Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır. Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır....
Boşanma yüzünden zedelenen mevcut veya beklenen menfaat, evlilik nedeniyle eşin sağladığı bakım, barınma, ... ve normal yaşam faaliyetinin gerektirdiği sosyal ihtiyaçların karşılığıdır. Kısaca buna kesilen desteğin karşılığı da diyebiliriz. Açıklanan nedenlerle; “zedelenen menfaat”, Borçlar hukukundaki “zarar” dan daha geniştir. Maddi tazminat; evlilik süresi ve talep eden eşin boşanmadan sonra yeniden evlenme olasılığı; tarafların ekonomik durumu; boşanmadaki kusur derece ve yoğunluğu; eşin diğer eşin sosyal güvenlik imkanlarından yararlanma hakkının ortadan kalkması, boşanmayla yaşam standardının düşecek olması boşanmadan sonra yoksulluk nafakası ve diğer eşin malvarlığından tasfiye ve değer artış payı alabilme durumu; toplumun genel yapısı ve yaşam koşulları gibi ölçütler değerlendirilip ve Türk Borçlar Kanununun 50,51 ve 52. maddeleri de kıyasen uygulanmak suretiyle takdir edilmelidir....
Davada çekişmeli olan husus, konutun aile konutu olup olmadı değil, aile konutu üzerine ipotek tesis edildiğinden davacı eşin haberinin olup olmadığı, haberi varsa, bunun yapılan işleme geçerlilik kazandırıp kazandırmayacağı ve tapu kütüğünde konutun bu niteliğini gösteren şerh bulunmadığına göre, bankanın iyiniyetli sayılıp sayılamayacağındadır. Bir defa şu husus öncelikle belirtilmelidir: Kanun aile konutuyla ilgili konut üzerinde hak sahibi olan eşin konutun kaybedilmesi sonucunu doğuran tasarruf işlemlerini diğer eşin açık rızasına bağlamıştır. Şu halde, işlemin geçerliliği diğer eşin “açık rızasına” bağlıdır. Şu halde, rızası gereken eşin işlemden haberdar olması işleme sıhhat kazandırmaz. O nedenle, davalı bankanın davacı eşin işlemden haberdar olduğunu ileri sürmesinin hukuki bir önemi yoktur. Davacının delil bildirmediği doğrudur....
Boşanma yüzünden zedelenen mevcut veya beklenen menfaat, evlilik nedeniyle eşin sağladığı bakım, barınma, ... ve normal yaşam faaliyetinin gerektirdiği sosyal ihtiyaçların karşılığıdır. Kısaca buna kesilen desteğin karşılığı da diyebiliriz. Açıklanan nedenlerle; "zedelenen menfaat" , Borçlar Hukukundaki "zarar" dan daha geniştir. Maddi tazminatın miktarı; evlilik süresi ve talep eden eşin boşanmadan sonra yeniden evlenme olasılığı tarafların ekonomik durumu; boşanmadaki kusur derece ve yoğunluğu; eşin diğer eşin sosyal güvenlik imkanlarından yararlanma hakkının ortadan kalkması; boşanmayla yaşam standardının düşecek olması; boşanmadan sonra yoksulluk nafakası ve diğer eşin malvarlığından tasfiye ve diğer artış payı alabilme durumu; toplumun genel yapısı ve yaşam koşulları gibi ölçütler değerlendirilip ve Türk Borçlar Kanununun 50, 51 ve 52. maddeleri de kıyasen uygulanmak suretiyle takdir edilmelidir....
Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır. Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır....
maddesine göre, boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması halinde, sağ eş, ölen eşin yasal mirasçısı olamaz ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybeder. Ölen eşin mirasçılarının, TMK.nun.181/2 maddesinde düzenlenen haklarını kullanabilmeleri için en önemli koşul, murisin sağlığında açılmış ve ölümünden sonra da devam eden bir boşanma davasının bulunmasıdır. Türk Medeni Kanununun 181/2. maddesine göre ölen eşin mirasçılarının hak ve yetkileri, murislerinin sağlığında davacı veya davalı sıfatıyla kendilerine tanınan hak ve yetkilerle sınırlıdır. Eldeki davayı sağ eş açmıştır. Ölen eş tarafından açılmış bir boşanma davası bulunmamaktadır. Ancak, davacı asil davadan açıkça feragat etmiştir. Feragat; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir [HMK m. 307-(1)]....
maddesine göre, boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması halinde, sağ eş, ölen eşin yasal mirasçısı olamaz ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybeder. Ölen eşin mirasçılarının, TMK'nın 181/2. maddesinde düzenlenen haklarını kullanabilmeleri için en önemli koşul, murisin sağlığında açılmış ve ölümünden sonra da devam eden bir boşanma davasının bulunmasıdır. Türk Medeni Kanununun 181/2. maddesine göre ölen eşin mirasçılarının hak ve yetkileri, murislerinin sağlığında davacı veya davalı sıfatıyla kendilerine tanınan hak ve yetkilerle sınırlıdır. Eldeki davayı sağ eş açmıştır. Ölen eş tarafından açılmış bir boşanma davası bulunmamaktadır. Ancak, davacı asıl davadan açıkça feragat etmiştir. Feragat; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir [HMK m. 307-(1)]....
Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesinde taşınmaz üzerinde hak sahibi olan eşin tasarrufunun diğer eşin açık rızasına bağlı olacağı düzenlenmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere dava konusu taşınmaz Orhan adına kayıtlı olduğu tarihte, kayıt maliki Orhan tarafından davalı-karşı davacı ... lehine ipotek tesis edilmiştir. Kaldırılması istenen ipotek işleminde eşin tasarrufu bulunmamaktadır. Bu durumda davacı-karşı davalının Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesinin korunmasından yararlanması söz konusu değildir. O halde taşınmazın mülkiyeti davalı ...’a geçtikten sonra, bu kişinin borcunun teminatını oluşturmak üzere tesis edilen ipoteğin, davacı-karşı dayalı eşin “Açık rızasına” bağlı bir işlem niteliği bulunmamaktadır....
Malik olmayan eşin bu davayı açmaktaki hukuki yararının malik eşin ölümünden sonra da devam etmekte olduğu açık olduğundan evlilik ölümle sona erdiğinden bahisle davanın konusuz kaldığını söylemek de mümkün değildir (YHGK esas 2017/2- 2906, karar 2017/1723, tarih 13.12.2017). Bu anlamda malik eşin dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra ölmesinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan, tasarruf işlemi sırasında evlilik birliğinin varlığı ve malik olmayan eşin tasarruf işlemine açık rızasının bulunup bulunmadığıdır....
İİK'nun 91. maddesi hükmü gereğince gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Türk Medeni Kanununun 1010. maddesi anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hakimiyet hakkı kurmasını sağlamaz ise de tasarruf yetkisinin dar manada kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir. Türk Medeni Kanununun 1010. maddesi uyarınca haciz şerhi tapuya yazıldıktan sonra borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi veya sona ermesi halinde haczi koyan makamın yazısı ile ya da şerh lehtarının talebi ile terkin edilebilir. Haciz şerhinin usulsüz kaydı hallerinde ilgilisinin terkine olur vermemesi durumunda taşınmaz maliki, şerhin terkinini dava edebilir....