, orada kurulu bir düzeni ve işinin mevcut olduğunu, Türkiye'ye döndüğünde ise yapabilecek bir işinin olmadığını, davalının yurtdışına gidebilmek için hiç bir çaba sarf etmediğini, davacıya anlaşmalı boşanma yapmak istediğini ve bunun karşılığında da tazminat ödemesini istediğini, tüm bu nedenlerle taraflar arasında geçimsizlik meydana geldiğini, tarafların hiç bir şekilde fiili olarak bir araya gelmediklerini belirterek tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı (kadın) tarafından, nafakaların reddi, tazminatların miktarı ve soyadı kullanma talebine ilişkin karar verilmemesi yönünden; davalı (koca) tarafından ise kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı kocanın mahkemece belirlenen kusurlu davranışları yanında, ayrıca eşini kendisini aldatmakla suçladığı ve fiili ayrılık döneminde eşine fiziksel şiddet uyguladığının, bu eylemlerin davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunun anlaşılmasına ve boşanmadan sonra eşin soyadının kullanmasına izin verilmesine dair isteklerin boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, ayrı harca tabi bulunmasına, davacı kadının dava dilekçesinde...
Fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası, taraflardan davalı kadın tarafından, Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılmış ve dava; davacı kadının iddialarını ispatlayamaması ve tarafların dava açıldıktan sonra pikniğe gittikleri,buna göre daha önceki olayların affedildiği gerekçesiyle reddedilmiş ve onanarak 26.04.2012 tarihinde kesinleşmiştir. İlk davayı açarak fiili ayrılığa zemin hazırlayan davalı kadın bu sebeple kusurlu olduğu gibi, davanın reddi nedeniyle, erkeğe bir kusur yüklenemeyecektir.Toplanan delillerden, fiili ayrılık döneminde davacı erkeğe kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığı da ispatlanamadığına göre, Türk Medeni Kanununun 166/4 maddesine dayanak teşkil eden ve retle sonuçlanan ilk davayı açan, böylelikle fiili ayrılığa sebep olan davalı kadının, boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir....
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; her ne kadar ıslah dilekçesi bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de dosyaya uzun süren fiili ayrılık nedeni ile beyanda bulunduklarını, fiili ayrılık sebebiyle davanın kabulüne karar verilmesi için yeterli şartların oluştuğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE: Dava, TMK'nın 166/4 maddesi uyarınca fiili ayrılık sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir. Olayları açıklamak taraflara hukuki nitelendirme hakime aittir. (HMK md. 33) TMK'nın 166/4. maddesine göre; "Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir."...
Dava; fiili ayrılık sebebine bağlı TMK 166/4. maddesi gereğince, karşı dava ise; TMK 166/1 gereğince açılan boşanma talebine ilişkindir. "Fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası, taraflardan davalı kadın tarafından, Türk Medeni Kanununun 166/1- 2. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılmış ve dava; davacı kadının iddialarını ispatlayamaması ve tarafların dava açıldıktan sonra pikniğe gittikleri, buna göre daha önceki olayların affedildiği gerekçesiyle reddedilmiş ve onanarak 26/04/2012 tarihinde kesinleşmiştir. İlk davayı açarak fiili ayrılığa zemin hazırlayan davalı kadın bu sebeple kusurlu olduğu gibi, davanın reddi nedeniyle, erkeğe bir kusur yüklenemeyecektir....
O halde, kadının özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) dayanarak açmış olduğu davasının da kabulü gerekirken reddi doğru olmamıştır. Ne var ki davacı-davalı erkeğin TMK 166/4 maddesi uyarınca fiili ayrılık hukuki sebebine dayanan boşanma davasında verilen boşanma kararı ve davalı-davacı kadının TMK evlilik birliğinin sarsılması sebebine (TMK m. 166) dayanan boşanma davasında verilen boşanma kararı temyizin kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş, davalı-davacı kadının zina sebebine dayalı boşanma davası konusuz kalmıştır....
Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166....
Buna göre aralarında hukuki ve fiili bağlantılı olan davalarda birleştirme talebi ikinci davanın açıldığı mahkemede ileri sürülecek ve mahkemenin vereceği birleştirme kararı ile birlikte bağlantılı davalar, ilk davanın açıldığı mahkemede görülen dava ile birleştirilecek ve yargılamaya bu dava dosyası üzerinden devam edilecektir. Somut olayda, işbu nafaka davası 01.12.2014 tarihinde.... Asliye Hukuk Mahkemesinde (Aile Mahkemesi Sıfatıyla), boşanma davası ise 15.12.2014 tarihinde ... 3.Aile Mahkemesinde açılmış olduğuna göre; birleştirme talebi ikinci davada değil, ilk açılan davada istenilmiştir. Kaldı ki, ayrı yargı çevrelerinde açılan davaların; evlilik birliğinin korunması hükümlerine dayalı olarak TMK. nun 197. maddesine göre açılan tedbir nafakası davası ile boşanma hükümlerine dayalı olarak TMK.nun 166.maddesine göre açılan boşanma davasından ibaret olduğu anlaşılmaktadır....
Tüm dosya kapsamından; davalı kadın tarafından temyize konu davaya sunduğu cevap dilekçesinde, kadın tarafından feragat edilen önceki boşanma davasından sonra ki bir zamana ilişkin erkeğe kusur olarak yüklenebilecek her hangi bir vakıaya dayanılmadığı, bir başka deyişle tarafların fiili ayrılık dönemine ilişkin erkeğe kusur olarak yüklenebilecek yeni bir olayın ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karışında, davalı kadın tarafından usulünce dayanılmayan ya da ileri sürülmeyen vakıalar davacı erkeğe kusur olarak yüklenemez. Öyleyse, davacı erkeğin TMK 166/son maddesine dayalı boşanma davasına dayanak teşkil eden ilk boşanma davasını açarak tarafların fiili ayrılığına neden olan ve boşanma sebebi yaratan davalı kadın boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurludur....
Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan fili ayrılık sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için, daha önce boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış olan boşanma davasının reddine karar verilmiş ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmiş ve bu süre içinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayatın yeniden kurulamamış olması gerekir. Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı davada tarafların kusur durumları belirlenirken, daha önce taraflar arasında görülüp kesinleşen boşanma davalarında belirlenen kusur durumları yanında fiili ayrılık süresinde gerçekleşen kusurlu davranışların da dikkate alınması gerekir....