Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

O halde, kadının özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) dayanarak açmış olduğu davasının da kabulü gerekirken reddi doğru olmamıştır. Ne var ki davacı-davalı erkeğin TMK 166/4 maddesi uyarınca fiili ayrılık hukuki sebebine dayanan boşanma davasında verilen boşanma kararı ve davalı-davacı kadının TMK evlilik birliğinin sarsılması sebebine (TMK m. 166) dayanan boşanma davasında verilen boşanma kararı temyizin kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş, davalı-davacı kadının zina sebebine dayalı boşanma davası konusuz kalmıştır....

    Tüm dosya kapsamından; davalı kadın tarafından temyize konu davaya sunduğu cevap dilekçesinde, kadın tarafından feragat edilen önceki boşanma davasından sonra ki bir zamana ilişkin erkeğe kusur olarak yüklenebilecek her hangi bir vakıaya dayanılmadığı, bir başka deyişle tarafların fiili ayrılık dönemine ilişkin erkeğe kusur olarak yüklenebilecek yeni bir olayın ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karışında, davalı kadın tarafından usulünce dayanılmayan ya da ileri sürülmeyen vakıalar davacı erkeğe kusur olarak yüklenemez. Öyleyse, davacı erkeğin TMK 166/son maddesine dayalı boşanma davasına dayanak teşkil eden ilk boşanma davasını açarak tarafların fiili ayrılığına neden olan ve boşanma sebebi yaratan davalı kadın boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurludur....

      İlk derece mahkemesince; davanın kabulü ile tarafların fiili ayrılık nedeniyle TMK'nın 166/4. maddesi uyarınca boşanmalarına, davalı kadın yararına aylık 150,00 TL tedbir ve 200,00 TL yoksulluk nafakası ile 4.000,00 TL maddi ve 6.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Davacı erkek vekili; kusur tespitine, kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı kadın, 19.09.2019 tarihli dilekçesinde; erkeğin kabul edilen boşanma davasına, kendisi yararına hükmedilen tazminatlar ve yoksulluk nafakasının miktarına yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı kadın vekili, 11.11.2019 tarihli dilekçe ile; kadın yararına hükmedilen tazminatlar ve yoksulluk nafakasının miktarına, nafakanın kaldırılması davasında kadın yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine yönelik olarak istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, fiili ayrılık (TMK md. 166/4) sebebiyle boşanma davası istemine ilişkindir....

      O halde mahkemece yapılacak iş, l0.4.l992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibarettir. 3-Mahkemece, davalı kadın kusurlu kabul edilerek, Türk Medeni Kanunun 166/son maddesi gereğince tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de, toplanan delillerden; davacı koca tarafından açılan ilk davanın “karısından habersiz imtihana girip tayin talebinde bulunan ve müşterek konutu tahliye eden kocanın tam kusurlu olması" sebebiyle reddedildiği ve 07.07.2010 tarihinde kesinleştiği, bu davadan sonra tarafların bir araya gelmedikleri, ancak davacı kocanın fiili ayrılık döneminde, davalı kadını arayarak hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Fiili ayrılık döneminde de kadına atfı kabil bir kusurun varlığı ispatlanamamıştır....

        Buna göre aralarında hukuki ve fiili bağlantılı olan davalarda birleştirme talebi ikinci davanın açıldığı mahkemede ileri sürülecek ve mahkemenin vereceği birleştirme kararı ile birlikte bağlantılı davalar, ilk davanın açıldığı mahkemede görülen dava ile birleştirilecek ve yargılamaya bu dava dosyası üzerinden devam edilecektir. Somut olayda, işbu nafaka davası 01.12.2014 tarihinde.... Asliye Hukuk Mahkemesinde (Aile Mahkemesi Sıfatıyla), boşanma davası ise 15.12.2014 tarihinde ... 3.Aile Mahkemesinde açılmış olduğuna göre; birleştirme talebi ikinci davada değil, ilk açılan davada istenilmiştir. Kaldı ki, ayrı yargı çevrelerinde açılan davaların; evlilik birliğinin korunması hükümlerine dayalı olarak TMK. nun 197. maddesine göre açılan tedbir nafakası davası ile boşanma hükümlerine dayalı olarak TMK.nun 166.maddesine göre açılan boşanma davasından ibaret olduğu anlaşılmaktadır....

          Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166....

            Toplanan delillerden, tarafların daha önce açtıkları karşılıklı boşanma davalarının "taraflar arasında iddia edilen sorunların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylardan olmadığı" gerekçesiyle reddedilip kesinleştiği anlaşılmakla her iki tarafın da boşanma davası açarak boşanma sebebi yaratıp fiili ayrılığa sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. Bu tarihten sonra tarafların bir araya gelmedikleri ve fiili ayrılık döneminde taraflara ayrıca kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığının da ispatlanamadığı dikkate alınarak boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu sonucuna varıldığı ancak ilk derece mahkemesince, yukarıda yapılan tespite aykırı olarak, davacı kocanın kusursuz kabul edilmesi doğru görülmemiş ise de sonuç itibariyle kararın doğru olduğu” gerekçesiyle davalının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir....

              Dava dilekçesindeki bu açıklamalardan davacının talebinin, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde yer alan fiili ayrılığa dayalı boşanma davası olduğu anlaşılmaktadır. Davacı erkeğin daha önce açtığı ve reddedilen boşanma davası, davacı erkeğin davasını ispatlayamaması nedeniyle reddedilmiş ve 02.03.2011 tarihinde kesinleşmiştir. Taraflar, reddedilen davadan sonra ortak hayatı yeniden kuramamışlardır. Davacı erkeğin reddedilen ilk boşanma davasını açarak boşanma sebebi yaratıp fiili ayrılığa neden olduğu ve boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Durum böyleyken, mahkemece davalı kadının tam kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı kadının maddi tazminat (TMK m. 174/1) talebinin reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....

                Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan fili ayrılık sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için, daha önce boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış olan boşanma davasının reddine karar verilmiş ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmiş ve bu süre içinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayatın yeniden kurulamamış olması gerekir. Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı davada tarafların kusur durumları belirlenirken, daha önce taraflar arasında görülüp kesinleşen boşanma davalarında belirlenen kusur durumları yanında fiili ayrılık süresinde gerçekleşen kusurlu davranışların da dikkate alınması gerekir....

                G E R E K Ç E Uyuşmazlık, asıl dava bakımından genel geçimsizlik sebebiyle anlaşmalı boşanma kararından sonra, aldatmanın cinsel boyutta fiili birlikteliğe dayandığının sonradan elde edilen video kaydıyla öğrenildiği iddiası davalı kadına ,karşı dava bakımından özel hayatının gizliliğini ihlal nedeni ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle davacı erkeğe karşı manevi tazminat isteminden kaynaklanmaktadır....

                UYAP Entegrasyonu