TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar vekili tarafından, olayda davalı idarelerin hizmet kusurunun bulunduğu, bu hususun kararlarda dikkate alınmadığı, manevi tazminatın olayın oluş şekli ve müvekkilerin yaşadıkları büyük acı dikkate alındığında yetersiz ve hakkaniyete aykırı olduğu ileri sürülmektedir. Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, idarenin ağır hizmet kusuru halinde sorumluluğunun bulunduğu, olayın bir terör olayı olduğu, bu nedenle 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, manevi tazminat ilgili Kanunda düzenlenmediğinden manevi tazminat sorumluluklarının bulunmadığı, belirlenen manevi tazminatın düzenlenme amacına aykırı yüksek belirlendiği, bu nedenle diğer tazminat dosyaları ile eşitsizliğe yol açtığı ileri sürülmektedir....
İhtisas Kurulundan alınan rapor uyarınca davalı idareye atfedilebilecek bir hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddine; gerçekleştirilen operasyon öncesinde alınan onam formunun usulüne uygun düzenlenmediği ve gerekli bilgilendirme ile aydınlatmayı sağlamadığı, olayda bu yönüyle hizmet kusuru bulunduğu, davacının Anayasanın 17. maddesi ile korunan yaşam hakkının ihlal edildiği ve bu hakkın ihlalinin davacının manevi zarara uğramasına sebep olacağı, hizmet kusurunun ağırlığını ortaya koyacak tutarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle manevi tazminat isteminin 5.000,00 TL'lik kısmının kabulüne ve bu tutarın dava açma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, manevi tazminat isteminin fazlaya ilişkin kısmının ise reddine karar verilmiştir....
D.Tetkik Hakimi : … Düşüncesi : Davacı temyiz isteminin kısmen kabulüyle idare mahkemesinin maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının dosyada mevcut bilgi belgeler incelenmek ve davacının iş gücü kaybı oranı dikkate alınmak ve bu nedenle uğradığı zarar miktarı belirlenmek suretiyle yeniden karar verilmek üzere bozulması, manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmın ise onanması gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı : … Düşüncesi : 10.11.1998 tarihinde hayvan hırsızlığından şüpheli görülerek ifadesi alınmak üzere … Merkez Jandarma Karakoluna getirilen ve 12.11.1998 tarihinde Karakol binasının üçüncü katından atlıyarak yaralanan davacının idarenin hizmet kusuru iddiası ile 2.000.000.000.- maddi ve 1.000.000.000 lira manevi tazminat talebiyle açtığı dava üzerine 500.000.000.- lira manevi tazminat ödenmesine karar veren … İkinci İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması talep edilmektedir....
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar vekili tarafından, olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, kararlarda hizmet kusuru hususunun dikkate alınmadığı, olayın oluş şekli ve müvekkillerinin yaşadıkları dikkate alındığında talep edilen manevi tazminatın tamamının kabul edilmesi gerektiği, farklı kişilere, statülerine göre manevi tazminat takdir edilmemesi gerektiği, yaşanan acıların aynı olduğu ileri sürülmektedir. Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, idarenin ağır hizmet kusuru halinde sorumluluğunun bulunduğu, olayın bir terör olayı olduğu ve bu nedenle 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, manevi tazminatı ilgili Kanunda düzenlenmediğinden sorumluluklarının bulunmadığı, belirlenen manevi tazminatın düzenlenme amacına aykırı yüksek belirlendiği, bu nedenle diğer tazminat dosyaları ile eşitsizliğe yol açtığı, manevi tazminata faiz yürütülmesinin temerrüt söz konusu olmadığından hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir....
geldiği, olayda güvenlik güçlerine izafe edilebilecek herhangi bir hizmet kusuru bulunmadığı görüldüğünden, davacının olay nedeniyle uğradığı manevi zararın sosyal risk ilkesi gereğince davalı idarece karşılanması gerekmektedir....
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir. İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır....
Sosyal risk ilkesinin idarenin herhangi bir kusuru bulunmayan, davacınında toplumun bir ferdi olarak zararlarının karşılandığı dosyalarda uygulanmasına rağmen tazminatın hizmet kusuru hesaplama yöntemiyle karşılanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu açıktır. Bu dosyalarda maddi tazminat hesaplamasında; sosyal risk ilkesine uygun olarak tazminat ve sorumluluk dengesi sağlanması açısından hesabın % 50'sinin kabul edilmesinin hem davacı ve davalı yönünden adil, hem de hukuki gerekçeye uygun bir çözüm olduğu düşünülmektedir. Bu nedenlerle Bölge İdare Mahkemesi kararının maddi tazminatın hukuki gerekçesi ve hesaplaması açısından; hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu bozulması gerektiği, manevi tazminat yönünden onanması gerektiği düşünülmektedir....
Bunun üzerine davacı tarafından 16/02/2015 tarihli dilekçe ile olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğu belirtilerek oluşan maddi ve manevi zararın ödenmesi istemiyle davalı idareye başvurulmuş, başvurunun cevap verilmeyerek reddi üzerine de işbu dava açılmıştır. Mahkemece, olayda idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu ......
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Öte yandan, manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere maruz kalmış ya da kişilerin vücut bütünlüğünün ihlal edilmiş olmasına, ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları da manevi zararın varlığı ve manevi tazminatın hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır. Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, manevi tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar....
İdare Mahkemesince, davacılar tarafından talep edilen 200.000,00-TL manevi tazminatın, davalı Belediyenin hizmet kusurunun ağırlığı, davacıların oğlunun olay tarihindeki yaşı, çalışarak anne ve babasının bakımını sağladığı hususu, denize düşerek kaybolan çocuklarının belirli bir süre bulunamaması nedeniyle ve sonrasında cansız bedeninin bulunmasıyla vefat ettiğinin anlaşılması karşısında anne ve babası olan davacıların bu süreçte yaşadığı elem ve üzüntü gözönünde bulundurularak anne … ve baba … için toplam 50.000 TL manevi tazminat takdir edilmiş, akabinde davacıların çocuğunun %40 oranında kusurlu olması nedeniyle takdir edilen 50.000 TL'nin müteveffanın kusuru oranında azaltılarak her bir davacı adına 15.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL manevi tazminatın kabulüne karar verilmiş ise de; manevi tazminatın olayın ağırlığı, davacıların kusursuzluğu, davalı idarelerin kusuru ve davacıların olay nedeniyle duyduğu acı, elem ve ızdırap durumu dikkate alınarak matematiksel oranlarla bağlı kalınmaksızın...