"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TENKİS Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakanı ...’ın dava konusu beş parça taşınmazını şartlı olarak davalıya bağışladığını, temlikin ehliyetsizlik ve muvazaa nedeni ile geçersiz olduğunu ileri sürüp miras payı oranında tapuların iptali ile tescilini olmadığı takdirde tenkisini talep etmiştir. Davalı, murisin her türlü ihtiyacını karşıladığını, murisin geride pek çok taşınmazı bulunduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, murisin bağış suretiyle yaptığı temlikler yönünden muris muvazaası iddiasının dinlenemeyeceği,tenkis talebi yönünde de saklı payı zedeleme kastı bulunmadığından tapu iptal tescil ve tenkis davasının reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü....
Temyiz Nedenleri Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek ve tenkis talebi yönünden verilen kararın gerekçesiz olduğunu belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir. 3. Gerekçe 3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir. 3.2. İlgili Hukuk 3.2.1. Mirasbırakanın ölüm tarihi itibarı ile terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir....
.; muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemiyle ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açmış olduğu 2014/40 E. sayılı davanın eldeki dava için bekletici mesele yapılması gerektiğini, vasiyetnamenin ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olduğunu, saklı payına müdahale edildiğini savunarak; davanın reddini istemiştir. Diğer davalılar; davaya cevap vermemiştir....
Dava, öncelikle ehliyetsizlik aksi halde muris muvazaası nedeniyle miras payı oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis istemine ilişkindir. "...Öte yandan; davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usûl ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 11/04/1990 tarihli, 1990/1- 152 esas-1990/236 karar sayılı kararında da aynı husus benimsenmiştir. Böylesi bir durumda, kamu düzenini ilgilendirmesi bakımından öncelikle ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulması gerektiğinde kuşku yoktur..." (Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin 2014/22012 Esas, 2017/2508 Karar sayılı ve 10/05/2017 tarihli ilamı) Yukarıda alıntılanan Yargıtay içtihatında da belirtildiği üzere dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usûl ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Bu durumda öncelikle ehliyetsizlik iddiasının üzerinde durulması gerekmektedir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 21/02/2014 NUMARASI : 2013/314-2014/121 Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, davacılardan Cennet’in eşi, diğer davacıların babası olan davalı Ahmet’in fiil ehliyetinin bulunmadığını, tek malvarlığı olan 142 parsel sayılı taşınmazın1/2 payının diğer davalı derneğin başkanı tarafından, durumundan yararlanılmak ve yanıltılmak suretiyle devrinin sağlandığını, bilahere dava dışı kişiye aktarıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile davalı Ahmet adına tescile karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, iddianın net olarak açıklanmadığını, hem hukuki ehliyetsizlik, hem muvazaa hukuksal nedenlerine dayanıldığını, muvazaaya ilişkin davanın murisin sağlığında açılamayacağını, ehliyetsizlik halinde ise davanın satış yapan ve ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişi adına açılması ve tayin edilecek vasi tarafından davaya devam edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davacıların aktif dava ehliyetlerinin olmadığı gerekçesi...
nin 217 sayılı parselin ifrazı sonucu oluşan 960 sayılı parseli üzerinde bırakarak, 961 sayılı parseli üçüncü kişiye sattığını ileri sürerek, asıl davaya konu 960 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak miras payları oranında tapu iptal ve tescil; birleşen davaya konu 961 parsel sayılı taşınmaz yönünden tazminat isteğinde bulundukları; dava dilekçesi içeriğine göre, davacıların, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine birlikte dayandıkları anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. O halde, davada, ehliyetsizlik hukuki sebebi yanında, muris muvazaası hukuksal nedeninede dayanıldığına göre, hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olması sebebiyle mahkemece kendiliğinden gözetilerek, önemine binaen öncelikle inceleme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur....
e yine satış göstermek suretiyle devrettiğini, temliklerin muvazaalı olduğunu, tehdit ve baskıların devam etmesi nedeniyle savcılıktaki şikayetini de geri çekmek zorunda kaldığını ileri sürerek, öncelikle ehliyetsizlik hukuksal nedeniyle tüm davalılar açısından; ehliyetsizlik iddiası kabul görmediği takdirde hile ve ikrah hukuksal nedenlerine dayalı olarak davalı ... dışındaki diğer davalılar açısından tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın değeri üzerinden hesaplanacak zararının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, asıl davanın reddini savunmuştur. Birleştirilen davada davalılar ..., ... ve..., davacının iddialarının doğru olmadığını, tüm satış işlemlerinin gerçek olduğunu, davacının daha önce de savcılığı şikayette bulunduğunu ancak şikayetinden vazgeçtiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlar, diğer davalı ... ise duruşma sırasındaki beyanında davanın reddini savunmuştur....
Hemen belirtilmelidir ki; bozma ilamında uyuşmazlığın ehliyetsizlik ve vakelet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayandığı belirlendiğine göre, mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usuli kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (09.05.1960 günlü 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı). Öte yandan somut olayda; mirasbırakan ...'in 29.11.2013 olan vekaletname tarihinde hukuki işlem ehliyetini haiz olduğu belirlenerek ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı olarak davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur....
araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmesi, tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde Medeni Kanun’un 506. maddesindeki tercih hakkının gündeme geleceği, böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan, davalının tercihini kullanmasının söz konusu olamayacağı, daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmayacağı belirtilmiş, o zaman davalıdan tercihi sorularak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince süratle dava konusu olup, sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değerinin belirlenmesi ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpılmasından bulunacak naktin ödenmesine karar verilmesi gereğine” değinilmiş, bozma nedenlerine göre tarafların sair temyiz itirazları incelenmemiştir....
Mahkemece, davalıya yapılan kazandırmalar yönünden; saklı payın (net tereke üzerinden) belirlenip bu miktarın kendisine yapılan kazandırmadan düşülmesi sonucu sabit tenkis oranın (paydasının) belirlenerek el atılan saklı paya oranı bulunması gerekirken; hükme esas alınan 24.07.2020 tarihli bilirkişi raporunda; sabit tenkis oranı davacıların saklı payına tecavüz eden miktarın, net tereke mevcuduna olan oranı esas alınarak hesaplanması da doğru görülmemiştir. Yukarıda değinilen hususlar ışığında; mahkemece, terekenin tüm malvarlığını kapsar şekilde tenkis hesabına alınıp, belirlenen değerler üzerinden net tereke mevcudunun belirlenmesi ve doğru sabit tenkis oranı bulunmadan yapılan tercihin sonuç doğurmayacağı gözetilerek, bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle doğru sabit tenkis oranın belirlenmesi, davalıya usulüne uygun olarak yeniden tercihlerini sorulması, Türk Medeni Kanunun 564/2. maddesi hükmü ve usuli kazanılmış haklar da dikkate alınarak yeniden hüküm kurulması gerekir....