Ancak; Acele el koyma dosyasında dava konusu taşınmazın % 30’unun fıstık bahçesi, % 70’inin ise sumak bahçesi niteliğinde olduğu belirtilerek bedel tespit edildiği halde, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde % 80’inin nar bahçesi, % 20’sinin ise karışık meyve bahçesi niteliğinde olduğu kabul edilerek değer biçildiğinden, bu husustaki çelişki giderilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Doğru görülmemiştir. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 20/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Katılanın evinin tamirat ve tadilatı için dekorasyon işi ile uğraşan sanık ile anlaştığı, sanığın 25/07/2006 tarihli yazılı teklifi ile işi 9800 TL'ye yapmayı taahhüt ettiği, belgenin alt kısmında bedelin %50'sinin peşin, %25'inin işin yarısında, %25'inin ise ... tamamlandığında ödeneceğinin belirtildiği, 26/07/2006 tarihli üst kısmında katılanın imzası bulunan protokolde ise 8500 TL'ye anlaşılan bedelin 25/07/2006 ve 01/08/2006 tarihlerinde 3000'er TL'lik, 04/08/2006 tarihinde 2500 TL.lik kısmının makbuz karşılığında ödeneceğinin belirlendiği, işin yapıldığı hususu taraflar arasında ihtilafsız olup, katılanın bedeli ödediğini, sanığın ise kendisine ödeme yapılmadığını iddia ettikleri olayda, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 24/03/1989 gün 1988/1 Esas - 1989/2 Karar sayılı içtihadı ile ödeme yapıldığı iddiasının yazılı delille ispatı zorunlu olup tanık anlatımlarına dayanılmasının mümkün olmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi, Bozmayı...
Ancak; Vakıflar gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülenmeleri ile oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları olup bu tanıma göre, önemli olan vakfın amacının gerçekleştirmesi, dolayısıyla özgülenen mal ve hakların amacın gerçekleşmesi için yapılacak iş ve işlemlere harcanması olduğundan; vakıf senedinin 26. maddesinde, elde edilen vakıf gelirinin %80'inin (4/5'inin) maddede gösterilen vakfın amaçlarına özgülenmesi ve harcanması öngörülmüş iken, yeni senette bu oranın (2/3) şeklinde değiştirilmesi ve bunun tescili sonucunda vakıf amaçlarını gerçekleştirmek için öngörülen nakit miktarında azalmaya sebebiyet verilmesi, haklı sebeplerin varlığı gösterilmeden 8. maddede genel kurulun oluşumunun değiştirilmesi, 10. maddede, genel kurulun görev ve yetkilerinin sınırlandırılması suretiyle haklı sebeplerin varlığı halinde vakıf senedi değişikliklerinin yapılması yetkisinin kaldırılması ve böylece kurucu iradeye aykırı davranılması doğru görülmemiştir...
Bu raporda da belirtildiği gibi, dava dilekçesinde iptali istenen genel kurul kararları incelendiğinde: 1- 18.05.2021 tarihli genel kurulda alınan 5 numaralı karar:Söz konunu karar maddesinde faaliyet raporu ve denetim raporu görüşülmüş ve oylanmıştır.Finansal uzmanlık içermesi nedeniyle bu konuda alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi söz konusu raporların ve 2020 yılına ait finansal tabloların, usulüne uygun tutulan deflerlerle uyumlu olduğu, finansal tabloların düzenlenmesi açısından iptali gerektirecek herhangi bir hususa rastlanmadığı belirtildiği gibi hukuki açıdan da bu maddeye ilişkin oylamadave karar nisabında (26473 ret-117646 kabul) usulsüzlük tespit edilememiştir. 2- 18.05.2021 tarihli genel kurulda alınan 7 numaralı karar: Söz konusu karar maddesinde dönem karının kullanım şekli belirlenerek 2020 dönem karının %25 inin dağıtılmasına karar verilmiştir....
Davalı vekili, davacı ile UMG arasındaki sözleşmeye göre 01/02/2011- 30/09/2011 tarihleri arasında kalan dönemde UMG repartuvarı için hak edişin % 25'inin davacıya, % 75'inin UMG' ye ödenmesi gerektiğini, davacının 120.000,21 TL'lik meblağ üzerinde hiçbir mülkiyet ve alacak hakkı olmadığını, bu meblağ üzerindeki hakların UMG'ye ait olduğunu, davacının hak sahibi olduğu 33.898,37 TL'lik tutarın müvekkili tarafından kabul edildiğini ve sehven KDV hariç olarak icra dosyasına 33.750,05 TL olarak ödendiğini, bu kısım alacak bakımından borç kabul edildiği için takibin eksik ödenen kısımlar bakımından devam ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir....
Davacı idarenin lüzum hasıl olduğunda tasarrufun iptali ve şirket ortakları hakkında ortaklığın tespitine yönelik davalar açması için öncelikle bir ceza veya vergi tahakkuku yapması da gerekli olup, ayrıca davacı idarenin ihtiyati tahakkuk yapma imkanı da bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesine göre esastan reddine karar verilmiştir....
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, Mahkemelerince verilen ara kararıyla çalınan 32 adet eşyadan 21'inin bulunduğu, 1'inin gümrük idaresine terk edildiği, 20'si için gümrük işlemlerinin tamamlandığı anlaşıldığından, ek tahakkuk ve para cezası hesaplanırken bu durumun neden dikkate alınmadığı hususunun sorulmasına rağmen herhangi bir açıklamada bulunulmadığı, davaya konu işlemin gümrük işlemlerine tabi tutulan 20 adet cep telefonuna ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı; işlemin diğer kısmı yönünden yapılan değerlendirmede ise, 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 106. maddesi hükmü açıklanmak suretiyle, kamera ile izleme sisteminin amacına uygun bir şekilde işletilip işletilmediği, verilerin değerlendirmeye tabi tutulup tutulmadığı, hırsızlık fiilini gerçekleştiren kişinin antrepo dışına çıkışının engellenmesine ve eşyanın zayi olmasına yönelik gerekli dikkat ve özenin gösterildiği hususunun davacı tarafından ispat edilemediği...
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Ancak, davalı şirketin ana sözleşmesinin 13/d maddesi ''Ancak şirketin mali yapısını ve mal varlığını etkileyecek kararlar ile sermaye artırımı kararlarında ortakların %75'inin toplantıya katılmaları ve toplam sermayenin %75'inin olumlu oyu ile karar almaları halinde yapılabilir'' hükmünü haiz bulunduğundan, Dairemizin yerleşmiş uygulaması gereğince ana sözleşmenin bu hükmünün de sözleşmede gösterilen nisaplara uyularak değiştirilmesi gerekmektedir ( Bkz G. ERİŞ, Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt 3, s 2815 vd-24.03.1994 T., E 6147-K 2195, 02.05.94 T., E 6802 -K 3773). Somut uyuşmazlıkta, ana sözleşme hükmü %75 nisapla değiştirilmediğinden bu hususta alınan karar yok hükmündedir....
KARAR Davacı, davalıları temsilen “muvazaa nedeniyle tapu iptal tescil” ve ecrimisil davaları açtığını, tapu iptal tescil davası sonunda davalıların her birinin taşınmazlar üzerinde 1/3 oranında hak sahibi olduklarını, yapılan sözleşme gereğince Baronun en az ücret çizelgesi oranında tespit edilecek değerlerin %15’inin avukatlık ücreti olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ne var ki davalılar tarafından 3.10.2002 tarihinde haksız olarak azledildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, ilk dava nedeniyle 33.000.000.000 TL, ecrimisil davası nedeniyle de, taşınmazların belirlenecek 28 yıllık kira bedellerinin %15’inin, vekalet ücreti alacağı olarak ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, sözleşmenin geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir....
Mahkemesi’nin 2003/16 Esas 2004/324 Karar sayılı rücu davasında, davalılardan ...’ın %30, ...’ın %25, Habaş’ın %20 oranında kusurlu bulunduğu; olayda, davalı ...’un 506 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre sorumlu olduğu, masraflar ile ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlardan oluşan kurum zararından 7.000 TL’nin hüküm altına alındığı, hükmolunan miktarın kurum zararına oranlanması sonucu ilk peşin sermaye değerli gelirin %48.21’inin hüküm altına alındığı, hükmolunan miktarın mahsubu ile bakiye kusur karşılığı kurum zararının bulunduğu gözetilmeksizin davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir....