Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

A.Ş. tarafından müvekkil şirket aleyhine ihtirazi kayıt ile ödenen bedellerin iadesi talebi için Küçükçekmece ... İcra Dairesi’nin ......

    Davalı vekilinin 08/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı ...' in müvekkili bankadan 02.12.2015 tarih ve ... nolu genel kredi sözleşmesi ile kredi kullanan ...'e iş bu sözleşmeden kaynaklı olarak müteselsil kefil olduğunu, ...' in de bu kredi sözleşmesine bağlı olarak müvekkili bankadan krediler kullandığını, bu krediden kaynaklı bakiye borcunu vade tarihi olan 30.10.2020 tarihinde ödemediğini, vadesinde ödenmeyen borç nedeniyle hesabın kat edildiğini ve asıl borçlu ve genel kredi sözleşmesine müteselsil kefil olan borçlulara ... Noterliği’ nin ... tarih ve ... yevmiye numaralı ihtarname gönderildiğini, ... Noterliği’ nin ... tarih ve ... yevmiye numaralı ihtarnamesine rağmen ödeme yapılmadığından borçlular aleyhine ......

      Mahkemece, davanın kabulü ile davacının .... icra Müdürlüğü' nün 2013/2052 Esas sayılı takip dosyasına konu tüketici kredisi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Her ne kadar mahkemece, ....' nun 28.01.2014 tarih ve 964 sayılı raporuna göre 09.12.2011 tarihli ... tüketici kredi sözleşmesi ve eklerindeki ... adına atılı imzaların davacı ...' e ait olmaması nedeniyle davacının bu kredi sözleşmesi nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş ise de; Davalı banka tarafından 27.02.2013 tarihinde davacı aleyhine 09.12.2011 tarihli araç (tüketici) kredi sözleşmesine istinaden rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ..... icra Müdürlüğü' nün 2013/2052 Esas sayılı takip dosyası üzerinden 22.736.01.TL asıl alacak, 54.44.TL işlemiş %19.08 temerrüt faizi, 2.72.TL %5 BSMW ve 8.16.TL KKDF olmak üzere 22.801.33.TL' nın tahsili istemi ile icra takibinde bulunulduğu, icra takibi sonucunda...

        ile davalı banka arasında düzenlenen kredi kartı sözleşmesinde kefil sıfatıyla imzasının bulunduğunu, sözleşmede kefalet limitinin olmadığını, kefilliğinin geçersiz olduğunu, ... tarafından kart borcu ödemediğinden banka tarafından sözlü yapılan ihtar nedeniyle icra tehdidi altında olduğunu ileri sürerek kredi kartı üyelik sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir. Davacı , davalı banka ile dava dışı borçlu arasında düzenlenen 10.9.1998 kredi kartı sözleşmesini kefil olarak imzaladığını, ancak sözleşmede limit belirtilmediğinden kefaletinin geçersiz olduğunun tespiti istemi ile bu davayı açmıştır. Gerçektende 10.9.1998 tarihli sözleşmeyi davacı kefil olarak imzalamıştır....

          Mahkemece, 4077 sayılı Kanun’un 22.maddesine göre dava tarihi itibariyle Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne başvuru sınırının 936-TL olduğu, davacının talebini 350-TL borçlu olmadığının tespiti ile sınırladığı, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne başvurunun zorunlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Davacı, dava dilekçesinde, kredi sözleşmesinden kaynaklanan tüm borcun ödenmiş olması nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, sözleşmenin haksız şart niteliğindeki 2010/14508-2011/7290 3.maddesinin iptaline, ipoteğin varlığını ve devamını gerektirecek koşullar ortadan kalktığından ipoteğin fekkine, 63,43-TL noter masrafının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; davacı vekili duruşmadaki beyanında, davanın, davacının davalı bankaya 350-TL borçlu olmadığının tespiti olduğunu bildirmiştir....

            Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün ¾ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebilir. 3-Asıl davada verilen hükmün davacı vekili tarafından temyizi yönünden, dava icra takibi nedeniyle borçlu olmadıklarına ilişkin menfi tespit davasıdır. Takibe dayanak kredi sözleşmesi uyarınca inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken takipte gösterilmeyen kredi sözleşmesinden kaynaklı borcun da değerlendirilmeye alınması doğru değildir. Mahkemece bozma ilamından sonra alınan ve hükme dayanak olduğu belirtilen 29/05/2013 tarihli bilirkişi raporuna yapılan itirazları karşılar şekilde ek rapor alınmadan ve hükme esas alınan rapordaki tespitlerde yer almayan alacak miktarına hükmedilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir....

              Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak davanın reddedildiğini, müvekkilinin kefil olduğu GKS'nin ticari işlem olarak değerlendirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin kefaleti bulunan ve hakkında Kahramanmaraş İcra Müdürlüğünün 2019/5701 esas, 2019/5702 esas, 2019/2705 esas, 2019/2704 esas sayılı icra takipleri ile ilamsız icra takibi olarak başlatılan genel kredi sözleşmesi ile kullanılan kredi ve kredi kartlarının tüketici işlemi niteliğinde olduğunu, müvekkilinin kefil olduğu kredi borçlusunun ev hanımı olduğunu, herhangi bir ticari faaliyetinin söz konusunun olmadığını, bu nedenle müvekkili ve icra takibi borçlusu yönüyle çekilen kredi ve kullanılan kredi kartlarının tüketici işlemi niteliğinde bir işlem olduğunu, Yargıtay içtihatlarında da görüleceği üzere yargılama konusu kredi sözleşmesinden kaynaklı menfi tespit ve istirdat davasının dava tarihi itibariyle arabuluculuk kapsamında olmayan tüketici işlemi niteliğinde...

              , sözleşmelerin feshine, davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine ve sözleşmeler kapsamında ödenen bedellerin aktüer bilirkişisi tarafından hazırlanan raporun ise hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu anlaşıldığından denkleştirici adalet ilkesi gereği ödenen bedellerin davalılardan (Halk bankasının sadece kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere ) müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine; ödenmeyen bedeller yönünden ise borçlu bulunmadığının tespiti şeklide gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir....

              Maddesinde yer alan işbu sözleşmenin konusu satıcı mülkiyetindeki Hatay İli, Erzin İlçesi, Başlamış Mahallesi, Dümbürdek Mevkii, 1 pafta 978 parselde kayıtlı arsa üzerinde inşaa edilecek olan T3 Merkezi" isimli tesiste yer alan ve ayrıntıları aşağıda belirtilen, mesken olarak kullanıma tahsisli olan bağımsız bölümlerin devre mülk olarak satışı ile tapu devrinin şartları ve şeklinin düzenlenmesidir. şeklinde ifade edilen hükümle taraflar arasında devremülk satış sözleşmesi yapıldığı ve söz konusu sözleşmenin resmi şekil şartına tabi olduğu açık olup, taraflar arasında imzalanan sözleşme resmi şekilde yapılmadığından tarafların verdiklerini iade etmekle yükümlü oldukları davacı tarafından ödenen 9.500,00 TL'nin güncel değerinin bilirkişi raporunda 13.445,95 TL olduğu tespit edilmekle birlikte, kaldı ki davalının verdiği cevap dilekçesinde de davacının yapmış olduğu 9.500,00 TL ödemeyi ve senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespiti talebini ve senetlerin iadesi taleplerini kabul...

              Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi ise, uyuşmazlığın Borçlar Kanunundan kaynaklandığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 5846 sayılı FSEK'nın 1. ve 1/A. maddelerinde amaç ve kapsamı düzenlenmiş olup, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahiplerinin ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir. Somut olayda davacı, davalı ile “...” markası için aralarında franchise sözleşmesi imzaladıklarını, ancak daha sonra davalının aslında bu markanın sahibi olmadığını, aldatıldıklarını öğrendiğini ileri sürerek, sözleşmenin batıl olması nedeniyle verilen bedellerin iadesi ile davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir....

                UYAP Entegrasyonu