Davalı taraf taşınmaz üzerindeki binanın 5.kat ve teras katının ortak miras bırakan tarafından yapıldığını ve kendisine bağışlandığını öne sürerek bu katların mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespiti istemiyle birleşen davayı açmış, mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Davalının birleşen davaya konu ettiği muhtesatın mülkiyetinin tespiti isteminin asıl dava olan ecrimisil davasında karar verilebilmesi için öncelikle mahkemece ön sorun olarak inceleneceği, davalının bu konunun tespiti için ayrıca dava açmakta hukuki yararının bulunmayacağı gözetildiğinde verilen hükmün temyiz incelemesini yapma görevi asıl davaya bakmakla görevli olan Yargıtay 3.Hukuk Dairesine aittir. Ne varki anılan dairece de gönderme kararı verildiğinden görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için dosyanın Yüksek Yargıtay Başkanlar Kuruluna SUNULMASINA, 16.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil, Muhdesat Aidiyetinin Tespiti Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davacının tapu ptali ve tescil talebinin reddine, muhdesatın aidiyeti davasının kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı ile davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Davacı ..., ortaklığın giderilmesi davasına konu, 1680 ada 11 parsel sayılı taşınmaz üzerine ev yaptığını, evin değerinin taşınmazın değerinden fazla olduğunu açıklayarak, evin mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespitine, davalılara ait hisselerin de iptali ile kendi adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılardan ..., ..., ..., ..., davacının, muvafakatlarını almadan evi yaptığını beyanla davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, “Talebin kısmen kabul kısmen reddi ile evin mülkiyetinin davacı ...'...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.04.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın tapu iptali ve tescil yönünden reddine, tazminat yönünden kabulüne dair verilen 10.02.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, TMK'nın 724. maddesi gereğince temliken tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir. Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacının iyiniyetli olmadığından bahisle tapu iptali ve tescil talebinin reddine, ikinci kademede tazminat talebi yönünden davanın kabulü ile davacıya, malzeme ve ağaç bedeli olarak belirlenen 20.000,00 TL tazminat ödenmesine karar verilmiştir....
Tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmelerin resmi şekilde yapılması geçerlilik koşuludur (743 Sayılı Kanunun 634. ; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu m. 706; Borçlar Kanunu m. 213; Tapu Kanunu m. 26; 1512 Sayılı Noterlik Kanunu m. 60) Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak Kanunun öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davası kural olarak kabul edilemez. Yasa hükümlerinin öngördüğü biçimde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçersizdir; burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşulu olup, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle doğrudan göz önünde tutulur. Somut olaya gelince, dava konusu 108 ada 3 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan eski ... ,...No'lu parselin kadastro tespiti 31.10.1963 tarihinde kesinleşmiş, 29.01.1964 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Davaya konu taşınmazın tapulu olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır....
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalıdan savunma alınmadığını, tanık dinleme taleplerinin yerine getirilmediğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, araç mülkiyetinin davalıya ait olduğunun tespiti ve davalı adına tescili istemine ilişkindir. İlk Derece mahkemesince, idari makamları zorlayıcı nitelikte tescil kararı verilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiştir. Tescil idari bir işlemdir. Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2020/2677 Esas - 2020/3356 Karar sayılı 13/10/2020 tarihli kararında da değinildiği gibi adli yargı yerinde idareyi işlem yapmaya zorlayıcı nitelikte trafik kaydındaki tescilin iptali sonucunu doğuracak biçimde yeni kayıt ve tescile karar verilemez ise de, mahkemece davaya konu aracın mülkiyetinin davalıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi mümkün olabilecektir....
Buna göre, noter satış senedi ile aracın mülkiyeti davalıya geçmiş ve davalının bu belge ile Trafik sicilinde aracı adına kaydettirmesi gerekirken, bu yükümlülüğü yerine getirmediği ve davacının bu tescil nedeniyle bir takım yükümlülükler 2008/1061-7750 aldığı anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı arasındaki satış sözleşmesi gereğince aracın malikinin davalı olduğunun tespiti şeklindeki karar, davacıya bu kararla Trafik siciline mevcut satışını işlemeyi sağlayacağından, davacının bu davayı açmada hukuki yararı olduğunu da gösterdiğinden, mahkemece işin esasına girilerek, araç mülkiyetinin davalıya geçtiğinin tesbitine karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 4.6.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Çayı'nın şişmesi sonucunda bu yerin su altında kaldığını, bu nedenle fiili kullanım ve mülkiyetin de ortadan kalktığını, taşınmazın orman ya da dere yatağı ile alakasının olmadığını, taşınmazın tapulama sırasında tescil gören 1177 parsele göre parselden daha geride yer aldığını, ilk tesis kadastro çalışmaları sırasında sehven tapulama dışı bırakıldığını, dava konusu yerin barajın su tutulmasına kadar fiilen kullanıldığından tapuya tescil için tescil davası açıldığını, taşınmazın halen su altında olduğunu, bu nedenle tescil davası açılarak tapuya tescili mümkün olmadığından mülkiyetinin tespiti ile davalı idare adına olan kamunun kullanımı için fiilen elatan ... Genel Müdürlüğü'nden mülkiyetinin bedeline ilişkin tazminat talep ettiğini beyanla dava konusu taşınmazın mülkiyetinin tespitine, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
vekaletnameyi verdiklerini ancak diğer davalıların devir işlemine yanaşmadıklarını belirterek, 34 XX 535 plakalı aracın mülkiyetinin tarafına olduğunun tespiti ve tüm mirasçılar adına olan tescil kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın tapu iptal ve tescil talebi yönünden reddine, bilirkişi raporunda A harfiyle gösterilen dubleks daire ve havuzun davacıya ait olduğunun tespiti ile bu hususun tapu kütüğüne şerh edilmesine dair verilen karar, davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Şöyle ki, davaya konu taşınmazın arsa vasıflı olarak tapuya kayıtlı olduğu, davalılar ve davacının davaya konu taşınmazda paylı malik oldukları, davacının dava dilekçesinde binanın altlı üstlü iki daireden oluşan kısmının davacıya ait olduğunun tespitini talep ettiği, garaj ve bodrum kata ilişkin bir talebi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; taleple bağlılık ilkesini düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklindedir. Açıklanan madde kapsamında; somut olayda davacı tarafın dava dilekçesinde binanın bodrum katı ve garajla ilgili bir talebi olmadığı halde, Mahkemece bu kısımların da davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi doğru görülmemiştir....