katkı sunulan mal veya haklar üzerinde bir yargılama sonucunda alacak muaccel hale geleceğini, bu nedenle mal paylaşımı davalarında ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığını belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin...

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Mal ayrılığı rejimine geçme ... ile ... aralarındaki mal ayrılığı rejimine geçme davasının kabulüne dair ... 2. Aile Mahkemesi'nden verilen 24.05.2012 tarih ve 600/427 sayılı hükmün Daire'nin 21.03.2013 gün ve 9618/4115 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davalı tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilamında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK'nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE ve anılan Kanunun 442. maddesi uyarınca (6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi gereğince 1086 sayılı HUMK'nun 427 ila 454. maddeleri yürürlükte bulunduğundan) takdiren 218,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak ...'...

        Dosyadaki bilgi ve belgeler ile karar düzeltme dilekçesinin incelenmesi sonunda; Hemen burada, “mal rejiminin sona erme anı' üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 225.maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. Yargıtay'ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle alacak davalarının görülebilirlik ön koşuludur....

          Somut olayda; Davacı yan taşınmaz ile ilgili edinilmiş mal kapsamında alacak talebinin yanında ayrıca araç yönünden de hem aynı sebeple alacak hem de aracın alımında kullanıldığı iddia ettiği düğün takılarının bedellerinin tahsilini talep etmektedir.Mahkemece öninceleme duruşmasında uyuşmazlık mal rejimine dayalı alacak ve ziynet eşyası alacağı olarak tespit edilmiş ve neticeten hem taşınmaz ve aracın tespit edilen bedellerinin yarısı oranında katılma alacağı hem de kuyumcu bilirkişi tarafından tespit edilen düğün takılarının bedellerinin toplamına katılma alacağı olarak karar verilmiştir.Oysa düğün takıları ile ilgili talep bilirkişinin de raporunda belirttiği üzere mal rejimine dayalı alacak niteliğinde değil kişisel eşyanın bedelinin tahsili niteliğindedir ve katılma alacağı içerisine dahil edilerek tek kalem halinde hükmedilmesi yerinde olmamıştır....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil K A R A R Taraflar arasındaki uyuşmazlık taraflar evli iken TMK.nun 194. maddesi gereği aile konutu niteliğindeki taşınmaz üzerine konan ipotekte davacının onayının bulunmadığı, belgenin davacının rızası hilafına gerçeğe aykırı düzenlendiği iddiasına dayanan tapu iptali ve tescil olmazsa alacak isteğine ilişkin bulunduğuna ve davada mal rejimine dayalı istek bulunmadığına, mahkemece uyuşmazlık katkı payı şeklinde görülmüş ise de davacının temyiz isteğinde talebinin katkı payı ile ilgili olmadığı açıklanarak mahkemenin nitelendirmede hata yaptığı ileri sürüldüğüne göre, Yargıtay Başkanlar Kurulunun 26.01.2012 tarih ve 1 sayılı Kararı ile hazırlanıp Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 09.02.2012 tarih 1 sayılı Kararı ile aynen kabul edilen ve 18.02.2012 tarih 28208 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi...

            DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Tarafların 24/12/1996 tarihinde evlendikleri, 08/02/2017 tarihinde açılan dava ile boşanmalarına karar verilerek işbu kararın kesinleştiği, dava konusu 34 XX 740 plakalı aracın 30/04/2012 tarihinde, Konya İli Akşehir İlçesi Selçuk Mahallesi 111 ada 29 parselde bulunan taşınmazın 05/06/2006 tarihinde davalı adına edinildiği, araç ile dava konusu bu taşınmazın edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olduğu, Konya İli Akşehir İlçesi Seyran Mahallesi 1506 ada 1 parselde bulunan 6 numaralı bağımsız bölümün 04/08/2000 tarihinde edinildiği, mal ayrılığı rejimine tabii olduğu, davacının bu taşınmaz alınırken 3 adet gremse altın ve 2 adet bilezik ile katkıda bulunduğunu iddia ettiği, dava konusu araç ve 111 ada 29 nolu parselin edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olması nedeni ile davacı lehine tasfiye alacağına hükmedilmesinde isabetsizlik olmadığı, dava konusu 1506 ada 4 nolu parselde bulunan dükkan niteliğindeki taşınmazın mal ayrılığı rejimi...

            Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın mal rejimine ilişkin olduğu ve Aile Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Aile Mahkemesi ise, davanın tarafların evli olduğu,boşanma davası bulunmadığı, evlilikleri süren ve mal rejiminin tasfiyesi söz konusu olmayan eşler arasındaki davanın genel hükümlere göre çözülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. T.M.Y.’nın 226. maddesinde “her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.” T.M.Y.’nın 227. maddesinde “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık olmaksızın katkıda bulunmuşsa tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiyesi sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıcındaki değeri esas alınır.”...

              Bu durumda, mirasbırakanın mal kaçırma düşüncesi olsa idi tüm taşınmazlarını temlik edebileceği, hayatının son deminde hastalıklar ile uğraşan mirasbırakanın davacı çocuklarının da kendisiyle ilgilenmemesi üzerine çaresiz hissettiği, bir ömür çalışıp edindiği taşınmazlarından bir kısmını devretmek suretiyle kendisine baktırma amacı taşıdığı, aksinin de davacılar tarafından ispat edilemediği hususları gözetilerek akdin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir....

                UYAP Entegrasyonu