Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Maddesi gereğince eşler arasında mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda boşanmaya karar verilmesi durumunda bu davalarda yetkili olan mahkemenin, yetkili olduğunun düzenlendiği, taraflar arasındaki boşanma davasının Konya 7.Aile Mahkemesi 2021/1440 esas sayılı dosyasında derdest olduğu, bu dosyada davalının yetki itirazının reddine karar verildiği, Yargıtay 8.HD'nin 2016/10334 esas 2020/625 karar 2014/1687 esas 2015/7183 karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere mal rejiminin tasfiyesi davasında eşlerin kesinleşmiş mahkeme hükmü ile boşanmış olmalarının davanın ön koşulu olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki boşanma davasının bekletici mesele yapılarak, boşanma davası kesinleştikten sonra işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetkisizlik kararı verilmesinin hatalı olduğu anlaşılmakla, davacının istinaf talebinin kabulü ile HMK 353/1- a-3 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin yetkisizlik kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine...

; İhtar döneminde eşler arasında devam eden tedbir nafakası davası ile kişisel ilişki kurulması davasının varlığına rağmen ihtar isteminde bulunmak samimi midir? Başka bir anlatımla eşiyle hem “davalaşmalarını” sürdürüp hem de “çağrı” yapılabilir mi? Değerli çoğunluk eşler arasında devam eden davaların varlığına rağmen yapılan ihtarı samimi bulmuştur. Oysa eşler arasında devam eden “tedbir nafakası” davasına (İnegöl Asliye Hukuk Mahkemesi, 2003/637 esas) rağmen yapılan ihtar geçersizdir. (Y2HD, 23.12.2004, 14085-15588, Ömer Uğur GENÇCAN, Boşanma Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara 2006, Kısaltma: GENÇCAN-Boşanma-2, s. 138) Eşler arasında devam eden “kişisel ilişki kurulması” davasına (İnegöl 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2004/282 esas) rağmen yapılan ihtar da geçersizdir. Bu sebeplerle değerli çoğunluğun “farklı görüşüne” katılmıyorum....

    Yersiz aylık ödemesine ilişkin borç tahakkuku yapılan 18.04.2009-17.05.2015 tarihleri arasında, davacı ve boşanmış olduğu eşine ait tespit edilen tüm yerleşim yerleri adreslerinde, re’sen komşu, kapıcı, yönetici ve muhtar gibi kişiler tespit edilerek dinlenilmeli, adreslerde uyuşmazlık konusu dönemde kimlerin ikamet ettiği, davacı ve boşanmış olduğu eşin yerleşim yeri olarak gözüken adreslerde, ikamet etmeleri halinde sürekli ikamet edip etmedikleri, adreste başka ikamet eden kimselerin olup olmadığı, davacı ve boşanmış olduğu eşinin fiilen birlikte yaşayıp yaşamadıkları hususları tanık beyanları ve kolluk vasıtasıyla araştırılarak tespit edilmeli, sonucuna göre karar verilmelidir..….” hususları belirtilmiştir. Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davacının 26.01.2007-09.07.2015 tarihleri arasında yerleşim yeri adresinin ......

      Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalar yönünden, anılan Kanun maddeleri değerlendirildiğinde, tanıma tenfiz kararı verilmek koşuluyla, eşler yabancı mahkemece boşanmanın kabulüne ilişkin verilen kararın kesinleştiği tarihte itibarıyla boşanmış sayılırlar. Bu yasal düzenlemeye göre, tanıma tenfiz kararı daha sonraki tarihlerde verilse dahi, evlilik birliği yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte sona ermiş kabul edilecektir. MÖHUK'nun 59. maddesi ile getirilen bu düzenleme sayesinde, eşlerin yabancı mahkeme ./. ilamının kesinleştiği tarihten, tanıma tenfiz kararının verildiği tarihe kadar geçen ara dönemde edindikleri malvarlıkları, evlilik birliği dışında edinilen mal olarak kabul edilecektir. Diğer yandan, bu ara dönemde birbirlerine mirasçı olamayacaklar, duruma göre bu dönemde doğan çocuk evlilik dışı doğmuş sayılacaktır....

        Türk Medeni Kanunu'nun 185/2-3 maddesine göre “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Kanunun 174. maddesine göre de “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunundaki sonuçları boşanma sebebi olması yanında, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesidir....

          Bunun sonucu olarak ecrimisil olarak belirttiği alacak ( tazminat ) talebinin de TMK.995. maddesi gereğince kötü niyetli zilyetden eşyayı bizzat kullanmak suretiyle sağladığı yararın talep edilmesi olarak kabulü gerekir. Yargıtay'ın halen de geçerli olan 08.03.1950 tarih ve 22/4 İBK uyarınca bu talep, bir “haksız işgal tazminatı (ecrimisil)” dir. Bu açıklamalar karşısında; davalıları ecrimisille sorumlu tutabilmek için; öncelikle davalıların kötü niyetli olmaları gerekir. Yukarıda açıklandığı gibi; davalılardan...'nün ihtarname tebliğ tarihinden öncesi için kötü niyetli sayılmasını gerektirebilecek bir delil mevcut değildir. Mahkemece ihtarname tebliğ tarihi araştırılmamıştır. Bu sebeple, 17.04.2009 tarihli ihtarname tebliğ tarihinin araştırılarak, ihtarname davalı ...'...

            Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalar yönünden, anılan kanun maddelerinin değerlendirilmesi gerekirse; tanıma tenfiz kararı verilmek koşuluyla, eşler yabancı mahkemenin boşanmanın kabulüne ilişkin verdiği kararının kesinleştiği tarih itibarıyla boşanmış sayılırlar. Bu yasal düzenlemeye göre, tanıma tenfiz kararı daha sonraki tarihlerde verilse dahi, evlilik birliği yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte sona ermiş kabul edilecektir. MÖHUK'un 59. maddesi ile getirilen bu düzenleme sayesinde, eşlerin yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihten, tanıma tenfiz kararının verildiği tarihe kadar geçen ara dönemde edindikleri mal varlıkları, evlilik birliği dışında edinilen mal olarak kabul edilecektir. Diğer yandan, bu ara dönemde birbirlerine mirasçı olmayacaklar, duruma göre bu dönemde doğan çocuk evlilik dışı doğmuş sayılacaktır....

              Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalar yönünden, anılan kanun maddelerinin değerlendirilmesi gerekirse; tanıma tenfiz kararı verilmek koşuluyla, eşler yabancı mahkemenin boşanmanın kabulüne ilişkin verdiği kararının kesinleştiği tarih itibarıyla boşanmış sayılırlar. Bu yasal düzenlemeye göre, tanıma tenfiz kararı daha sonraki tarihlerde verilse dahi, evlilik birliği yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte sona ermiş kabul edilecektir. MÖHUK'nun 59. maddesi ile getirilen bu düzenleme sayesinde, eşlerin yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihten, tanıma tenfiz kararının verildiği tarihe kadar geçen ara dönemde edindikleri malvarlıkları, evlilik birliği dışında edinilen mal olarak kabul edilecektir. Diğer yandan, bu ara dönemde birbirlerine mirasçı olmayacaklar, duruma göre bu dönemde doğan çocuk evlilik dışı doğmuş sayılacaktır....

                Aile yaşamına saygı hakkı, anne-baba arasındaki ilişki sona ermiş artık birlikte yaşamıyor veya boşanmış olsalar bile, çocukla eşler arasında birlikte yaşama ve kişisel ilişki kurma hakkını da içermektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin pek çok kararlarında tanımladığı gibi, bir davranış eğer kişilerde aşağılık duygusu yaratıyorsa ve onları küçük düşürecek veya alçaltacak nitelikte ise aşağılayıcı muameledir. Bu muamelenin kamuya açık olarak yapılması onun aşağılayıcı nitelikte olup olmamasında rol oynamakla beraber kişinin kendi gözünde küçük düşmesi yeterli sayılmaktadır. Sanık ......

                  Somut olayda 2 yıllık sürenin geçmiş olması nedeniyle 27. madde, borçlu davalı ... ile üçüncü kişi olan davalı ...’ın boşanmış olması nedeniyle de 28.maddenin uygulama kabiliyetinin olmadığı kabul edilmiş ise de mahkemece aynı yasanın 30. Maddesinin olayda uygulama yeri olup olmadığı hususu irdelenmemiştir. Ayrıca asıl borçlu olan şirketin yöneticisi davalı ...’a ödeme emri çıkarılmış ve itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olduğu da anlaşılmaktadır. Bu durumda davalılardan Hülya’nın boşanmış olduğu eşi olan davalı ...’in alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının mahkemece irdelenmesi, 6183 sayılı yasanın 30. maddesinde düzenlenen iptal şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak olan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gereğine değinilmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu