Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kadının lehine hükmedilen tedbir nafakasının miktarını ve reddedilen birleştirilmiş nafaka davasını da istinafa getirdiği kabul edilmelidir.Erkeğe yüklenen fiziksel kusur sebebiyle birleşen nafaka davasında davacısı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu,TMK 197 nci maddesi koşullarının gerçekleştiğinin kabulü gerekir iken birleşen davanın tümden reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır.Tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumları,paranın alım gücü,ihtiyaç ve gelirler,TMK 4.md.ne göre kadının birleşen nafaka davasında lehine dava tarihinden itibaren aylık 250 TL.olarak davanın kısmen kabul kararı verilmesi(boşanma davasında hükmedilen nafaka ile tahsilde tekerrüre esas olmamak üzere)uygun olur.Birleşen davada kadının nafaka talebinin dairemizce kısmen kabulüne karar verileceğinden ve verilecek bu müstakil nafaka ilamı miktarı itibarı ile kesin olacağından artık boşanma davası sürecine yönelik hükmedilen tedbir nafakasının istinafen tekrar belirlenmesine/değiştirilmesine gerek...

Mahkemece; davalının nafaka alacaklısının eşi olduğu, kurumun eşe karşı dava açma, davacı taraf ehliyeti bulunmadığından usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. TMK'nun 364-366 maddelerine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra göz önüne tutularak açılır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır. TMK'nun 365/3. maddesinde nafaka davasının, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi veya kamuya yararlı kurum tarafından da açılabileceği, TMK'nun 366. maddesinde ise korunmaya muhtaç kişilerin bakımının yükümlü kurum tarafından sağlanacağı ve bu kurumların yaptıkları masraflarını nafaka yükümlüsü kişiden isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır....

    Mahkemece bozmaya uyulmuş, bozma gereğince; davalı kadın tarafından açılmış olan birleşen nafaka davası kısmen kabul edilmiş ve davalı-davacı yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, nafaka davasının kabulü nedeniyle davalı (birleşen dava davacısı) lehine, hükmün “birleşen dava “ile ilgili kısmında 1.000 TL. vekalet ücreti takdir edilmiştir. Bundan ayrı olarak hükmün “esas dava” ile ilgili bölümünde de “..1.000 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya; 1.000.-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine...” de karar verilmiştir. Kararı davacı-davalı, vekalet ücreti yönünden temyiz etmiştir. Birleşen dava ile ilgili olarak, bu davanın kısmen kabulü nedeniyle davalı-davacı (kadın) yararına hükümde vekalet ücreti takdir edilmiştir. Boşanma davası içinde talep edilen yoksulluk nafakası boşanmanın eki niteliğinde olduğundan kabulü halinde diğer taraf (nafaka yükümlüsü) vekalet ücretiyle sorumlu tutulamaz....

      üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

        Kararda yer alan, nafaka yükümlülüğüne ilişkin hükmün, Türkiye’de icra olunabilmesi için, bu bölümle ilgili tenfiz kararı verilmesi zorunludur. (5718 s. MÖHUK m.50/1) Tanıma kararı, yabancı karardaki nafaka yükümlülüğü ile ilgili hükme icra edilebilirlik kazandırmaz. Nafaka alacaklısı, velayet kendisine bırakılan davacı (anne) olduğuna ve çocuğun ergin olduğu tarihe kadar birikmiş nafaka alacağını icra ettirmekte annenin hukuki yararı bulunduğuna göre, çocuğun, tenfiz ve tanıma davasının açıldığı 25.7.2006 tarihinde ergin olmasının hukuki önemi bulunmamaktadır. “Nafaka Yükümlülüğü Konusundaki Kararların Tanınması ve Tenfizine İlişkin (2.10.1973 tarihli) Lahey Sözleşmesi” (R.G. 16.2.1983 sayı:17961); münhasıran nafaka yükümlülüğüne ait olmayan, nafaka yükümlülüğü yanında başka bazı hükümleri de ihtiva eden yabancı mahkeme kararlarının, yalnızca nafaka yükümlülüğü ile ilgili bölümüyle sınırlı olarak uygulanabilir....

          Borçlunun, somut olayda da gözlendiği gibi, birbirini takip eden tarihlerde, tüm nafaka borçlarını kapsamasa dahi bir takım ödemeler yaptığı ve yapılan bu ödemelerin nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair bir açıklama olmasa bile, belli koşulların bulunması halinde ödenen miktar nispetinde nafaka borcundan kurtulacağının kabulü gerekmektedir. Kaldı ki, zorunlu olsa dahi, nafaka borcu da nitelik itibariyle temelde ahlaki bir ödemedir Bu bağlamda, borçlu hakkında aile mahkemesince nafakaya hükmedilen karar tarihinden sonra yapılan ödemelerde, hükmolunan aylık nafaka miktarı ve bu miktarın katları şeklinde ödemeler görünüyor ise, nafaka borcuna ilişkin olarak yapıldığının kabulü gerekir. Aksi halin kabulü, aşırı şekilcilik olup, hak zayiine ve mükerrer ödemelere neden olur....

            İki dava arasında, birlikte tahkikat yapılmasını ve tek bir hüküm verilmesini haklı gösterecek derecede yakın ve hak benzerliği bulunması halinde HUMK'nun 45/3. maddesi anlamında davalar arasında bağlantı var demektir. Bu davaların aynı sebepten doğması ve biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte olması gerekir. Her iki davada tarafların aynı kişiler olması, maddi ve hukuki bağlantı olmadıkça birleştirmeyi gerektirmez. Ayrıca birleştirilen dava dosyalarından birinin diğerinin sonucuna etki yapması da olayda söz konusu değildir. Kaldı ki nafaka alacaklısının kendi ikametgahı mahkemesinde (MK.md.201) dava açma imkanı ortadan kaldırılmış olmaktadır. Bu durumda davaların birlikte görülmesini gerektiren nedenlerin oluşmadığı, Yargıtay 3....

              (Ek cümle: 24/11/2016- 6763/41 md.) " uyarınca hüküm, reddedilen yıllık nafaka miktarı itibariyle davacı kurum yönünden kesin nitelikte olduğundan davacı kurum vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir. TMK.nun 364- 366 maddelerine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra göz önüne tutularak açılır. TMK'nun 365/3. maddesinde nafaka davasının, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi veya kamuya yararlı kurum tarafından da açılabileceği; TMK'nun 366. maddesinde ise korunmaya muhtaç kişilerin bakımının yükümlü kurum tarafından sağlanacağı ve bu kurumların yaptıkları masraflarını nafaka yükümlüsü kişiden isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır....

              İcra Müdürlüğünün 2011/20677 E. sayılı takip dosyası ile yeniden nafaka istemeye başladığını, TMK'nun 176/3.maddesi nde "İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararı ile kaldırılır." hükmünün yer aldığını belirterek yoksulluk nafakasının 09.07.2010 tarihinden itibaren, aksi halde dava tarihinden itibaren kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili dilekçesinde; müvekkilinin ne İcra Müdürlüğüne ne de vekili ...'a nafaka alacağından vazgeçtiğine dair yazılı veya sözlü beyanda bulunmadığını belirterek haksız ve kötüniyetli davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,"... ... İcra Müdürlüğü'nün 2010/107 sayılı icra dosyasında, ... vekili tarafından ... aleyhine ......

                Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, dava tarihi olan 15/06/2015 tarihinden itibaren küçük ... için aylık 150 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı ... tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir. Dava, yardım nafakası talebine ilişkindir. TMK.nun 364-366 maddelerine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra göz önüne tutularak açılır. TMK'nun 365/3. maddesinde nafaka davasının, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi veya kamuya yararlı kurum tarafından da açılabileceği; TMK'nun 366. maddesinde ise korunmaya muhtaç kişilerin bakımının yükümlü kurum tarafından sağlanacağı ve bu kurumların yaptıkları masraflarını nafaka yükümlüsü kişiden isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır....

                  UYAP Entegrasyonu