Aile Mahkemesinden verilen 16.04.2012 gün ve 289/Esas sayılı ara kararının Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde; 1992 yılında evlenen ve aralarında boşanma davası bulunan vekil edeni ile davalının evlilik birliğinin devamı içinde 1996 yılında satın aldıkları ve üzerine üç katlı bina yaptıkları 158 ada 1 parselin davalı koca adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, taşınmazın edinmesinde ve üzerindeki binanın yapımında davacının gerek SGK'lı gerekse de gündelikçi olarak çalışmasından kazandığı paranın kullanıldığını açıklayarak katkı payı ve katılma alacağı talebinde bulunmuş, 12.04.2012 tarihli dilekçesi ile arsa ve üzerindeki binadan kaynaklanan alacağına ilişkin olarak üçüncü...
Ceza Dairesi 19.12.1984 tarihli 4209/4924 sayılı ilamında baba ve anne olan sanıkların küçük yaştaki kızları mağdurenin sanık tarafından kaçırılıp cinsel ilişkiye girildikten sonra evlenmenin gerçekleşmesi için para karşılığında da olsa gösterdikleri muvafakatin suça katılma olarak nitelendirilemeyeceği belirtildiği gibi, Dairemizin de 07.03.2013 tarih ve 2011/8251 E. 2013/2354 K. sayılı kararında da başka kişilerle evlenen ana ve babanın üvey ana ve babanın yanında yapamayan ve huzur bulamayan küçük müşterek çocuklarını evlendirmek zorunda kalmalarında, zorlayıcı yaşam koşulları da dikkate alındığında suç kastı ile hareket ettiklerine dair kanıt bulunmadığı belirtilmiştir. Yukarda açıklanan nedenlerle Dairemizce de daha önce uygulamaları yapıldığı şekilde, çaresizlik içindeki sanık babanın suç kastıyla hareket etmediğinden beraatına karar verilmesi dosya kapsamı ve adalet duygusuna daha uygun olacağından sayın çoğunluğun cezalandırma yönündeki görüşüne katılmıyoruz....
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; Sosyal Güvenlik Kontrol Memurluğunun 08.06.2017 tarih ve 2017/RB/34 sayılı raporuna istinaden müteveffa babası Rasim Gök' den dolayı yetim aylığı almakta iken boşandığı eşiyle yeniden evlenen davacının boşandığı eşi ile ayrı olduğu devrede birlikte yaşadığının tespit edilmesi sonucu T1 hakkında 5510 sayılı yasanın 56.maddesi 2.fıkrası ve aynı yasanın 96.maddesi gereği işlem yapılması gerektiği, bu nedenle, kurum işleminin hukuka ve yasaya uygun olup haksız ve yasal dayanaktan yoksun olan davanın reddini talep etmiştir....
nın kazadan sonra 24.07.2014 tarihinde yeniden evlendiği dosya kapsamından anlaşılmakta olup yeniden evlenen eş ...'nın evlenme tarihine kadar destek tazminatı isteyebileceği dikkate alınarak bilirkişinden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. 3- BK'nın 47. maddesindeki (6098 sayılı TBK m. 56) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir....
Davacı vekili istinaf sebepleri olarak; Davacı müvekkil 11.12.2017 tarihinden beri, davalı şirkettin Vadi İstanbul Mağazasında, Mağaza Müdürü olarak çalıştığını, davalı işveren, davacı müvekkilin iş akdini hukuka aykırı şekilde feshetmiş ve savunması dahi alınmadığını, fesih bildirimde davacıya isnad edilen eylemler doğru olmadığı gibi, bu eylemlerin bunca senelik tecrübesi olan işinde başarılı ve Mağaza müdürlüğü gibi ciddi bir sorumluluğu olan ve iş sorumluluğunu çok iyi bilen davacı tarafından gerçekleştirilmesi fiilen mümkün olmadığını, bahsi geçen olayın gerçekleştiği tarih olan 08.03.2020 tarihindeki kamera kayıtlarında da görüldüğü üzere müvekkilinin davalı tarafın tanıkları olan yeni evlenen Erdem ile Binnaz Sürmeli'yi Mağazada Kapalı mutfak alanında, müvekkil uygunsuz pozisyonda yakaladığı ve burasının bir iş yeri olduğu yönünde kendilerini uyardığını, İsnad edilen eylem ile ilgili kamera kayıtları mevcut olduğunu, gerekçeli kararda ileri sürüldüğü üzere müvvekkili davacının...
Bunun yanında, yöresel örf ve adetlere göre de evlenen kadının hiçbir çeyiz eşyası olmaması hayatın olağan akışına aykırıdır. O halde mahkemece, dosyadaki tüm deliller değerlendirilmek suretiyle, davacı tarafça ispat edilebilen çeyiz ve ev eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde talebin reddine ilişkin hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ; Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenler ile sair temyiz itirazlarının reddine, 2. ve bentte açıklanan nedenler ile hükmün davacı yararına HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
İDDİA, SAVUNMA VE KARAR : Davacı-davalı erkek vekili dilekçelerinde özetle; 25/10/2013 tarihinde evlenen, daha önce vefat eden çocukları dışında ortak çocukları bulunmayan taraflar arasındaki evlilik birliğinin davalı-davacı kadının kusurlu davranışları sebebiyle temelinden sarsıldığını ileri sürerek, tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiş, davalı-davacı kadının karşı davasının ve taleplerinin reddini istemiştir....
Mutlak anlamda kişiye sıkı sıkıya bağlı olan evlenme kararı, Türk vatandaşlarının kişisel tercihi iken; Türk vatandaşı ile evlenen yabancının vatandaşlığa kabulü; kamu hizmetine girme, sosyal güvenlik kurumlarından yararlanma, seç seçilme hakkı kazanma gibi... kamusal sonuçlar doğurduğundan; başvuruda bulunan yabancının, mevzuatta aranan asgari şartları taşıyıp taşımadığına ilişkin davalı idarece gerekli inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra, vatandaşlık isteminin kabul edilip edilmeyeceği hususunda yapılacak değerlendirmede geniş bir takdir hakkı bulunduğu tartışmasızdır. Dava dosyası incelendiğinde; davacının Türk vatandaşlığına alınması talebiyle yapmış olduğu başvurunun incelendiği ve istemin reddi yönünde tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenle, davacının başvurusunun reddi yönünde tesis edilen işlemin iptali yolunda verilen mahkeme kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum....
Mahkemece yapılacak iş, davacı tanıkları yeniden usulüne uygun şekilde dinleyerek tanıklardan davacı tarafın iddia ettiği hususların ayrıntılı olarak sorulup belirlenmeye çalışılması, 1965 yılında evlenen tarafların uzun yıllardan beri ayrı ülkelerde yaşıyor oldukları ve TMK 206 maddesindeki haklı sebeplerin örnekleme yoluyla sayıldığı gözetilerek davacı tarafın ilk talebi olan mal ayrılığı rejimine geçiş hakkında öncelikle karar verilmesi, oluşacak kanaate göre de tasfiye isteği hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesidir. Mahkemece, yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme hüküm tesisi bozma nedeni yapılmıştır....
Aile Mahkemesi'nden verilen 15.05.2013 gün ve 91/334 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARAR Davacı ... vekili, 1995 yılında evlenen tarafların 2006 yılında boşandığını, evlilik birliği içinde edinilen ve davalı adına tescil edilen 210 ada 4 parsel C blok 17 numaralı mesken ile Kuşadasında bulunan kooperatif üyeliğinin edinilmesinde davalının maaş geliri ve evlilik öncesi birikimlerinin kullanıldığını açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir....