İİK'nın 82. maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilmesi için, şikayet tarihi itibariyle hukuken geçerli bir haczin varlığı şarttır. Bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması üzerine, öncelikle İİK'nın 106. ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Şikayet tarihinden önce yukarıda belirtilen maddeler uyarınca haczin düşmüş olduğunun belirlenmesi halinde, şikayetin konusu olmayacağından, başvurunun fuzuli yapıldığı kabul edilmelidir. Bununla birlikte, şikayet tarihi itibariyle satış isteme sürelerinin henüz dolmadığı hallerde ise şikayetin incelenmesi sırasında haczin ayakta olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesi ve haczin düştüğünün tespiti halinde, şikayetin konusuz kaldığının kabulü gerekeceğinden, şikayetin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerekecektir....
iken 01/02/2013 tarihinde haciz talep edildiğini, 05/02/2013 tarihinde haciz kararı verildiğini, haczin 07/02/2013 tarihinde tapu kaydına işlenerek tamamlandığını, 04/02/2014 tarihinde satış talebinde bulunulduğunu, satış avansının 06/02/2014 tarihinde dosyaya depo edildiğini, dolayısıyla 1 yıllık süre dolmadan satış talebi gerçekleştiğinden haczin düşmediğini, bu tarihteki haczin düştüğü kabul edilse bile daha sonra konulan haczin önceki haczin devamı niteliğinde olduğunu, dosyada satış talebi ve avans bulunduğundan haczin düşmediğinin kabulü gerektiği, bu nedenle mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve şikayetin reddine karar verilmesini talep etmiştir....
İCRA HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 07/07/2021 NUMARASI : 2021/143 2021/415 DAVA KONUSU : Şikayet (İhtiyati Haczin Kaldırılması) KARAR : Mersin 2....
Ne var ki 3. kişilere karşı ileri sürülebilmesi için haczin tapu siciline işlenmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında, İİK’nun 106- 110.maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığı belirlenirken sürenin başlama tarihi olarak icra müdürlüğünce haciz kararının verilme tarihi esas alınmalıdır. Somut olayda, şikayete konu haczin 09/12/2020 tarihli olduğu, haczin konulduğu tarih itibariyle İİK'nun 106. maddesinin yürürlükte olan hükmü uyarınca satış isteme süresinin 1 yıl olduğu, şikayet tarihi olan 13/05/2021 tarihi itibarı ile haczin ayakta ve geçerli olduğu, mahkemece kararın 17/02/2022 tarihinde tesis edildiği, tarafların da kabulünde olduğu üzere alacaklı vekilince davaya konu taşınmaz üzerindeki hacze ilişkin satış talebinde bulunulmadığı ve satış avansının yatırılmadığı görülmüştür....
Ne var ki 3. kişilere karşı ileri sürülebilmesi için haczin tapu siciline işlenmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında, İİK’nun 106- 110.maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığı belirlenirken sürenin başlama tarihi olarak icra müdürlüğünce haciz kararının verilme tarihi esas alınmalıdır....
haczin devam ettiğini bildirerek haczin kaldırılmasına ilişkin yazının dikkate alınmaması, haczin devam ettiği ile ilgi tapu müdürlüğüne yazı yazılmasını talep ettiği, icra müdürlüğünce 03/04/2017 tarihli kararla alacaklı vekilinin talebi kabul edilerek haczin fekki için yazılan mazekkereye ilişkin işlem yapılmaması için müzekkere yazılmasına karar verdiği anlaşılmaktadır....
Müdürlüğü'nün 2008/21897 sayılı takip dosyasından ........2010 tarihinde haczedilen menkullerin kendisine ait olduğu, haczin kendi işyerinde yapıldığını ileri sürerek haczin kaldırılmasını talep etmiştir. Bu dava ile birleşen davada ise haczin İİK'nin 99.maddesine göre yapılmış sayılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı alacaklı vekili davanın süresinde açılmadığını, haczin borçlunun huzurunda yapıldığını, mülkiyet karinesinin alacaklı yararına olduğunu işyerinin gerçek sahibinin borçlu olduğunu, borçlu ile davacının kardeş olup aralarındaki ilişkinin muvazaalı bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiş, birleştirilen davada ise haczin İİK'nin 97.maddesine uygun yapıldığını beyan etmiştir....
İcra Müdürlüğü’nün 2005/2757 Esas sayılı dosyasında yapılan 22.07.2008 günlü haczin uygulandığı taşınmaz ile davaya konu mahcuzun 3/4’ünün aradaki ortaklık anlaşması gereğince davacıya ait olduğunu,geri kalan payın ise borçlunun olduğunu belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı (alacaklı) vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı (borçlu), haczin yapıldığı taşınmaz ile üzerinde haczedilen kayısının 3/4’ünün davacıya ait olduğunu,kendisinin geri kalan pay karşılığında kayısı bahçesinin bakımını yaptığını belirtmiştir....
İcra Müdürlüğünün ... sayılı takip dosyasından 5.3.2010 tarihinde haczedilen menkulün yetkilisi olduğu şirkete ait olduğunu haczin yapıldığı işyerinin dava dışı ... tarafından işletildiğini, mahcuz makinanın da bu şahsa kullanım amaçlı verildiğini, borçlunun işyerinde sigortalı işçi olarak çalıştığını ileri sürerek haczin kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı alacaklı vekili, haczin borçlunun huzurunda senet adresinde yapıldığını, işyeri sahibinin borçlunun kayınpederi olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı borçlu duruşmada, makinanın davacıya ait olduğunu, haciz adresinde işçi olarak çalıştığını beyan etmiştir. Mahkemece haczin borçlunun huzurunda yapıldığı, davacının haciz adresinde faaliyet göstermediği, mahcuzların haciz adresinde hangi amaçla bulundurulduğunun yeterli delille ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı 3. kişi vekilince temyiz edilmiştir....
İİK’nun 265’inci maddesinin 1’inci fıkrasına göre, “Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir.” Mahkemece, 21.9.2010 tarihinde yapılan ödeme emri tebligatı ve 1.10.2010 tarihinde icra müdürlüğünün yetkisine ilişkin olarak icra mahkemesine yapılan başvuru tarihinde ihtiyati haczin öğrenilmiş olduğu varsayılmıştır. Ancak 21.9.2010 tarihli tebligat parçasının üzerinde “ödeme emri ve çek sureti” yazılı olup, haciz tutanağının da borçluya gönderildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Bunun yanında 1.10.2010 tarihli icra mahkemesine yönelik şikayet dilekçesinde de ihtiyati haciz tutanağının tebliğ alınmış olduğuna dair bir açıklık mevcut değildir....