Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı, murisi eşi ile davalı banka arasında imzalanan kredi sözleşmesi gereğince sigorta yapılması hususunda yetki ve sigorta bedelinin tahsili için hesaptan para çekme yetkisi verildiğini, iki yıl murisin hesabından sigorta bedeli tahsil edilerek sigorta işlemi gerçekleştirilmesine rağmen murisin vefat ettiği yıl sigorta işlemi yenilenmediği gibi bilgilendirme de yapılmadığını ileri sürerek murisin davalı bankadan kullandığı kredi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı, sigorta sözleşmesinin davacının murisi ile dava dışı ... Hayat Emeklilik A.Ş. arasında imzalandığını, bankanın sigorta sözleşmesinin tarafı olmaması nedeniyle husumet yöneltilemeyeceğine yönelik savunma yaparak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacının sigorta sözleşmesinin yenilenmediği iddiasını dava dışı ... Hayat Emeklilik A.Ş.’ne yöneltmesi gerektiği gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir....

    -TL’lik kefalet borcuna faiz işletilebileceği, davalının itirazı haksız olduğundan kefalet limiti dikkate alınarak asıl davanın kabulüne, takibin, davalının kefalet limiti olan 50.000 TL ile sınırlı olmak üzere, 50.000 TL'ye takip tarihinden itibaren takip talebindeki faiz oranı uygulanmak suretiyle takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, birleşen davada davacı ... asıl davanın dayanağı olan kredi sözleşmesindeki kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu iddiasıyla dava açmış ise de, söz konusu iddianın asıl davada kredi sözleşmesinin kefili olan davalı ... tarafından ileri sürüldüğü ve davacının kredi sözleşmesinin tarafı olmadığı gerekçesiyle birleşen davanın husumet yokluğundan reddine verilmiş, hüküm asıl davalı ... vekili ve birleşen davacı ... vekili tarafından tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, birleşen menfi tespit davasına ilişkin...

      Katılan şirket ve sanık ismi ile düzenlenen Garanti bankasına ait kredi kart fotokopisi dosya evrakına eklenmiştir. 4. Katılan şirket 24.05.2013 tarihli ihtarname ile ikale sözleşmesi sonrası tespit edilen usulsüz harcamalar nedeniyle ikale sözleşmesinin geçersiz olduğu, iş sözleşmesinin haklı nedenle fesih edildiğini, kredi kartından amaç dışı kullanıldığı tespit edilen 81.886,78 TL'den son iş günü itibariyle 17.871 TL mahsup edilip geri kalan 64.015TL'nin derhal şirkete ödenmesi talep edilmiştir. 5. Sanık, şirketin kendisine ödeme yapmayacaklarını, bu karttan kullandığı kadarını şirkete ödemesini söylediklerini, bahse konu harcamaların çalıştığı döneme ilişkin kişisel harcamalar olduğunu, şirkete ait olmadığını, şirketin bu parayı kendisine ödemesi halinde kartlarından harcadığı parayı ödeyeceğini ifade etmiştir. IV. GEREKÇE 1....

        Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında aynı tarihte imzalanan genel kredi sözleşmesi ve business kart sözleşmesine davacıların kefil oldukları, genel kredi sözleşmesinin 32. maddesi gereği her iki sözleşme arasında organik bağ bulunduğu ve genel kredi sözleşmesine istinaden business kart sözleşmesinin imzalandığı, davacıların borçtan sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 05/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          kapsamında 31.07.2012 tanzim tarihli boş senede müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imza attığı, Dava dışı şirketin genel kredi sözleşmesi kapsamında kullanmış olduğu ticari krediyi ödendiği ve kredinin kapamasının yapıldığı, taraflar arasında yapılan genel kredi sözleşmesinin sonlandığı, Davalı banka ile asıl borçlu şirket arasında herhangi bir borç ve sorumluluk kalmadığından genel kredi sözleşmesine kefil olan müvekkili yönünden borç kalmadığı, kredinin kapanması ile müvekkilinin kefilliğinin sona erdiği, kefilliğin sona ermesinden sonra davalı banka ile dava dışı ... şirketi arasında müvekkilinin kefil olmadığı başka bir genel kredi sözleşmesi imzalanmışsa, müvekkilinin bu sözleşmeden de sorumlu olmayacağı,Müvekkili hakkındaki icra takibi dayanağı genel kredi sözleşmesinin imzalanma tarihinin 2012 yılı olduğu, genel kredi sözleşmesinin icra takibine konulma yılının ise 2017 tarihi olduğu, aradan geçen süre zarfında genel kredi sözleşmesinin kapatılmış olacağının açık olduğu,...

            - K A R A R - Davacı vekili, davalı tarafından davacı hakkında kefil sıfatıyla icra takibi başlatıldığını, davacının 12.07.2013 tarihli kredi sözleşmesinde kefil sıfatıyla imzasının bulunduğunu, kredi sözleşmesine ekli kefalet sözleşmesinin kefalet miktarı ve tarihe ilişkin bölümlerinde yer alan "375.000" TL ve "12.07.2013" yazılarının müvekkilinin eli ürünü olmadığını, bu kısımların davalı banka çalışanlarınca sonradan yazıldığını belirterek, dava konusu genel kredi sözleşmesinin müteselsil kefil sıfatı ile müvekkili açısından kesin geçersiz ve hükümsüz olduğunun ve geçersiz sözleşmeye dayalı olarak başlatılan takip dosyasında müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davalının çekilen ihtarnameye ve açılan icra takibine itiraz etmediğini, bu şekilde dava açmasının Medeni Kanunun 2. maddesi kapsamında dürüstlük kuralına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir....

              Dairemizin 15/02/2018 tarihli 2018/656-1384 Esas ve Karar sayılı bozma ilamının; genel kredi sözleşmesinde takibe konu senede atıf olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği yönünde olduğu, dar yetkili icra mahkemesince banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle sonuca gidilemeyeceği, kaldı ki karara esas alınan bilirkişi raporunda da genel kredi sözleşmesinde senede atıf bulunmadığının tespit edildiği ancak bilirkişinin görüş olarak bahsi geçen senedin kredi sözleşmesinin munzam teminatını oluşturduğu kanaatine ulaştığını raporunda bildirdiği anlaşılmaktadır. HGK'nun 14.3.2001 tarih, 2001/12-233 sayılı ve 20.6.2001 tarih, 2001/112-496 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Bunun için de, belgede İİK'nun 169/a maddesi uyarınca takip dayanağı senede atıf yapılması zorunludur. Somut olayda, Genel Kredi Sözleşmesinde takibe dayanak senede atıf bulunmamaktadır....

                Davalı ise, davacının hayatın olağan akışına uymayan ve olağanüstü miktarlarda kredi kartı ile cep telefonu kontörü satın aldığını, daha sonra cep telefonu kontörü alma işlemlerini şirket tasarrufunda bulunan bir başka pos makinesi üzerinden iptal ettiğini, yakın tarihler arasında yüklü miktarda alışverişten kaynaklanan alışveriş kuponu kullanımının tespit edildiğini, bu konularla ilgili olarak savunmasının alındığını, tüm bu işlemlere takiben davacının 10.09.2008 tarihinde iş sözleşmesine 08.09.2008 tarihinde geriye dönük yapılan kredi kartı harcamaları kontrollerinde çeşidi tarihlerde kredi kartı ile cep telefonu kontur alımında ödediği yüklü miktardaki işlemlerin bir süre sonra faturaları iptal ettirmeden pos cihazları üzerinden iptal ettirdiği, daha başka kredi kartından çekip kredi kartı ödeme sürelerini uzatarak davalı şirketin tasarrufunda bulunan pos ödeme cihazlarını şirket bünyesinde yaptığı çalışmanın avantajını kullanarak kendine menfaat sağladığı,davacının bu davranışının güven...

                  müşteriye kredi kullandırılmakta olup kredi müşterisinin ihtiyacına göre zaman içerisinde bu limitin yükseltilmesi ek limit sağlayan limit artışı ya da ek limit getiren sözleşme akdedilmesi ile sağlandığını, bu durumun hiçbir şekilde, sonraki tarihte akdedilen Genel Kredi Sözleşmesinin öncekinin yerine akdedildiği; yenisinin akdedilmesi ile önceki sözleşmenin hükümsüz kaldığı, tarafların hak ve sorumluluklarının ve özellikle de kefilin önceki sözleşmedeki kefaletinin sona erdiği şeklinde yorumlanamayacağını, dava dışı asıl Kredi borçlusu şirket ile önce 12.10.2012 tarihli 400.000,00-TL limitli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi imzalanmış olup; daha sonra 20.11.2013 tarihli ve 500.000,00-TL limitli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi imzalandığını, bu şekilde Kredi borçlusu şirketin limiti 900.000,00-TL’na çıkarıldığını, müvekkil bankanın ikinci genel kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra da eski tarihli sözleşmeye dayanarak asıl borçluya her zaman kredi kullandırılmasının mümkün olup...

                    in asıl borçlu olduğu 01.09.2004 tarihli genel kredi sözleşmesinin ibraz edildiği, ancak alacak istemine dayanak olan 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin ibraz edilmediği anlaşılmıştır. Bu noktada davalı banka ile dava dışı ... arasında imzalanan 07.09.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin davacı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalandığı, bu kapsamda sözleşmenin icra takip dosyasına sunulan 64. sayfasında davacının imzasının bulunduğu, yine takibe dayanak olarak sunulan limit artırım sözleşmesinde ise kredi limitinin hangi tutar olup ne kadar artırıldığı hususunda bilgi bulunmadığı, buna ilişkin satırların boş olduğu tespit edilmiştir. Genel kredi sözleşmesi ile genel kredi limit artırım sözleşmelerinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK'nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti, belirli bir miktarın gösterilmesi gerekmektedir....

                      UYAP Entegrasyonu