Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Evliliğin devamında taraflar ve çocukların yararı mevcuttur. Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesindeki boşanma koşulları oluşmamıştır. Dava reddedilmek üzere hüküm bozulmalıdır....

    İlk derece mahkemesi, mutlak ve nisbi butlan koşullarının bulunmadığından bahisle, davacının boşanma talebi yönünden hüküm kurmuş ve boşanma davasının reddine karar vermiştir. Hükme karşı davacı erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesi başvurunun esastan reddine karar vermiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 145/3. maddesinde, "Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması" evliliğin mutlak butlan nedeniyle iptali sebebi olarak düzenlenmiştir. Dosyadaki vesayet kararının incelenmesinden davalı kadının Türk Medeni Kanunu'nun 405/1. maddesindeki "Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı" nedenine bağlı olarak kısıtlandığı anlaşılmıştır. Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 01/12/2016 tarihli sağlık kurulu raporunda davalı kadının "Hafif derecede mental reterdasyon, organik olmayan psikoz" rahatsızlığının olduğu ve rahatsızlığın evlilik tarihinde mevcut olduğu belirtilmiştir....

      Ne var ki kadının davasında verilen boşanma hükmü istinaf edilmeyerek kesinleşmiş böylece davalı davacı erkeğin boşanma davası konusuz kalmıştır. Bu nedenle davalı davacı erkeğin boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek yargılama giderleri davalı davacı erkek üzerine bırakılmış ve davacı davalı kadın lehine vekalet ücreti takdir edilmiştir....

      "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Evliliğin İptali-Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm evliliğin iptali talebinin reddine ilişkin hüküm ile nafaka ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine,peşin alınan harcın mahsubuna, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 03.07.2008...

        Boşanma davası içinde, mal rejiminin tasfiyesine yönelik isteklerin incelenebilmesi, eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi halinde mümkündür. Evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesi halinde; mal rejimi evliliğin sona ermesini sağlayan davanın dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer (TMK.md.225/2). Boşanma yönünde oluşacak hüküm kesinleşmedikçe, bu taleplerin incelenmesi yasal olarak mümkün bulunmamaktadır. Bu sebeple boşanma davasının sonucu beklenmeden karar verilmesi doğru olmamıştır....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından; kadının boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle yapılan yargılama ve toplanan delillerden mahkemece erkeğe yüklenen fiziksel şiddet vakasının evliliğin ilk yıllarında meydana geldiği, sonrasında evliliğin devam ettiği, bu eylemin kadın tarafından affedildiği veya en azından hoşgörülmüş sayıldığı, bu nedenle fiziksel şiddet eyleminin erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, mahkemece taraflara yüklenen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlara göre de boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır kusurlu olduğu anlaşılmakla...

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davacı karşı davalı kadın vekili 03.06.2016 tarihli dilekçesi ile davalı karşı davacı erkeğin 26.05.2016 tarihinde vefat ettiğini, evliliğin ölümle sona erdiğini, mahkemece ölüm halinin evliliğin bitiş sebebi olarak kabul edilmemesi durumunda açtıkları davadan bütün sonuçları ile birlikte feraget ettğini bildirmesi üzerine mahkemece 14.06.2016 tarihli ek karar ile kadının davasının feragat nedeniyle reddine, karşı dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulmuştur. İlk derece mahkemesi kararı temyiz edilip Yargıtay'ca bozulup ortadan kaldırılmadıkça, hukuki varlığını devam ettirir....

              Sonuç olarak; dava tarihinde “devam eden” bir evlilik olmadığına göre “olmayan bir evliliğin" sonlandırılması da mümkün değildir. .......

                Şimdi, bu açıklamaların ışığı altında, çokevliliğin yol açtığı ve klâsik - teknik anlamıyla butlandan (ve de evliliğin yokluğundan) ayrımlı kendine özgü butlanın üzerine daha bir yakından eğilelim: Eğer yasak ve batıl ikinci evlilik ilişkisi, boşanma veya ölüm nedeniyle çözülecek olursa, sona ermiş olan bu evliliğin butlanı, artık savcı tarafından hüküm altına aldırılamayacaktır. Böylelikle ikinci evliliğin butlanı bir derece hafiflemiş, zayıflamış olmaktadır. Çözülmüş, sona ermiş ve geçersiz kılınmasında artık herhangibir kamu yararının kalmadığı varsayılan bu evliliğin butlanını, ancak ikinci evliliği sonradan geçersiz kılmada özel bir maddi veya manevi çıkarı bulunan ilgililer hüküm altına attırabileceklerdir. (MK 114 I)....

                Hüküm, ölenin mirasçılarından Yeliz tarafından temyiz edildiğine göre, temyiz isteği, esas itibarıyla kusur tespiti bakımından davaya devam edilmesi talebi niteliğindedir. Bu talebin, davacı asıla yapılan tebliğ tarihine göre, temyiz süresi içinde ileri sürülmüş olması zorunluluğu bulunmamaktadır. Boşanma kararının, tarafların irade birliğine (TMK. m. 166/3) dayanıyor olması da, kusur tespiti bakımından mirasçıların davaya devam edilmesi yönündeki haklarını kullanmalarına engel teşkil etmez. Çünkü, Türk Medeni Kanununun 181/2. maddesinde tanınan “davaya devam etme” hakkı, mirasçılara tanınmış bir haktır. Mirasçıların, sağ eşin kusuru bulunduğunu tespit ettirmekte, mirasçılık hakları açısından hukuksal yararları mevcuttur....

                  UYAP Entegrasyonu