Dava boşanma, karşı dava ise boşanma ve eşler arasında mal rejiminin tasfiyesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Kural olarak, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda koşulların oluşması halinde tarafı lehine alacak hakkına hükmedilir ise de, yargılama sonucu olası alacakların teminat altına alınması amacıyla dava konusu alacak talebine konu malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulabileceği uygulamada Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmiş durumdadır....
Mahkemece, davanın mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkin olduğu, dolayısıyla Aile Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı bankada müşterek hesapta bulunan paranın edinilmiş mal (TMK m.219) olduğunu iddia etmemiş, paranın kendisine ait olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle talep, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin alacak talebi olmayıp, bankada ortak hesapta bulunan paranın aidiyetine ilişkin TMK'nın 683. maddesine göre adi istihkak davası niteliğindedir. Dolayısıyla da uyuşmazlığın çözümü genel hükümlere göre olmalıdır. Mahkemece, tarafların bildirdiği deliller toplanarak gerçekleşecek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın hatalı nitelendirilmesi sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir....
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacak isteğine ilişkindir. 01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM md. 170 ). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanun'un 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m). -//- Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM md. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM'nun 189)....
Katkı payı alacağı; 01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanun'un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (EBK mad.544, TBK mad.646). Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189)....
Dava, eşler arasında mal rejiminin tasfiyesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Kural olarak, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda koşulların oluşması halinde tarafı lehine alacak hakkına hükmedilir ise de, yargılama sonucu olası alacakların teminat altına alınması amacıyla dava konusu alacak talebine konu malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulabileceği uygulamada Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmiş durumdadır. 7251 sayılı yasayla değişik HMK’nun 341. maddesinin 1. fıkrasında “ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlara" karşı istinaf yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Kanun koyucu, ihtiyati tedbir isteminin reddi ile ihtiyati tedbir kararına itiraz dışındaki tedbire ilişkin kararlara kanun yollarının kapalı olmasını öngörmüştür....
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacak isteğine ilişkindir. 01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 mad.). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 mad.) Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM 186/1 mad.). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM 189 mad.)....
HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava, alacak talebine ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ; davalıya karşı davacı tarafından Mal Rejminin Tasfiyesine ilişkin dava 05.05.2011 tarihinde boşanma davası ile birlikte Büyükçekmece 1. Aile Mahkemesinin 2011/1721 Esas sayılı dosyası ile açılmış olduğu ve mahkemenin her iki davayı ayırdığı, Mal Rejminin Tasfiyesine ilişkin dava dosyasında alınan 21.05.2018 tarihli ek bilirkişi raporu ile de mal rejminin sona erdiği tarihten sonra davacı tarafından yapılan (32 taksit x 2.503,99.TL) toplam 80.127,68.TL'lik kredi ödemesinin mal rejimi kapsamında değerlendirilemeyeceği görüşü bildirilmesi üzerine , bu dava açılmıştır....
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m. 229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m. 236/1). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir (4721 s.lı TMK’nun m. 235/1)....
Hukuk Dairesinin 18/10/2018 tarih ve 2017/5830 Esas 2018/11504 Karar sayılı kararı ile ilk derece mahkemesi kararının maddi ve manevi tazminat, mehir ve ev eşyası alacağı, mal rejiminin tasfiyesine yönelik hükümler yönünden bozulmasına karar verildiği, dosyanın davacının mehir alacağı ile mal rejiminin tasfiyesine yönelik talepleri yönünden mahkemenin 2019/23 esasına kaydedildiği, Kozan Aile Mahkemesinin faaliyete geçmesi üzerine ilk derece mahkemesi tarafından dosyanın devrine karar verildiği ve dosyanın Kozan Aile Mahkemesinin 2020/250 Esasına kaydedildiği, davacı kadının mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davasının bu esas üzerinden devam ettiği, ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde; yukarıda karar özetinde belirtildiği şekilde karar verildiği, verilen kararın taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır....
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olup; tasfiye talebi mal ayrılığı rejimi gereğince katkı payı alacağı ile edinilmiş mallara katılma rejimi gereğince artık değere katılma alacağını da kapsamaktadır. 01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 m). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5. maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanun'un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m). ./....