Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Ancak davalının alacağı kambiyo senedine dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer. ------ Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir....
Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; dava eksik harç yatırılarak açıldığını ve söz konusu harç eksikliği tamamlatılmadığını, kesin mahkeme ilamına karşı menfi tespit davası açılamayacağı hususu belirtildiğini, söz konusu dava 2 yıldan fazla devam ettiğini, yargılama esnasında mahkemece tedbir kararı verilerek müvekkilin kesinleşmiş mahkeme kararına dayanan alacağını tahsil etmesi engellendiğini ve bu süre zarfında hastane masrafları karşılanmadığını, müvekkilin vefat ettiğini, teminatın davacıya iadesine karar verilerek, kesin mahkeme kararına karşı menfi tespit ve istirdat davası açmak hukuken tek başına kötüniyet sayıldığını, dava konusu takip tarihi itibar ile kanun değişikliği de yürürlükte olmadığı için %40'dan aşağı olmamak üzere lehlerine tazminata hükmedilmesi gerektiğini, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının bozularak lehlerine, dava değeri olan 361.131,47 TL üzerinden vekalet ücreti tayin edilmesine, aynı miktar üzerinden %40'dan aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına...
Esas sayılı icra dosyalarına ilişkin menfi tespit ve istirdat talebinde bulunmuş ise de dava açmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurmadığının görüldüğü, zorunlu arabuluculuğun davanın görülme koşulu olduğu ve davacının arabuluculuğa başvurma koşulu sağlanmadığı anlaşıldığından davacının davasının ön koşul yokluğu nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Eş söyleyişle kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233). Menfi tespit davalarında genel ispat yükü alacaklı konumunda olan davalı tarafta bulunmaktadır. Ancak menfi tespit davasının kambiyo senedinden kaynaklanmış olması durumunda, ispat yükü yer değiştirerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 11/04/2018 tarihli *** karar sayılı içtihadında da açıkça belirtildiği üzere menfi tespit davacısının üzerindedir....
Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Menfi tespit ve istirdat davaları 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İspat yüküne ilişkin yukarıda açıklanan genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Davacı taraf, açmış olduğu dava ile, taraflar arasında hiçbir hukuki/ticari ilişki bulunmadığını, alacak - borç ilişkisi bulunmadığını bu sebeple senedin bono vasfı olmadığını iddia etmektedir....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2022/653 Esas KARAR NO : 2023/66 DAVA : Menfi Tespit - İstirdat (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 12/10/2022 KARAR TARİHİ : 31/01/2023 GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 31/01/2023 Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) ve İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda, DAVACININ TALEBİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ... 'un ... Ambulans kurucusu ve sahibi olduğunu diğer davacının da ... 'un oğlu olduğunu, müvekkili ...'un 2005 ile 2017 yılları arasında ... ile ortak ambulans işletmeciliği yaptıklarını ticari faaliyetlerini sürdürdüklerini ortaklıkları bitmeden ... ile ...'dan iki adet ambulans aldıklarını ve bunların borçlarının ödendiğini ve 2017 tarihinde ortaklığın bittiğini, müvekkilinin daha sonra oğlu için ... 'dan ... plakalı aracı satın aldığını ve ambülans bedeli taksitle ödeneceğinden 14.11.2018 tarihinde ......
Mahkemece, benimsenen 22.03.2010 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda icra takip dosyasında takibe konu alacağın davacıdan fazla olarak tahsil edildiğine ilişkin herhangi bir hususun tespit edilemediği, davacının yaptığı ödemelerin dava tarihinden sonra gerçekleştiği, bu ödemelerin istirdat davasına konu edilebileceği, dava tarihi itibariyle, açılan menfi tespit davasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 01.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İİK'nin 89/3. maddesinin üçüncü cümlesi, "..İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur..." hükmünü içermektedir....
Esas sayılı dosyasının incelenmesinde takip tarihinin 18.11.2019 olduğu, alacaklının dosyamız davalısı ..., borçluların dosyamız davacısı ... ve dava dışı Uğur Özyetim olduğu, takip konusunun 21.12.2018 düzenleme tarihli 60.000,00 TL bedelli senet olduğu, 24.000,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 26.558,50 TL alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı görülmüştür. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesinde borçlunun icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açabileceği düzenlenmiştir. Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiş, kuralın istisnaları HMK'nın 293. maddesinde belirtilmiştir. Davacı tarafından senet üzerindeki imza inkar edilmemiş, senedin teminat senedi olduğu iddia edilmiş olup, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince takibe konu senedin teminat olarak verildiği hususunun yazılı delille kanıtlanması gerekmektedir....
Dosya kapsamı itibariyle dava konusu satış sözleşmesinin konusu olan taşınmazın tapusuz taşınmaz olduğu ve zilyetliğinin satışla davacıya verildiği anlaşılmıştır. Tapusuz taşınmazların harici satışı menkul satışı hükmünde olması itibariyle taşınmazın zilyetliğinin de devri halinde harici satış sözleşmeleri geçerlidir. Satış tarihi itibariyle taşınmazın tapusuz olduğu ve davalıya zilyetliğinin satış tarihi itibariyle devrinin yapıldığı tespit edildiğinden tapusuz taşınmazların haricen satışına ilişkin sözleşmenin geçerli olduğu anlaşıldığından davalı sözleşme gereğince edimini yerine getirmiş olduğu gözetilerek, davalının taşınmazın tapusunu davacı adına tescil ettirme yükümlülüğü bulunmadığı da değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı değerlendirmeye dayalı olarak kısmen kabule ilişkin hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir....