Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı kadın boşanma ve fer'ileri ile birlikte mal rejiminin tasfiyesi talebinde bulunmuş, mahkemece bu talep hakkında herhangi bir hüküm kurulmamıştır. Davacının mal rejiminin tasfiyesi yönündeki talebi, boşanma kararının kesinleşmesi sonunda incelenebilir hale gelir (TMK m. 225). Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar. Mahkemece kurulan boşanma hükmünün taraflarca temyiz edilmediği de gözetildiğinde davacı kadının mal rejiminin tasfiyesi talebi incelenebilir hale gelmiştir....
Bu gibi hallerde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesinin 1, 2. ve 4. fıkralarına göre değerlendirme yapılmalıdır. Anılan maddede, boşanmanın mali sonuçları üzerinde anlaşma şartı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174. Maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175.maddesinde düzenlenen yoksulluk ve 182. maddesinde düzenlenen iştirak nafakası talep haklarına ilişkindir. Anlaşmada ayrıca yer verilmemişse tarafların aralarındaki akdi ilişkiyi tasfiye ettikleri kabul edilemez. Görüldüğü üzere, mal rejiminin tasfiyesi anlaşmalı boşanma kapsamında değildir. Başka bir anlatımla boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenleme, mal rejiminin tasfiyesine yönelik istemleri içermez. Ancak, bu durum tarafların boşanma davasının görüldüğü sırada aralarındaki mal rejiminin tasfiyesini amaçlayan protokol ve sözleşme yapmalarına engel değildir....
Somut olayda, boşanma davasının gerçekleşme nedeni, yargılama süreci ve sonuçları itibariyle mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiasının kanuna karşı hile olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Öte yandan, mahkemece boşanma süreci ve sonrası yönünden yapılan değerlendirme de, öncesinde geçimsizliklerinin bulunduğu, mirasbırakanın o süreçte davalıyı vekillikten azlettiği, tarafların bir süre ayrı yaşadıkları yönündeki belge ve tanık beyanları göz önüne alınmadığı gibi mirasbırakanın pek çok taşınmazının bulunduğu da gözetildiğinde, dava konusu taşınmazları aralarında bir husumet bulunduğu ileri sürülmeyen davacı çocuklarından mal kaçırma amacıyla yapmasının gerekçe ve delilleri yeterli bulunmamaktadır. Mahkemenin temlikin muvazaalı yapıldığı yönündeki kabulü, devrin bedelsizliğine ilişkin olup esasen bu durum akit tablolarından da bellidir....
Taraflar, 28.09.2001 tarihinde evlenmişler, 23.11.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 13.03.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM'nin 170.m.) bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar (TMK'nun 225/2.m) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK'nun 202.m). Tasfiyeye konu ... ... .... plaka sayılı araç eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 10.08.2006 tarihinde satın alınarak davalı adına tescil edilmiştir. İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, TMK'nun 231 vd. maddeleri gereğince katılma alacağına ilişkindir....
Eşlerin mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre değerlendirilir ve tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar (TMK.nun 228/1, 235/1.m). Az yukarıda açıklandığı gibi mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla, inşaat ve kooperatif ödemeleri tamamlanmadığından daha sonraki tarihte ferdileşmeyle tapuya tescil edilmiştir....
Davalı ... vekili, davacı asılın boşanma davasında mal rejiminden kaynaklanan alacak talebinden feragat ettiğini belirterek, açılan davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, esasa yönelik ise davacının katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, ... 2. Aile Mahkemesi'nin boşanma dosyasında ...'ın duruşmada alınan beyanında ''nafaka, tazminat ve mal rejiminden kaynaklanan hak talep etmediğini'' beyan ettiği, her ne kadar sonraki celse bu beyanını geri aldığını beyan etmiş ise de 6100 sayılı HMK'nun madde 311 gereğince feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı, feragatin iptali için irade bozukluğu gibi bir iddianın da bulunmadığı görülmekle davacının davasının boşanma davasında vaki olan feragat sebebi ile reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. ... 2....
Bu nedenle davalı vekilinin davacı ile aralarındaki boşanma protokolüne değer verilmesine ilişkin temyiz isteği yerinde görülmemiştir. Davaya konu taşınmazın banka kredisi ile satın alındığı hususu taraflar arasında çekişme konusu değildir. Banka kredisinin davalı adına çekilmiş olduğu ve kredi geri ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı sırasında, kalan kısmının ise mal rejimi sona erdikten sonra ödendiği davalı vekilince dosyaya sunulan banka dekontlarından anlaşılmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesi ... ile ... aralarındaki mal rejiminin tasfiyesi davasının reddine dair ... 6. Aile Mahkemesi'nden verilen ... gün ve ... sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı ... vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmaz yönünden mal rejiminin tasfiyesi ile alacağın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, taraflar arasında görülen boşanma davasında davacının maddi ve manevi tazminat, nafaka, eşya talebinin olmadığına ilişkin beyanının mal rejiminin tasfiyesinide kapsadığı ve mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu ve bu beyana rağmen açılan iş bu davanın TMK'nun 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179). Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Tarafların anlaşmalarında belirttikleri hususlarda açıklayıcı bilgi ve delillerin bulunmadığı, ne şekilde mallarını paylaştıklarının somut olarak açıklanmadığı ve ayrıca anlaşma metni ve içeriğinin boşanma kararında yer verilmediği, mevcut beyanlarının boşanma davasının eki niteliğinde olmayan mal rejiminden kaynaklanan alacak taleplerinden feragat anlamı taşımayacağı anlaşıldığından, davanın esasının incelenerek tarafların delilleri toplanıp talepleriyle ilgili hüküm kurulması gerekirken; yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ve taraflarca HUMK'nun 388/4....
Somut olayda taraflar arasında devam eden boşanma davası bulunduğu saptanmış olup bu boşanma davasının açılmasıyla davacının mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkı doğmuştur. Ancak tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının sonucunun beklenmesi ve HGK'nun 27.06.2012 tarih 2012/ 8-268 Esas, 2012/ 420 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere boşanma davasının bekletici mesele yapılarak, boşanma davasının olumlu sonuçlanması halinde toplanacak delillere göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Bu husus aynı zamanda usul ekonomisi ilkesinin de bir gereğidir....