Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda; 06.09.2017 tarihinde yapılan olağan üstü genel kurul toplantısında alınan 2 no'lu kararda şirket sermayesinin artırılmasına karar verildiği, genel kurulda davacının vekaleten temsil edildiği, muhalefetinin kararın alınmasından önce tutanağa geçirildiği, karar oylamasından sonra tutanağa geçirilen bir muhalefetin bulunmadığı, davacı gündem maddesi görüşülürken maddeye yönelik olumsuz görüşlerini tutanağa geçirmişse de oylama yapıldıktan sonra karara muhalif olduklarına dair bir beyanda bulunmadığından veya buna ilişkin haklar saklı tutulmadığından oylama öncesi görüşme esnasında yapılan muhalefetin, alınan karara muhalif olduğu anlamını taşımadığı, bu itibarla TTK 446/1-a maddesinde belirtilen dava açabilme şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır....

    Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 73.90 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.07.06.2011 (Salı) (Muhalif) (Muhalif) KARŞI OY YAZISI Davalı, davayı kabul etmediğini bildirmiş, vekili 27.10.2009 tarihli oturumda delil listesini sunmuş bu listede tanıklarının isim ve adreslerini göstermiş, bu liste alınıp dosyaya konulmuştur....

      Davalı vekili, sigortalının sözleşme tarihinden yaklaşık 4 ay sonra kronik iskemik kalp hastalığı nedeni ile vefat ettiğini, ancak sigortalının sözleşme tarihinden önce hipertansiyon ve 10 yıl öncesinden ameliyat geçmişi olduğunun ve düzenli ilaç kullandığının anlaşıldığını, sigortalının sigorta sözleşmesi imzalarken hastalığı olmadığı yönünde yanlış beyanda bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, murisin 18/11/1998 tarihinde Kalp damar bölümünde muayene ve tedavisinin yapıldığı, ancak murisin poliçede hastalığı bulunmadığına dair beyanda bulunduğu, murisin hakikata muhalif beyanda bulunduğu, davalı sigorta şirketinin de yasal süresi içerisinde mukaveleden cayma hakkını kullandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir....

        Temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasına işin ivediliği ve niteliği nedeniyle 5311 Sayılı Kanunla değişik İİK'nin 366. maddesi hükmü uygun bulunmadığından ve CMK'nun 299. maddesi gereğince, bu yöndeki isteğin reddine oy birliği ile karar verildikten sonra işin esası incelendi: Anayasa'nın 141/3, 5271 sayılı CMK’nın 34. ve 230/1-b, CMK’nın 289/1-g maddeleri ile Ceza Genel Kurulu'nun 05/05/2015 tarih ve 2014/145 Esas sayılı kararı gereğince mahkemenin gerekçeli kararında iddia, savunma, tanık beyanları ve diğer deliller somut olarak açıklanarak suçun öğeleri, kanıtlandığı kabul edilen olaylar denetime elverişli şekilde gösterilerek ve deliller tartışılarak mahkemenin ulaştığı sonuç sanık, katılan, Cumhuriyet savcısı ve diğer okuyan herkesi tatmin edici olması gerekirken; yazılı şekilde, gerekçe gösterilmeksizin hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. 1-Hakikate Aykırı Beyanda Bulunmak suçuna yönelik kurulan hükme ilişkin incelemede; Somut uyuşmazlıkta, şikayete dayanak olan icra takip dosyasında...

          Sigorta ettiren kimse sorulduğu halde susmuş veya noksan yahut hakikatte muhalif beyanlarda bulunmuş ise, hakikate vakıf olmayan sigortacı mukavaleden cayabilir. Diğer taraftan TTK'nun 1291/1 maddesinde ise, sigorta ettiren kimse sigortacının muvafakati olmaksızın sigortalı, malın yerini veya mukavale zamanındaki halini değiştirdiği takdirde, bu değişiklik mukavalenin yapıldığı anda mevcut olduğu halde, sigortacının sigorta mukavalesini yapmamasını veya daha ağır şartlarda yapmasını mucip bir mahiyette ise, sigortacı mukavaleyi fesh edebileceği hükmünü getirilmiştir. Davalı ... şirketince düzenlenen kasko poliçesinde sigortalının mesleği subay, yaşı 43 olarak yazılmış ve bu durum indirim nedeni kabul edilmiştir. Kaza esnasında sigortalı aracı kullanan sürücünün başka kişi olduğu mesleğinin kahvecilik, yaşınında daha büyük olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda sigortacı; tazminatı, tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre ödemelidir....

            Davalı vekili, sigorta sözleşmesinde menfaattar olarak Türkiye İş Bankası gösterildiğinden tazminat isteme hakkının da bu bankaya ait olduğunu, sigorta başlangıcından 31 gün önce akciğerde kitlenin tespit edildiğini, sigortalının başvuru formundaki sorulara gerçek dışı cevaplar vererek hakikate muhalif beyanlarda bulunduğunu, dolayısıyla talep edilen miktarın teminat dışında kaldığını, faizin ancak dava tarihinden itibaren istenebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, biyopsi sonucu olmaksızın kanser tanısının kesinleşmeyeceği, akciğer kanseri tanısının 16/.../2009 tarihli patoloji raporu sonrası kesinlik kazandığı, kredi başvuru tarihi olan 03...2009 tarihinde vefata sebep olan hastalığın bilinemeyeceği, dolayısıyla davalı sigorta şirketinin davacıların murisi ...'...

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, görevi kötüye kulanma ve hakikate aykırı evrak tanzim etme HÜKÜM : Beraat Sanıklardan ... hakkında 60909 numaralı dağıtım listesinde ita amiri olan ... yerine imza atmak suretiyle sahtecilik suçunu işlediği iddiasıyla TCK’nin 204/2. maddesi gereğince cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasında sanığın, imzaladığı belgenin görevi gereği düzenlemeye yetkili bir belge olmadığı ve eylemin aynı kanunun 204/1 maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilerek yapılan incelemede; Sanıklara yüklenen “resmi belgede sahtecilik, görevi kötüye kullanma ve hakikate aykırı evrak tanzim etme'' suçlarının 5237 sayılı TCK'nin 204/1., 257/2 ve Askeri Ceza Kanunu’nun 134....

                Şöyle ki, 2004 sayılı İcra-İflas Kanunu'nun 76. maddesinde mal beyanında bulunmamak suçu, 338. maddesinde düzenlenen hakikate muhalif beyanda bulunma suçu gibi icra-iflas suçlarında borçlunun cezalandırılabilmesi için icra emrinin borçlunun vekiline değil, kendisine tebliğ edilmiş olması gerekir (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. baskı, cilt 2, sh: 1280). Cezaların şahsiliği kuralı gereğince borçlu asilin cezai yönden sorumlu tutulabilmesi için icra emrinin borçlu asile tebliği zorunludur. Somut olayda; İstanbul 24.İcra Müdürlüğü'nün 2014/9524 Esas nolu ilamlı takibine dayanak İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.07.2008 Tarih 2001/2395 Esas-2008/391 Karar sayılı ilamında borçlu T2 vekili varken icra emrinin asile tebliğ edildiği görülmektedir. Bu durumda icra emrinin asile tebliğ işlemi usulsüz olmayıp, vekile de tebliğ edilmemesi noktasında tebliğ işlemi eksikliği söz konusudur....

                Ancak alacaklıyı zarara uğratmak için mevcudu eksiltmek, ticareti usulüne aykırı terk etmek, borçlunun taahhüdü ihlali, hakikate muhalif beyanda bulunmak gibi icra ceza suçlarına ilişkin yapılan yargılamalarda cezaların şahsiliği ilkesi gereği icra takip dosyasından yapılan tebligatın asile yapılması da gerekmektedir. İcra hukuk mahkemesine ilişkin yapılan yargılamada vekille takip edilen dosyalarda vekile tebligat çıkarılmayıp asile tebligat yapılmış olması sebebiyle yapılan tebligat yok hükmünde olup takip kesinleşmeyecektir. Ancak icra ceza yargılamasında ise takip dosyası borçlusuna tebliğ yapılmasının zorunlu olduğu durumlar bulunmaktadır....

                Zira, 2004 sayılı İcra-İflas Kanunu'nun 76. maddesinde mal beyanında bulunmamak suçu, 338. maddesinde düzenlenen hakikate muhalif beyanda bulunma suçu gibi icra-iflas suçlarında borçlunun cezalandırılabilmesi için icra emrinin borçlunun vekiline değil, kendisine tebliğ edilmiş olması gerekir (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. baskı, cilt 2, sh: 1280). Cezaların şahsiliği kuralı gereğince, borçlu asilin cezai yönden sorumlu tutulabilmesi için icra emrinin borçlu asile tebliği zorunludur. Bu durumda, icra emrinin asile tebliğ işlemi usulsüz olmayıp, vekile de tebliğ edilmemesi noktasında tebliğ işlemi eksikliği söz konusudur. Takibin kesinleştirilmesi için takip talebine ve ilama uygun icra emrinin borçlunun ilamda yazılı olan vekiline tebliği gereklidir (Yargıtay 12.HD 2020/4398 E, 2021/1477 K)....

                UYAP Entegrasyonu