Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır" ifadesi, "iddianamede gösterilmeyen bir kanun hükmü gereğince, sanığın cezasının artırılması veya sanık hakkında güvenlik tedbiri uygulanması gerektiğinde de birinci fıkrada olduğu gibi durum sanığa veya varsa müdafiine bildirilerek ek savunma hakkı tanınması gerekir" anlamındadır. Adli sicil kayıtlarında birden fazla hüküm bulunduğunda, bu hükümlerden hangisinin tekerrüre esas olduğu konusunda mahkemelerin bile zaman zaman yanıldığı, tekerrüre esas olmayan hükmün tekerrüre esas alındığı dikkate alındığında, hakim ve Cumhuriyet savcılarının bile uygulamada yanıldıkları bir konuda sanıklardan adli sicil kayıtlarındaki hükümlerden hangisinin tekerrüre esas olduğunu bilmesini beklemenin doğru olmayacağı kanaatindeyim. Adlî sicil kaydı, CMK’nın 209. maddesi gereğince duruşmada okunması zorunlu belgelerdendir....

    Resmî sicil ve senet içeriklerinin aksinin ispatı, kanunda başkaca bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle bağlı olmaksızın her türlü delille kanıtlanabilir (Hukuk Genel Kurulu’nun 07/11/2012 tarihli ve 2012/18- 548 E. ve 2012/763 K. sayılı kararı da aynı yöndedir). Eldeki dava; nüfus kaydının düzeltilmesi istemli olup, bu tür bir davada resmî sicil veya senedin aksinin nasıl ispatlanacağına dair özel yasalarda herhangi bir hüküm bulunmadığından mevcut iddia her türlü delil ile kanıtlanabilir. Önemle vurgulanmalıdır ki; kişisel durum sicilleri, TMK'nın 7. maddesi anlamında resmî sicillerin ispat gücüne sahiptir. Bu sebeple; resmî siciller hakkındaki karine kişisel durum sicilleri için de uygulama alanı bulur ve aksi ispat edilinceye kadar bu kayıtlar geçerli olur. Ancak bu kayıtların doğru olmadığı her türlü delille ispatlanabilir....

    ) 302/5 maddesine göre; "Kanun yollarından geçmek suretiyle kesinleşen kararların kesinleşme kaydı ile kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimler de ilk derece mahkemesince yapılır" hükmü gereğince dosyanın kesinleşme şerhi ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 362/1- a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi....

    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır. 4721 sayılı TMK'nın 2. maddesine göre, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Aynı Kanununun 3. maddesine göre ise, “Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.” Medenî Kanunun 3. maddesinde düzenlenen iyiniyet, “Hakların kazanılması” ile ilgili olduğu halde, Medenî Kanunun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma “Hakların kullanılması” ve “Borçların yerine getirilmesinde” söz konusu olur....

      Bu durum karşısında mahkemece her iki kaydın aynı kişiye ait olduğu kanıtlanmış bulunduğuna göre ... ait birinci kaydın değil, Neriman'a ait ikinci kaydın iptaline, Neriman'ın adı da dahil olmak üzere bu kayda işlenmiş bulunan kişisel hal değişikliklerinin ilk kayda aktarılmasına karar verilmesi gerekir. Tüm bu hususlar dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. SONUÇ:Bu itibarla yukarıda açıklanan nedenlerle C.Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK’nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA, ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 16.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        TCK'nın 136/1. maddesinin, “Bu madde hükmü ile hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.” şeklindeki gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, kişisel verilerin, “verildiği” veya “ele geçirildiği”nin kabul edilebilmesi için, kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması gerekir. Kişisel verilerin, kaydedilmeden önce öğrenilmesi veya hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, ancak TCK'nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir. TCK'nın 134/1. maddesinin 1. cümlesindeki özel hayat kavramından ise, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamı anlaşılmalıdır....

          GEREKÇE: Dava, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı olduğu iddia olunan zararın, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir....

          Bu nedenledir ki, Tapu Sicillerinin Yasaya uygun biçimde tutulmasından sorumlu olan Tapu Sicil Müdürlüğünün temyiz iradesinin az yukarıda değinilen yönü de kapsadığını kabul etmek gerekir. Mahkemece açıklanan bu yönler göz önünde tutularak davanın reddi yerine paylı biçimde temlike yol açacak şekilde istemin kabul edilip hüküm altına alınması doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Tapu Sicil Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 7.11.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

            Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Yasanın 1007.maddesi uyarınca Tapu Sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; 1) Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, TMK.nun 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir. TMK.nun 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup, Tapu Sicil Müdürlüğünün davalı sıfatı yoktur. Davacının amacı, Devlet tüzel kişiliğini dava etmek olup, davasını yanlış idareye yöneltmesi hasımda değil, temsilcide yanılmadır....

              Tapu Müdürlüğüne gittiğinde sicil müdürü tarafından ifraz nedeniyle kapalı olan taşınmazın kendisine satıldığını ve taşınmazın sahiplerinin daha önce söz konusu taşınmazı üçüncü bir kişiye sattıkları ve 30.11.2005 tarihli satış akdinde satıcı olarak görünen kişilerin ifraz sonrası oluşan parsellerde bile hak sahibi olmadıklarının ifade edildiğini, müvekkilinin 376 ada ...parsel sayılı taşınmazın 1200/2400 hissesini tapu sicilindeki kayda güvenerek satın aldığını, eğer ki tapu sicilindeki kayıt usulüne uygun olarak tutulmuş olsa idi müvekkilinin söz konusu satış akdini yapmayacağını ve zarara uğramayacağını belirterek dava tarihi itibariyle ... ilçesi, ... beldesi, ... mevkii 376 ada ...parsel sayılı taşınmazın 1200/2400 hissesine karşılık gelen (3.065 m2 miktarlı) taşınmazın rayiç değerinin tespitine, fazlaya ilişkin haklarının ve müvekkilinin gerçek zarar miktarının tespit edildiğinde taleplerini arttırma hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin tapu kaydının hatalı tutulmasından uğradığı...

                UYAP Entegrasyonu