İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ; "...2013 yılında evlenen ve Karina adında çocukları bulunan taraflardan davalı karşı davacı erkeğin çalışmadığı, eve bakmadığı, sık sık evi terk ettiği, başka kadınlara "çok güzelsiniz, sizinle görüşmek istiyorum" biçiminde mesajlar attığı, İrina adında başka bir kadınla ilişkisinin olduğu tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır. Davalının sabit görülen bu eylemleri ile tam kusurlu olarak..."...
Buna göre sonradan davalı ile evlenen, davacı ve dahili davacının anneleri ...'nin dip muris ...'in mirasçılık sıfatı bulunmamaktadır. Bu açıklamaya göre, taşınmazın öncesinin kime ait olduğu uyuşmazlığın çözümü bakımından önemlidir. Mahkemece bu husus açıklığa kavuşturulmadan eksik araştırma ve incelemeyle karar verilmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ; "...Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 2013 yılında evlenen ve Musa Berk ile Muhammet Emir adlarında çocukları bulunan taraflardan davalının davacıya "sen insan değilsin", "Allah belanı versin, geber" diyerek "o telefonu g.tüne soksun" biçiminde mesaj göndererek hakaret ettiği uyumlu tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır....
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, 04/02/1988 tarihinde evlenen ve 03/09/2014 tarihinde boşanan davacıya ölüm aylığı bağlandığı, Kurum tarafından davacının boşandığı eşinin kayıtlardaki adres çevresinde yapılan araştırma ve inceleme kapsamında denetim görevlilerine beyanda bulunan ve davacının komşusu olan şahıslar davacının eşiyle birlikte yaşadığını belirttikleri, denetim görevlilerince düzenlenen rapora dayanarak davacıya bağlanan ölüm aylığının kesildiği, yargılama aşamasında davacı tarafından gösterilen tanıklar davacının ayrı yaşadığını belirttikleri, yine denetim raporunu düzenleyen görevliler tutanakların doğru olduğunu ve imzaların kendilerine ait olduğunu belirttikleri, yine Kurum denetim görevlilerine beyanda bulunan ve mahkeme tarafından tanık olarak dinlenen şahıs beyanında, kurum görevlilerine verdiği beyandan farklı beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ; "...tarafların aşamalardaki anlatımlarının, dayandığı hukuksal neden ve kanıtların yapılan aleni yargılamada tartışılıp değerlendirilmesi sonucunda; 21/08/2002 tarihinde evlenen ve bu evliliklerinden iki çocukları bulunan tarafların arasında davacı taraf iddiasına aralarında geçimsizlik olduğunu belirtmişse de davacı taraf HMK 119/f maddesi gereğince dilekçesinde'' iddia edilen her bir vakanın hangi delillerle ispat edileceği'' hususunu açıklamadığı, dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayanmadığı, davacı tarafın böylece üzerine düşen ispat yükünü yerine getirmeyerek açmış olduğu davasını ispatlayamadığından davacının davasının reddine" karar verilmiştir....
SAVUNMA:Davalı vekili 17/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; kocasını seven her kadın gibi onun da zaman zaman dozunda kıskançlıklar gösterdiğini, bunun da son derece doğal bir davranış olduğunu, aksi davranış gösterse bu kez de sevgisizlikle suçlanacağını, birbirlerini severek evlenen, evliliklerinin ilk yılında çocuklarını kucaklarına alan tarafların aslında kendi başlarına bırakıldıklarında mutlu olduklarını, dava dilekçesinin bütünüyle değerlendirildiğinde davalı müvekkile atf edilecek bir kusur ve bu nedenle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına, müşterek yaşamın çekilmez bir hal aldığına dair yeterli kanıt olmadığını davalının evlilik birliği süresince iyi bir eş ve anne olduğunu beyan etmiştir. DELİLLER:Tarafların nüfus aile kayıt tablosu, tanık beyanları, yaptırılan zabıta araştırmaları ve dava dosyası....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı ve katılma alacağı ... ile ... aralarındaki katkı payı alacağı ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Bandırma Aile Mahkemesi'nden verilen 22.12.2011 gün ve 556/845 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacı vekili dava dilekçesinde 1990 yılında evlenen davacı ve davalının Bandırma Aile Mahkemesi'nin kararı ile boşandıklarını, evlilik birliği içinde 258 ada 1 parsel 2 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin edinilerek davalı adına tapuya tescil edildiğini açıklayarak mal rejiminin tasfiyesi ile davacıya düşen hissenin verilmesini istemiş, 08.12.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile her iki taşınmazın belirlenen toplam değeri olan 57.000...
Davacı Kurum, boşandığı eşiyle 24.10.2008 tarihinde yeniden evlenen ve babasından ölüm aylığı alan sigortalının eşiyle yeniden evlenmesi nedeniyle evlenme yardımı yapıldığını, davalının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığını belirterek, yersiz olarak 21.10.2008, 21.11.2008, 22.12.2008 tarihlerinde ödenen toplam 1.520,31 TL'nin ödeme tarihlerinden 10.681,18 TL evlenme yardımının ise 20.02.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, davanın hukuki niteliğinin 5510 sayılı Kanun'un 56/Son fıkrasında yer alan boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eşe yersiz ödenen aylığın tahsili olduğu belirtilerek, birlikte yaşama olgusunun ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir....
K A R A R Dava, boşandığı eşi ile yeniden evlenen davacı hakkında davalı kurum tarafından bağlanan ve 01/11/2008-31/05/2010 tarihleri arasında ödenen ölüm aylığının 5510 sayılı Yasanın 56/2. fıkrası uyarınca iadesine ilişkin işlemin iptali ile belirtilen dönemde davacının davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir....
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, dosyaya sunulan delillerden müvekkilinin evlenerek Mersin iline taşındığı ancak sonrasında boşandığının sabit olduğunu, evlenen birinin tüm eşyalarının dolayısıyla davaya konu belgelerine evin götürmesi kadar doğal bir şey olamayacağını, boşanma hadisesinin taraflar arasında husumet doğurduğunun bilinen bir gerçek olduğunu, bu nedenle de müvekkilinin eski eşinin müvekkiline duyduğu husumet nedeniyle elindeki belge ve defterleri teslim etmediğini, bu evrakları ne yaptığını bilemediklerini, buna ilişkin Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunduklarını, müvekkiline yapılan özensizlik ithamının doğru kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin defter ve belgelerine türlü çabalar göstermesine karşın ulaşamadığını, buna karşın mahkemenin yanlış değerlendirme sonucu karar verdiğini, açıklanan nedenlerle istinaf başvurularının kabulünü, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir...