Somut olayda kiralananın eğitim kurumu olarak kullanılmak üzere 01.03.2019 tarihli kira sözleşmesi ile davacıya kiraya verildiği sabittir. Davacı kiracı açmış olduğu bu davada kiralananın bodrum katına su girdiğini, nem kokusu olduğunu, bu durumda kiralananın ayıplı olduğunu belirterek bu nedenle uğradığı zararların tazminini talep etmiştir. TBK'nun " Kiraya verenin kiralananın ayıplarından sorumluluğu" başlıklı 304 vd.maddelerinin incelenmesinde; TBK'nun 304.maddesinde "Kiralananın önemli ayıplarla teslimi hâlinde kiracı, borçlunun temerrüdüne veya kiraya verenin kiralananın sonradan ayıplı duruma gelmesinden doğan sorumluluğuna ilişkin hükümlere başvurabilir....
Diğer bir anlatımla, kiraya veren sözleşme süresince kiralananın kullanmaya elverişli halde bulunması için gerekli önlemleri almak durumundadır. Bu yükümlülüğe aykırı davranıldığı takdirde kiracının bu nedenle oluşan zararının tazmini sorumluluğu gündeme gelir. Türk Borçlar Kanunu'nun 304. maddesi uyarınca, kiralananın önemli ayıplarla teslimi halinde borçlunun temerrüdüne veya kiraya verene kiralananın sonradan ayıplı duruma gelmesinden doğan sorumluluğuna ilişkin hükümlere başvurabileceği, TBK'nın 307. maddesi uyarınca da, kiracı kiralananın kullanımına etkileyen ayıpların varlığı halinde bu ayıpların kiraya veren tarafından öğrenilmesinden itibaren ayıbın giderilmesine kadar geçen süre için kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını, TBK'nın 308. maddesinde kiraya verenin kusurlu olmadığını ispat etmedikçe kiralananın ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlü olduğu hususları düzenlenmiştir....
Somut olayda; her ne kadar kiralananın riskli yapı olduğunun tespiti neticesinde yıkılmasına karar verilmesinde kiraya verenin bir kusurunun bulunmadığına karar verilmiş ise de; kiralananın, sözleşme gereğince ve sözleşme süresi boyunca, kiranın başladığı tarihte, kullanılmaya elverişli hukuki ayıptan ari bir şekilde teslim borcu kiraya veren davalıya aittir. Önemli aypılardan sayılan riskli yapı özelliği kiralananın teslimi sırasında mevcut olan ve yapı maliki tarafından bilinmesi gereken bir ayıp olması karşısında, kiraya veren malikin taşınmazının hukuki ve fiili durumunu bilmediğini iddia etmesi hayatın olağan akışına aykırı olup iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağından, davalının kusurlu olduğunun kabulü gerekir....
Davalı 25.05.2006 tarihli ihtarla yıldan yıla yenilenen bu sözleşmenin yenilenmeyeceğini ve süre sonunda kiralananın boşaltılmasını istemiş olup; davacı kiralananın 6570 sayılı kanuna tabi olduğunu , yargı kararı olmadan tahliye istenemeyeceği, 2886 sayılı kanunun uygulanamayacağını iddia ederek, yaratılan çekişmenin giderilmesi talebiyle bu davayı açmıştır. 13.7.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5393 sayılı Belediye Kanununun 15. maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesi ile “2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi hükümleri belediye taşınmazları hakkında da uygulanır” hükmünü getirmiştir. Yeni yasanın bu açık ve net hükmü karşısında belediyelere ait taşınmazların kira sözleşmelerinde 6570 sayılı kanunun 11. maddesinin uygulanması ve kira sözleşmelerinin kendiliğinden bir yıl uzama olanağı yoktur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Kiralananın tahliyesi-Alacak Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye ve alacak davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, akde aykırılık nedeni ile kiralananın tahliyesi ve kiracının alt kiracıdan aldığı paranın kiracıdan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili, davalının kira sözleşmesinin 7/a maddesine aykırı olarak kiralananın bir bölümünün ATM cihazı kurulması için dava dışı Finansbank A.Ş.'ye alt kiraya verdiğini, bu durumun akde aykırılık oluşturduğunu ileri sürerek akdin feshi ile kiralananın tahliyesini ve davalı kiracının alt kiracıdan aldığı kira parasının tahsilini istemiştir. Davalı vekili,davanın reddini savunmuştur....
Dava, akde aykırılık sebebiyle kiralananın tahliyesi ve aylık kira bedelinin 5.000.- TL'ye yükseltilmesi taleplerine ilişkindir. Mahkemece, akde aykırılık davasında süreli ihtarnamenin bulunmaması, kira tespiti davasında ise sözleşme süresinin bitmemesi sebebiyle kira tespiti talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle davaların reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalının kiralananın belirli bölümlerini üçüncü kişilere devrederek ve kiraya vererek kira geliri elde ettiğini ileri sürerek akde aykırılık nedeniyle davalının kiralanandan tahliyesini istemiştir. Davaya konu kiralananın tarla vasfında olup, oto bakım, montaj, yıkama, yağlama servisi olarak kullanılmak amacıyla davalı tarafından yapılması şartıyla kiraya verilmesi sebebiyle, kiralananın gayrı musakkaf nitelikte olduğunun kabulü gerekir. Bu hali ile kiralanan dava tarihi itibariyle Türk Borçlar Kanunu genel hükümlerine tabidir. Türk Borçlar Kanunu'nun 322/1....
Mahkemece, itirazın kaldırılması isteminin kabulüne ve kiralananın tahliyesine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili tarafından 07.09.2012 tarihinde tahliye istekli olarak başlatılan icra takibinde 2012/Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarına ilişkin ödenmeyen 4.500 TL kira alacağının tahsili istenmiş, davalı borca itirazında, kiralananın Temmuz/2012 tarihinden önce tahliye edildiğini, kira borcu olmadığını savunmuştur....
Somut olayda; davacı vekili, 20.9.2007 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi ile davacıya ait taşınmaz üzerinde baz istasyonu kurulmak üzere davalıya kiralandığını,kira sözleşmesinin sona ermesine ve ihtara rağmen kiralananın tahliye edilmediğini ileri sürerek kira süresinin sona ermesi nedeniyle baz istasyonunun ve tesisatın sökülerek kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir.Bu durumda 6100 sayılı HMK'nın 4/1-a maddesi kapsamında olan uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp çözümlenmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;6100 sayılı HMK'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 12.Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 11.07.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı 8.12.2006 tarihli ihtarla yıldan yıla yenilenen bu sözleşmenin yenilenmeyeceğini ve süre sonunda kiralananın boşaltılmasını istemiş olup; davacı kiralananın 6570 sayılı kanuna tabi olduğunu , yargı kararı olmadan tahliye istenemeyeceği, 2886 sayılı kanunun uygulanamayacağını iddia ederek, yaratılan çekişmenin giderilmesi talebiyle bu davayı açmıştır. 13.7.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5393 sayılı Belediye Kanununun 15. maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesi ile “2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi hükümleri belediye taşınmazları hakkında da uygulanır” hükmünü getirmiştir. Yeni yasanın bu açık ve net hükmü karşısında belediyelere ait 2007/16202-2008/5060 taşınmazların kira sözleşmelerinde 6570 sayılı kanunun 11. maddesinin uygulanması ve kira sözleşmelerinin kendiliğinden bir yıl uzama olanağı yoktur....
Sözleşmede kiralananın iki dönüm tarla olup paket taş üretim atölyesi olarak kullanılacağı kararlaştırılmıştır. Buna göre kiralananın Borçlar Kanunu’nun adi kira hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafından 02.06.2008 tarihinde keşide, 07.06.2008 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile kiralananın 01.06.2008 tarihinde boşaltılması aksi halde tahliye davası açılacağı ihtar edilmek suretiyle 21.11.2008 tarihinde açılan dava süresindedir. Bu durumda mahkemece,başka bir neden aranmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 7.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....