Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında dava konusu 111 ada 40 ve 125, 113 ada 131 parsel sayılı yüzölçümleri tutanaklarında yazılı taşınmazlar miras yoluyla gelen hakka, paylaşmaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalı ... adına tespit edilmiştir. Davacı ... satın almaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, 111 ada 40 ve 125, 113 ada 131 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir. Tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların mülkiyetinin devri hususunda kanunlarımızda herhangi bir şekil şartı öngörülmemiş olup menkul hükmüne tabi bu taşınmazların mülkiyetinin zilyetliğinin devir ve teslimiyle gerçekleşeceği, somut olayda lehine zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiğini kanıtlama yükümlülüğünün de davacı taraf üzerinde olduğu kuşkusuzdur....
KARAR Davacılar, davalı tarafından haklarında yapılan icra takibinin dayanağı taşınmaz satışına ilişkin belgenin resmi şekil şartına uygun olmaması nedeniyle sözleşmenin ve sözleşmedeki cezai şartın geçerli olmadığını, ayrıca sözleşmedeki imza ve parmak izinin kendileri ve murislerine ait olmadığı gibi sözleşmede muhtar ve iki azanın imzasının bulunmadığını, davalının geçersiz sözleşmeye dayalı cezai şart talep edemeyeceğini iddia ederek; borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, icra takibine konu sözleşmenin geçerli olduğunu, davacı tarafın sözleşmeye göre borcunu ödediğini ispat etmesi gerektiğini savunmuştur....
Mahkemece, davacının çekişmeli taşınmazda 1963 yılından geriye doğru 20 yılın üzerinde zilyetliğinin bulunduğu gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazın Toprak Tevzi Komisyonu çalışmaları sırasında Hazinenin dayandığı ve mera olarak belirtilen 4 numaralı tevzii parseli kapsamında kaldığı dikkate alındığında çekişmeli taşınmazın öncesinin mera olup olmadığının tespiti yönünden yapılan araştırma yeterli olmadığı gibi ziraatçi bilirkişinin yetersiz raporu ile yetinilerek karar verilmesi de isabetsizdir. Doğru sonuca varılabilmesi için çekişmeli taşınmaz başında komşu köylerde ikamet edip davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, aynı yöntemle belirlenecek taraf tanıkları, üç kişiden oluşacak ziraatçı bilirkişi kurulu ve fen bilirkişisi hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalıdır....
Çopura'nın adına tespit ve tescil edilen dava dışı 192 ada 131 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören tapu kaydının davacının mirasbırakanı, babasını evlat edinen dedesi... adına tescil ilamıyla oluştuğu, bu tapu kaydının dava konusu 192 ada 132 parsel sayılı taşınmaz yönünü davacının babasının babası olan ... okuduğu, mahallinde yapılan keşifte dinlenen bilirkişi ve tanıklarca taşınmazın ... tarafından birlikte kullanılırken miras yoluyla davacıya intikal ettiğinin bildirildiği gözönüne alındığında dava konusu taşınmazın davacı dedesi ...'den intikal ettiği, Hazine dayanağı tapu kaydının oluştuğu gün öncesinde 20 yılı aşkın davacı tarafın eklemeli zilyetliğinin bulunduğu, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 46/1. maddesinde öngörülen taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına gerçekleştiği dosya içeriğiyle belirlenmiştir. Bu delillere göre yerel mahkeme kararının onanması gerekirken maddi yanılgıya dayalı olarak sehven bozulduğu anlaşıldığından davacı ......'...
İlk derece mahkemesi tarafından dava her ne kadar zilyetliğin tespiti ve korunması olarak nitelendirilip, zilyetliğin tespiti davasının ayni bir hak niteliğinde olduğu ve uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş ise de yapılan bu değerlendirme hatalı olmuştur. Davacı dava konusu taşınmaza zilyet olduğunu ancak davalının taşınmaza müdahalede bulunduğunu beyan ederek kendisinin zilyetliğinin tespiti ile zilyetliğin korunması talebinde bulunmuştur. Uyuşmazlığın taşınmazın aynıyla ilgisi bulunmadığına ve taşınmaz Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tapuda kayıtlı bulunduğuna göre tapulu taşınmazlar üzerinde malik dışında diğer gerçek ve tüzel kişilerin hukuken geçerli ve malik sıfatıyla zilyetliğinden söz edilemez. Kaldı ki, taşınmaz tapulu olduğundan taşınmaza malik dışında birinin zilyet olduğunun tespitine karar verilmesi de hukuken mümkün değildir....
İçtihadında “TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nın 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nın 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Taşınmaz zilyetliğinin tespiti K A R A R Dava konusu yer idari yoldan Hazine adına tescil edilmiş ise de kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakıldığına ve dava dosyası ilk defa 23.05.2013 tarihinde Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'ne intikal ettiğine göre, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 10.01.2013 tarih 1 sayılı Kararı ile hazırlanıp, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 21.01.2013 tarih 1 nolu Kararı ile kabul edilen ve 26.01.2013 tarih 28540 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Daireleri'ne ilişkin işbölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (16.) Hukuk Dairesi'ne ait olması icap eder....
DAVA TÜRÜ : Taşınmaz zilyetliğinin tespiti DOSYANIN DAİREYE GELİŞ TARİHİ: 18.11.2015 K A R A R Taraflar arasındaki uyuşmazlık hak sahipleri belgesine dayalı kişisel haktan kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 19.01.2015 tarih 2015/8 sayılı Kararı ile hazırlanıp, 22.01.2015 tarihli ve 29244 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (14.) Hukuk Dairesi'nin görevine girmektedir. 11 Nisan 2015 tarihi itibariyle Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değişik 2797 sayılı Kanun'un 60. maddesinin 1. ve 3. fıkraları uyarınca dosyanın görevli daireyi belirlemek üzere HUKUK İŞBÖLÜMÜ İNCELEME KURULU'NA GÖNDERİLMESİNE, 20.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 27/10/2021 NUMARASI : 2019/590 2021/653 DAVA KONUSU : Taşınmaz Zilyetliğinin Tespiti KARAR : GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Sultanbeyli İlçesi, Battalgazi Mahallesi, 114 ada 11 parsel numaralı 6831 sayılı Kanunun 2/b maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dısına çıkarılan taşınmazda kullanıcısı Ali ÇON tarafından bina yapıldığı, ancak vefatı ile mirasçıları eşi Aysel ÇON , çocukları İlhan ve İlknur'a kaldığı ,davacı T1 hak sahipleri Aysel,İlknur ve İlhan “dan zilyetlik devir sözleşmesi ile zilyetliği devir alarak kesintisiz ve sürekli olarak ikamet etmekte olan davacının zilyetliğinin tespiti ve tapuya şerh verilmesini talep ve dava etmiştir....
Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Somut olayda, davacı, satın aldığı ancak tescil işlemlerini yapmadığı, dava konusu traktörün davalı tarafından izinsiz alındığından bahisle, aracın aynen iadesi, olmadığı takdirde bedeline hükmedilmesini talep etmiş olup, davacı talebinde zilyetliğinin arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakla ( mülkiyet hakkına ), salt zilyetliğin korunması davası olmayıp, temelinde bir hak davasıdır. Bu nedenle, davacının talebi, salt zilyetliğin korunmasına yönelik dava niteliğinde olmadığından, uyuşmazlığın çözümünde, Asliye hukuk mahkemeleri görevli olduğundan, Çal Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/7 esas 2021/221 karar ve 06/07/2021 tarihli ilamının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....