Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumda Mahkemece dava konusuz kaldığından esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken belirtilen bu husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    TBK. 350/1.maddesi kiralananı iktisap eden kimsenin, kendisi, eşi, alt soyu, üst soyu veya Kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle tahliye isteyebileceği hükmünü içermektedir. Kanun hükmüne ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre şirketin ihtiyacı nedeniyle gerçek kişi ihtiyaç nedeniyle tahliye isteminde bulunamaz. Davacı gerçek kişi, ortağı olduğu ..... müessesinin ihtiyacına dayanarak tahliye talep ettiğine göre mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne ve davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....

      Mahkemece gerçek zararın belirtilen şekilde tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesi hatalı olmuştur. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 16/03/ 2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        Davanın süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 17/01/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          Doğrudan kefil hakkında icra takibi yapılmış olması davacının kötü niyetli olduğunu kanıtlamayacağından asıl davada kefil olan davalı tarafından talep edilen kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru değildir. 3-) Asıl dava ve birleşen davaya ilişkin karara esas alınan rapora yönelik olarak davacı ve davalının temyiz itirazları yönünden ise; 6099 sayılı TBK.nın 316/1.maddesi (BK.nın 256.maddesi) hükmü uyarınca kiracı kiralananı özenle kullanmak ve aynı kanunun 334. maddesi (BK,nın 266.maddesi) gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Ayrıca sözleşmede de teslime ilişkin kiracıya bir takım yükümülükler getirilmişse kanunun emredici hükümlerine aykırı olmadıkça kiracı sözleşmedeki teslime ilişkin hükümlerle de bağlıdır. Kiracının bu yükümlüklerinin ihlali halinde kiraya veren, bu yüzden uğradığı zarar için giderim isteminde bulunabilir....

            Noterliğinin 35291 yevmiye numaralı emanet tutanağı ile emanete bırakıldığını, müvekkili firmanın sözleşmede belirtildiği şekilde sözleşme şartına uygun olarak kiralananı boşaltığını, müvekkili firma ile davalı arasında yapılan kira sözleşmedeki maddenin açık olduğunu, müvekkili de işbu maddeye uygun olarak kiralananı tahliye etmesine üç ay kala davalıya ihtar gönderdiğini, müvekkilinin dürüstlük kuralına uygun olarak davalıya tahliye konusunda ihtar çektiğini hatta davalının sıkıntı yaşamaması adına belirttiği tarihten erken bir tarihte de kiralananı boşaltığını, davalının ise iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak müvekkilin peşin ödediği ve kullanmadığı döneme ilişkin kira bedelini müvekkile iade etmediğini, ilk derece mahkemesi tarafından, taleplerinin makul süre tazminatı olarak kabulünün hatalı olduğunu, zira müvekkilinin sözleşme kuralına uygun olarak kiralananı ihtar çekerek ve belirttiği tarihten yaklaşık bir ay önce tahliye ettiğini, müvekkili firmanın erken tahliyeyi...

            Davalı ... ise sözleşmenin tarafı olmayıp dinlenen tanık beyanlarına göre kiralananı fiilen kullanan kişidir. Bu itibarla sözleşmeye dayalı olarak istenilen kalemlerden özellikle kira parası ve ortak gider bedelinden sorumlu tutulması düşünülemez. Kiralananı fiilen kullanmış olması davalı kiracının yukarda belirtilen sözleşmenin özel 1.maddesine aykırı davranmasının sonucu olup bu davalı tarafından kiralanana bir zarar verilmesi söz konusu olsa bile davacı bu konuda ancak sözleşmenin tarafı olan davalı kiracıdan tazminat talep edebilir. Kiracının ise fiilen zarar verene rücuu hakkından söz edilebilir. Uyuşmazlığın sözleşme hükümlerine göre çözülmesi gerektiğinden davalı ... hakkında açılan davanın reddi gerekirken hüküm altına alınan alacak kalemlerinden davalı kiracı ile birlikte sorumlu tutulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir....

              Davacı vekili davalının kira süresi dolmadan kiralananı tahliye ettiğini, yaptırılan tespite göre kiralananda 31.400.-TL zarar ziyan olduğu, 1,5 aylık tadilat süresinden sonra 4 ayda yeniden kiraya verilebileceğinin anlaşıldığını, aylık kira bedelinin en son 3000.-TL olduğunu, 31.400.-TL hor kullanma, 4500.-TL onarım süresi ve 12000.-TL mahrum kira bedeli olmak üzere 47.900.-TL alacağın davalı tarafından verilen 5000 USD güvence bedelinin karşılığı 6.505.-TL'nin mahsubu ile 41.395.-TL'nin tespit tarihinden yasal faizi ile tahsilini istemiştir. Davalı vekili, davacının kiralananı 12.10.2007 tarihinde satışa çıkardığını, bunun işlerini olumsuz etkilediğini, bu nedenle haklı olarak kiralananı 05.12.2007 tarihinde tahliye ettiklerini, davacının mahrum kalınan kira bedelini isteyemeyeceğini, kiralananda normal kullanım nedeniyle hasarlar olduğunu, çatlakların depremde oluştuğunu, hor kullanmada söz konusu olmadığından davanın reddini savunmuştur....

                Mahkemece; bu hususlar dikkate alınarak davanın görülüp sonuçlandırılması gerekirken bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın doğrudan yetkisizlik kararı verilmesi isabetsiz bulunmuştur. Yukarıda açıklanan nedenlerle yukarıda belirtilen işlemlerin yapılması amacıyla davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nun 353(1)-a-3 maddesi gereği hükmün kaldırılıp dosyanın mahkemesi iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

                (B.K.nun 256) maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı kanunun 334. (B.K.nun 266) maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun olağan kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur. Davalının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimelerin olacağı kuşkusuzdur. O halde Mahkemece, alınacak ek bilirkişi raporu ile kullanım süresiyle orantılı olarak yıpranma payının hesap edilip hor kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasar miktarından düşülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yıpranma payı dikkate alınmaksızın eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır....

                  UYAP Entegrasyonu