Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Mühür bozma HÜKÜM : Beraat TCK'nın 203. maddesinde, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılması veya mührün konuluş amacına aykırı davranış cezalandırılmaktadır. Mühürleme işleminin amacı, Devlet yönetiminin bir şeyi koruma altına alma ve başkalarının tasarrufunu önleme iradesinin konulan mühürle açıklanmakta olup, bu iradeyi etkisiz duruma getirerek onu ihlal eden eylemler de mühür bozma suçunu oluşturacaktır. Yasaya uygun biçimde konulan bir mührün varlığı, mühür bozma suçunun ön koşuludur....

    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; Aralarında önceye dayalı sorun olmadığı, yaralama veya tehditle ilgili iddia bulunmadığı halde; sanığın o an için, aile içi basit bir mesele nedeniyle, kız kardeşi olan mağdur ile tartıştığı sırada “seni döverim” şeklindeki sözünün hemen ardından tokat atmak suretiyle yaralamasından ibaret olayda, sanığın yapacağını söylediği eylemi hemen gerçekleştirmesinin bütün olarak yaralama suçunu oluşturduğu, yaralama eylemi sonrasında tehdit içeren bir söz sarfetmediği ve davranış da göstermediği halde, sanığın eyleminin ayrıca tehdit suçunu oluşturmadığı gözetilmeden tehdit suçundan beraat yerine mahkumiyet hükmü kurulması, Kanuna aykırı ve sanık ...'...

      hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 2- Yargılama sırasında birbirlerini suçlayıcı beyanları nedeniyle aralarında menfaat çatışması bulunduğu anlaşılan suça sürüklenen çocukların aynı müdafii tarafından temsil edilmeleri suretiyle CMK'nın 152 ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 38.maddelerine aykırı davranılması, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; sanığın kendisini banka görevlisi olarak tanıtarak bankaya para yatırmak için gelmiş olan mağdurdan, hileyle 850 TL parayı alarak dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın 14/03/2007 tarihinden itibaren ... Cezaevi'nde hükümlü olduğu, tahliye tarihinin 2016 yılı olduğu, dolandırıcılık suçuna konu olayın 20/08/2008 tarihinde işlendiği, hükümlünün bu tarihte ... E tipi Cezaevi Kapalı İnfaz Kurum'unda bulunduğu, bu sebeple müsnet suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması nedeniyle beraatine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....

          GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Sanığın temyiz dilekçesinde; psikolojik (Ankstye) sorunu olduğunu, davranış bozukluğu yaşadığını belirttiği, sanık müdafiinin de son karar duruşmasında ibraz ettiği İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca verilen 15.09.2014 gün, 2014/61733 karar sayılı "kovuşturmaya yer olmadığına dair karar" fotokopisinde; sanığın ......

            Ancak; Dosya kapsamına göre, sanığın tüm eylemlerinde müştekilerin diğer müşterilerle ilgilenmesinden veya işyerinde ve pazardaki kalabalık ortam nedeniyle müşteki ve katılanların dalgınlığından yararlanarak önce üzerindeki 50 veya 100 TL parayı müştekilere gösterip bir süre alışveriş yapıyormuş gibi davranıp, daha sonra önce gösterdiği ama vermediği parayı vermiş gibi; müşteki ve katılanlardan para üstü istemek suretiyle eylemleri gerçekleştirdiğinin anlaşılması ve sanığın hileli davranış oluşturan eylemleri ile müştekileri aldatarak "zilyetliğin devri"ni sağlaması karşısında, sanığın eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 157/1 maddesi uyarınca dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçun hukuki nitelendirmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde hırsızlık suçundan hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş sanık müdafiinin temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi...

              temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca bu hususta karar verilmesi mümkün olduğundan gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5326 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 29/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                Zira aracın kiraya verilmesi rizikonun gerçekleşme ihtimalini yükselten bir davranış olup doğrudan rizikonun gerçekleşmesine sebebiyet verecek bir davranış tarzı değildir. Bu itibarla, kasko sigorta poliçesinde davacıya tahakkuk ettirilen prim ile aracın kiralık olarak kullanılacağının bilinmesi durumunda tahakkuk ettirilmesi (ödenmesi) gereken prim arasındaki oran belirlenerek, bu orana göre hasardan bir anlamda proporsiyon indirimi yapılarak davalı ... şirketinin ödemesi gereken hasar miktarının hesaplanması için uzman bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 12/12/2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                  ev yaptırılması için kredi verildiğinin anlaşılması karşısında, sanığın yardım alma koşullarına sahip olduğundan dolandırıcılık suçunun unsurunu oluşturan hileli bir davranış olmadığından beraat kararı verilmesi gerektiğine ilişkin kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir....

                    Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-davalı erkeğin eşine birkaç defa fiziksel şiddet uyguladığı ve fiziksel şiddet nedeniyle kadının kulak arkasında yırtılma oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı-davalının eşine yönelik bu eylemleri pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış niteliğinde olup Türk Medeni Kanunu'nun 162. maddesi uyarınca davanın kabulü gerekmektedir. Ne var ki, temyize getirilmeyerek, tarafların kabul edilen TMK 166/1-2 maddesi gereği açılan boşanma davalarındaki boşanma hükmü kesinleştiğinden, kadının TMK 162. maddesi uyarınca açtığı boşanma davasının konusuz hale geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, kadının bu boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyecektir. Ancak, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakim, davanın açıldığı tarihteki, tarafların haklılık durumuna göre vekalet ücreti ve yargılama giderlerini takdir ve tayin eder (HMK m. 331/1)....

                      UYAP Entegrasyonu