Dosya istinaf sebepleri ile birlikte HMK'nın 355 maddesi çerçevesinde incelenmiş ve kararın, mahkemece dosyada bulunan delillerin takdirinde hata yapılmadan iddia ve savunma ile birlikte hukuka uygun şekilde değerlendirilmek suretiyle dairemizce de benimsenen yasal ve hukuksal gerekçelere ve maddi delillere dayandırılarak verilmiş olduğu, şöyle ki, her ne kadar davacı borçlu tarafça İİK'nun 65. maddesi kapsamında gecikmiş itiraz nedeniyle takipten haberdar olma tarihinin 22/11/2021 tarihi olarak düzeltilmesi talep edilmiş ise de, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacıya bahse konu tebligatın yapıldığı tarihin 12/11/2021 tarihi olduğu, dosyaya ibraz edilen istirahat raporunun ise, 18/11/2021 tarihinden 21/11/2021 tarihine kadar verildiği, dolayısıyla davacı borçlunun tebligatın yapıldığı tarih itibariyle İİK'nun 65. maddesi anlamında herhangi bir mazeretinin olmadığı görüldüğünden mahkemece davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı yön tespit edilmediğinden karara karşı...
Bu durumda, borçlu kendisine gönderilen 103 davetiyesine ilişkin tebligatın usulsüzlüğünü ileri sürmüş olmayıp, talebi gecikmiş itiraz niteliğindedir. 6100 sayılı HMK'nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsif hakime ait olduğundan, mahkemece, borçlunun 103 davetiyesi tebliğ usulsüzlüğü şikayeti bulunmaması ve tebliğin usule uygun olması nazara alınarak, meskeniyet şikayetinin süresinde olup olmadığının İİK'nun 65. maddesi kapsamında değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekir iken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Öte yandan, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, borçlunun alabileceği hale münasip ev değeri 87.500,00 TL olarak belirlendiği halde, taşınmazın borçlunun haline münasip evi alabileceği değerden az olmamak üzere satılmasına şeklinde karar verilmesi gerekirken satışın 98.580, 00 TL'den aşağı yapılmamasına hükmedilmesi de doğru bulunmamıştır....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı alacaklı şirket tarafından muteriz borçlu aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlunun 07.07.2021 tarihinde icra dosyasına borca ve ferilerine itirazlarını içerir dilekçe verdiği, aynı tarihte 06.07.2021 tarihinde İİK’nın 65. maddesi kapsamında gecikmiş itirazının kabulü için dava açtığı, borçlunun itiraz dilekçesi ekinde delil olarak sağlık raporu ibraz ettiği, borçluya çıkartılan ödeme emri tebligatının “muhatabın tebliğ anında tebligat adresinde bulunmaması, işte olması nedeniyle 28.06.2021 tarihinde aynı konutta ikamet eden ...'...
CEVAP Alacaklı cevap dilekçesinde; İİK'nın 65 inci maddesinde sayılan gecikmiş itiraz sebeplerinin sınırlı olduğunu,gecikmiş itirazın üç günlük yasal sürede yapılabilmesi için borçlunun kendi kusuru olmadan ve iradesi dışındaki sebeplerle geçerli ve delillendirilmesi zorunlu mazeretinin bulunması gerektiğini, borçlunun gecikmiş itiraz sebeplerinde bunlardan hiç birisinin bulunmadığını, isim değişikliğinin ne kendisi ne de ... İcra Dairesinin bilebileceğini ya da bilinmesi gereken bir husus olmadığını, takip dosyasında borçluya ödeme emri tebligatının ulaşabilmesi için azami ölçüde tüm yolların denendiğini, tebligatların tümünün usulüne uygun ve geçerli olacak şekilde yapıldığını, borçlunun devamlı surette yıllardır, Amerika'da değil, yurtiçi MERNİS adresi olan, şikayet dilekçesinde davacı kısmının altında yazılı adreste ikamet etmekte olduğunu belirterek şikayetin reddine karar verilmesini istemiştir. III....
İİK'nun 65. maddesine dayanan gecikmiş itirazdan söz edilebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış olması, ancak, borçlunun bir engel nedeniyle süresinde itiraz edememesi ve mazeretini gösterir delillerle birlikte, esasla ilgili itirazlarını ve dayanaklarını, engelin kalktığı günden itibaren üç gün içinde İcra Mahkemesine bildirmesi gerekir. Somut olayda şikayetçinin yurt dışında bulunması ve kış şartlarının ağır geçmesi ve buna ilişkin olarakda ibraz ettiği, gazete küpürleri mazereti ispata yeterli delil olarak kabul edilemez. Bu durumda gecikmiş itirazın koşullarının bulunmadığı dikkate alınarak başvurunun reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir. SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, HUMK 388/4....
dönüş yapıp tutuklanmış olmasının hakkında yapılmış olan takibi öğrenmesine engel teşkil etmeyeceğini, İİK'nun 65. maddesi hükmüne göre borçlunun tutukluluk halinin itiraza engel teşkil etmeyeceğini ve süre bakımından itiraz edebilme hakkına esas alınacak zaman kıstasının borçlunun borcu öğrenme tarihi değil, engelin ortadan kalktığı tarihten itibaren başlayacağını, bu durumda borçlunun gecikmiş itirazlarının maninin kalktığı ve yurt dışından döndüğü 18/09/2021 tarihinden itibaren 3 günlük süre içerisinde icra mahkemesine gecikmiş itiraz yoluna başvurma hakkına sahip olduğunu, davacı tarafça yapılan itirazın haksız ve süre aşımına uğramış bir itiraz olup, kabulünün mümkün olmadığını beyanla istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Mahkemece;-Davanın gecikmiş itirazının süre aşımı nedeniyle reddine, şeklinde karar verildiği görülmüştür. Karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunarak, dava dilekçesini tekrar ederek mahkemece gecikmiş itiraz talepli açtıkları davanın reddine karar verildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, gecikmiş itiraz yönündeki davada sürenin geçtiği tespitinin hatalı olduğunu, müvekkili tarafından ilgili takibin tamamen tesadüf eseri öğrenildiğini akabinde de gecikmiş itiraz talepli dava açtıklarını, müvekkilinin Almanya vatandaşı olduğunu, takip dosyasından yapılan tebligatın yapıldığı tarihte müvekkilinin yurt dışında olduğunu, müvekkilinin yurt dışına ziyaret amacıyla geldiğinde takipten haberdar olmadığını, müvekkilinin yurda giriş yapmış olmasının takipten haberdar olacağı anlamına gelmediğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Tebligatın usulsüz olması nedeniyle mahkemece davanın gecikmiş itiraz olarak nitelendirmesi hatalıdır. Dairemizce dava tebligatın usulsüzlüğünün tespiti olarak kabul edilmek suretiyle tebliğ işleminin usulsüz olmasına göre, TK 32. maddesi gereğince muhatabın uyap üzerinden icra dosyasını incelediği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edilerek ödeme emri tebliğ tarihinin 02/03/2022 olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken davanın gecikmiş itiraz olarak kabulü ile takibin durdurulmasına yönelik karar isabetsiz olduğundan, davalının istinaf başvurusunun HMK'nun 353- (1)-b-2 maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurmak gerektiği anlaşılmıştır....
Sözkonusu tebligat bu hali ile 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi ile Tebligat Yönetmeliği'nin 30 ve 35. maddeleri hükümlerine uygun yapılmadığından usulsüzdür. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda uyuşmazlığın İİK'nun 65. maddesinde yer alan gecikmiş itiraz kurallarına göre değil, 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesine göre çözümlenmesi gerekir. Borçlu vekilinin mahkemeye verdiği dilekçede gecikmiş itiraz deyimini kullanmış olması, 6100 sayılı HMK'nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ait olması nedeniyle sonuca etkili olmayıp, başvuru bu hali ile 7201 sayılı Yasa'nın 32. maddesine dayalı usulsüz tebligat şikayetidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 05.06.2001 tarih ve 1991/12-258 Esas 1991/344 Karar sayılı kararı)....
Söz konusu bu raporun her zaman tedariki mümkün olup, herhangi bir resmi sağlık kurumunca da onaylanmadığından, Dairemizin süreklilik kazanan içtihatlarında da belirtildiği üzere bu raporun İİK'nun 65/1. maddesi anlamında bir mazeret olarak kabul edilemeyeceği yönündedir. O halde, mahkemece buna itibar edilmesi doğru görülmemiştir. Kaldı ki, söz konusu rahatsızlıkların adı geçenin vekil atamasına veya bizzat mahkemeye gidip zamanında itiraz etmesine engel teşkil etmez. Ayrıca, mahkemenin gerekçesinde yer verilen- borçlu şirket temsilcisinin Ankara'da bulunduğu ve tebligattan haberdar olmadığı yönündeki kabulünün aksine itiraz dilekçesinde itiraz eden şirket yetkilisinin Ankara'da olduğuna dair bir iddiaya yer verilmediği, rahatsızlığı nedeniyle hastanede yattığının belirtildiği, ancak, ibraz edilen raporda böyle bir durumun söz konusu olmadığı, ayakta tedavi edildiği ifade edilmektedir....