Davacı kiracı, kira sözleşmesi sona ermeden davalı belediyeye başvurarak kira sözleşmesinin uzatılmasını istediği, davalının 21.6.2006 tarihli yazısı ile kira sözleşmesinin uzatılmasının kabul edilmediğini, kira süresi sonunda kiralananın boşaltılmasını istediği, davacının kiralananın 6570 sayılı kanuna tabi olup,yargı kararı olmadan tahliye istenemeyeceği, 2886 sayılı kanunun uygulanamayacağı gerekçesi ile yaratılan çekişmenin giderilmesi talebiyle bu dava açılmıştır. 13.7.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5393 sayılı Belediye Kanununun 15. maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesi ile “2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi hükümleri belediye taşınmazları hakkında da uygulanır” hükmünü getirmiştir. Yeni yasanın bu açık ve net hükmü karşısında belediyelere ait taşınmazların kira sözleşmelerinde 6570 sayılı kanunun 11. maddesinin uygulanması ve kira sözleşmelerinin kendiliğinden bir yıl uzama olanağı yoktur....
Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, kira sözleşmesinin feshi ile tahliye istemine ilişkindir. Asliye hukuk mahkemesince, kira sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespiti ile bu kira sözleşmesine dayanılarak tapuya verilen kira şerhinin iptaliyle tahliye talep edilmesine karar verilmesi istenen uyuşmazlığın, dava değerine göre sulh hukuk mahkemesinin görev alanında olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh hukuk mahkemesi tarafından ise, görevli mahkemenin müddeabihin değerine göre belirlenmesi gerektiği, kira sözleşmesinde belirlenen bedelin 100.000 USD olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur....
Davalı borçlu, kira sözleşmesinin dava dışı .. imzalandığını, Sözleşmenin 5. maddesine göre; kira sözleşmesinin başlangıç tarihinden itibaren 5 yıl müddetle geçerli olacağını, kiracı tarafından bu 5 yıllık dönemin sona ermesinden 3 ay önce kiralayana yazılı olarak ihtar edilmeyecek olursa sözleşmenin ayrıca herhangi bir işleme ya da bildirime gerek olmaksızın aynı şartlarla ve süre ile kendiliğinden uzamış olacağının düzenlendiğini, kiracı tarafından kira sözleşmesinin yenilenmeyeceğine dair çekilmiş bir ihtar olmadığından Sözleşmenin 2019 yılına kadar uzadığını, başlangıç tarihinin de kira bedelinin kiralayan adına havale edildiği tarih olduğunu ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur....
Mahkemece davacı alacaklının yazılı kira sözleşmesine istinaden icra takibinde bulunduğunu, kira sözleşmesinin üç sayfadan oluştuğunu, kira bedeli ve müddetine ilişkin sayfada kiracının imzasının bulunmadığını, davalının imzası bulunmayan kısma ilişkin itirazda bulunduğunu, bu durumda davacının iddiasını yazılı belge ile kanıtlayamadığını, davalının kira alacağından kabul ettiği kısmı da süresinde ödediğini belirterek davanın reddine karar vermiştir. Davalı, takibe ve davaya dayanak yapılan 15.03.2008 başlangıç tarihli 3 yıl süreli kira sözleşmesindeki imzaya itirazda bulunmamıştır. Davalının itirazı kira sözleşmesinin ön yüzünde imzasının olmadığı ve sözleşmenin ön yüzündeki “kira süresi”, “kira miktarı” ve “kira sözleşmesi başlangıç tarihinin” rızası hilafına doldurulduğuna ilişkindir....
Somut olayda; taraflar arasında yapılmış bulunan kira sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti ile ödenen kira bedelinin geri alınması ve borçlu bulunmadığının tespiti istenmektedir. HUMK’nun 8. maddesinin 2. fıkrasında yalnızca akdin feshi istemli davaların dava konusu olan şeyin değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesinde açılacağı öngörülmüştür. Buna karşılık kira sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti, başlangıçtan beri geçerli olmadığının saptanması davasında görevli mahkeme dava konusu değere göre belirlenecektir. Geçersizliğinin tespiti istenilen kira sözleşmesinde yıllık kira parası 15.000,00 TL olup, bu değerde sulh hukuk mahkemesinin görev sınırının üzerindedir. Bu durumda HUMK’nun 8. maddesinin 2 fıkrası kapsamında bulunmayan kira sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti, istirdat ve menfi tespit istemlerinden oluşan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....
Somut olayda; taraflar arasında yapılmış bulunan kira sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti ile ödenen kira bedelinin geri alınması ve borçlu bulunmadığının tespiti istenmektedir. HUMK’nun 8. maddesinin 2. fıkrasında yalnızca akdin feshi istemli davaların dava konusu olan şeyin değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesinde açılacağı öngörülmüştür. Buna karşılık kira sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti, başlangıçtan beri geçerli olmadığının saptanması davasında görevli mahkeme dava konusu değere göre belirlenecektir. Geçersizliğinin tespiti istenilen kira sözleşmesinde yıllık kira parası 120.000,00 YTL olup, bu değerde sulh hukuk mahkemesinin görev sınırının üzerindedir. Bu durumda HUMK’nun 8. maddesinin 2 fıkrası kapsamında bulunmayan kira sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti, istirdat ve menfi tespit istemlerinden oluşan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....
İcra Müdürlüğünün 2002/3562 sayılı takip dosyasında davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, davacının cebri icra tehdidi sonucu ödedikleri 9.350,00 YTL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Hükmü, davalı temyiz etmiştir.Bu davanın çözümünde yanlar arasında kira sözleşmesinin bulunup bulunmadığının tespiti önem kazanmaktadır. Çünkü davalı kira sözleşmesi ilişkisinin varlığını inkar etmiş; davacılarla bir kira sözleşmesi yapılmadığını onların sözleşme teklifinde bulunduğunu, bazı koşullar ileri sürdüğünü, koşulların yerine gelmediğini, bu arada davacıların mülkiyeti kendisine ait taşınmazı işgal ederek düğün salonu olarak işletmeye başladıklarını savunmuştur.Özel yasa hükümleri saklı kalmak koşulu ile gerek taşınır, gerekse taşımaz mallara ilişkin geçerli bir kira sözleşmesinin yapılması biçim koşuluna bağlı değildir. Kira sözleşmeleri yazılı olarak yapılabileceği gibi sözlü olarak da yapılabilir....
Mahkemece, TBK'nun 345/2 maddesi gereğince kira tespiti davasının yeni dönemin başlangıcından en az 30 gün önceki bir tarihte açılması ya da bu süre içerisinde kira bedelinin artırılacağına ilişkin ihtarda bulunulmuş olması gerektiği, davacı tarafından keşide edilen ihtarnamenin davalı kiracıya 20.12.2013 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamenin yasal sürede gönderilmediği gibi davanın da bu süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de davacı vekili tarafından temyiz dilekçesine eklenen 02.01.1999 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin hususi şartlar bölümünün 3. maddesinde artış şartına ilişkin düzenleme bulunduğu ve davalı vekili tarafından da cevap dilekçesinde 02.02.2009 başlanıç tarihli yenilenen kira sözleşmesinin 4. maddesinde belirlenen oranda artış yapılarak kira bedelinin ödendiği kabul edildiğine göre mahkemece temyiz dilekçesine eklenen hususi şartları bölümünün davaya dayanak yapılan 02.01.1999 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin eki olup...
Mahkemece, davacının, davanın 19.02.2014 ile 28.08.2014 tarihleri arasında ödenmeyen kira alacağına ilişkin olduğunu beyan ettiği, taraflar arasındaki ilk kira sözleşmesinin 18.02.2014 tarihinde sona erdiği, bu tarihten sonra 29.08.2014 tarihinde aynı taşınmaza ilişkin yeni bir kira sözleşmesi düzenlendiği, iki kira sözleşmesi arasında taşınmazın tahliye edilmediği, kira ilişkisinin devam ettiği, ikinci kira sözleşmesi yapılırken sözleşmede bu ara döneme ilişkin herhangi bir ödenmemiş kira alacağından bahsedilmediği, ara dönemden sonra yapılan ikinci kira sözleşmesinde de kira alacağına ilişkin ihtirazı kayıt ileri sürülmediği, bu durumda ara döneme ilişkin kira alacağının ödendiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında akdedilen 18.02.2009 başlangıç tarihi ve 5 yıl süreli kira sözleşmesi ile 29.08.2014 başlangıç tarihli 10 yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık yoktur....
Davalılar vekili sözlü kira sözleşmesine dayanılarak itirazın kaldırılmasının mümkün olmadığını, kiralanan taşınmazın hukuki ayıplı olduğunu bu nedenle kira sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı alacaklı, 07.02.2013 tarihinde başlattığı tahliye talepli icra takibinde 25.01.2011 tarihli sözlü kira ilişkisine dayanarak 31.01.2013 tarihli kira alacağının tahsilini talep etmiş, dava dilekçesinde taraflar arasında yazılı kira sözleşmesinin bulunduğunu, takip talepnamesinde sehven sözlü kira ilişkisine dayanıldığını ifade etmiştir. Davalı borçlular da yazılı kira ilişkisinin varlığını kabul etmişlerdir. Bu durumda taraflar arasında 25.01.2011 başlangıç tarihli, 10 yıl süreli yazılı kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, yazılı kira sözleşmesinin tek taraflı feshinin hukuki sonuç doğurup doğurmayacağı hususunda toplanmaktadır....