Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın mal ayrılığı geçerli iken bedeli ödenerek satın alındığını, yasada yazılı bir yıllık zamanaşımının da geçtiğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesi ve UYAP’tan edinilen bilgilere göre, taraflar 15.10.1996 tarihinde evlenmişler, ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 21.11.2006 tarih ve 2006/413 Esas, 2006/652 Karar sayılı 19.12.2006 tarihinde kesinleşen kararı ile boşanmışlardır. Eşler arasında evlendikleri 15.10.1996 tarihinden TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden, 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK. m.202, 4722 sayılı K.m.10/ı)....
Katılma alacağına ilişkin talebin, mal rejiminin sona ermesi halinde görüleceği, rejim sona ermedikçe bu talebin incelenmesinin ve tasfiyeye gidilmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasında açılan boşanma davası sonucunda verilen hükmün henüz kesinleşmediği, mal rejiminin sona ermediği ve katılma alacağına ilişkin talebin boşanma kararı kesinleşmeden inceleme olanağı olmadığı hususları göz önüne alınarak, katılma alacağına ilişkin talebin tefrik edilip, boşanma davasının neticesinin beklenmesi ve hasıl olacak sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken katılma alacağının boşanma davasının fer'isi niteliğinde olduğu gerekçesiyle talebin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır....
B.. aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kayseri 4....
, davacı kadının anlaşmalı boşanma davasındaki beyanları ve protokol hükümleri ile bağlı olduğu, gelecekte mal rejimine yönelik dava açma hakkını kullanmasının dürüstlük kuralına aykırı olacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Aile Mahkemesinin 2019/28 Esas 2019/168 Karar sayılı dosyasında mübrez delillerden bu durumun açıkça görülebildiğini, kaldı ki huzurdaki davada karşı tarafın, davalının davanın açıldığı tarihte müvekkilinin tescil talebine dönük kabul beyanı bulunduğunu, mal rejimi tasfiyesine dönük boşanma protokolünde ve boşanma davasında açık bir feragat beyanı olmamasına rağmen, boşanma protokolü ve boşanma davası mal rejimini tasfiye etmemesine rağmen, yerel mahkeme tarafından ittihaz olunan hükümde taraflar arasında mal rejimi tasfiyesine ilişkin hüküm kurulmuşçasına karar verilmesi usul ve yasaya hakkaniyete aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından davalının dava dosyasına sunduğu, davacının talebine ilişkin itirazı olmadığı, taşınmazın devrini kabul ettiğine ilişkin beyanı dahi nazar-ı itibara alınmadığını, yerel mahkemenin eşler arasında herhangi bir talep olmadığı konusunda anlaştıkları kanaatine vardığını, oysa boşanma protokolü incelendiğinde, tarafların mal rejimine dönük ileriye dönük bir...
Şöyle ki, eldeki davanın 05.10.2011 tarihli yargılama tutanağında, taraflar arasında boşanma isteğine ilişkin olan o yer 1. Aile Mahkemesi'nin 2010/1930 Esas ve 2011/921 Karar sayılı dosyasınında davanın reddine karar verildiği, hükmün temyiz edildiği ve henüz kesinleşmediği açıklamasına yer verilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesi isteğine ilişkin davaların sonuçlandırılabilmesi için taraflar arasındaki evlilik birliğinin sona ermesi gerekmektedir (TMK'nun 225. maddesi). Tarafların evliliği hukuken devam ettiğine göre, mal rejimi sona ermemiştir ve davanın görülebilirlik koşulu gerçekleşmemiştir. Ne var ki, bu durum, dava açılmasına engel değildir (HGK. 2012/8-268 Esas - 2012/420 Karar). Bu kapsamda, TC Anayasası'nın 141. maddesinin son fıkrası ve HMK'nun 30. (HUMK.nun 77.md) hükümlerine göre; davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir....
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davacı 3.kişi ile borçlunun borcun doğumundan sonra anlaşmalı olarak boşandıkları, dava konusu taşınmazların boşanma protokolü ile 3.kişiye bırakıldığı ve tarafların boşanmadan sonra da birlikte yaşamaya devam ettikleri boşanma protokolünün alacaklıdan mal kaçırma amacıyla yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu taşınmazlara ait tasarrufların icra dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline, tefrik edilen taşınmazla ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davalılar vekilince temyiz edilmiştir....
olan kredi borcunun boşanma dava tarihindeki 235.000 TL'lik değere oranının ise %52, tarafların kişisel malları ve borç miktarının (%19,19 kisişel mal, %52 kredi borcu) %71,19 oranında olduğu, 350.000 TL'lik son değerin 249.165 TL'sinin borç ve kişisel mal karşılığı, kalan 100.835 TL'nin edinilmiş mal olup, 1/2'si 50.417,50 TL üzerinde davalı-karşı davacının artık değere katılma alacağı hakkı ile 21.980 TL kişisel maldan olmak üzere toplam 72.397 TL alacak hakkının bulunduğu gerekçesiyle yazılı miktara hükmedilmişse de, bu karara katılma olanağı bulunmamaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Ve Katılma Alacağı Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. .K.. A R A R Davacı ... vekili, dava dilekçesinde sayılan ve davalı eş adına edinilen dört adet araç ve bir adet taşınmaz nedeniyle 10.000,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, araçların ve taşınmazın evlilik birliğinin devam ettiği süre içinde satıldığı, boşanma dava tarihinde tasfiye edilecek herhangi bir mal varlığı olmadığı, edinilmiş mal bulunduğunu ve bu mallara katkısı olduğunu da ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir....
Böyle bir beyanın geçerliliği ancak hangi mal ve alacakların istenilmediğinin açıkça ve nitelikleri belirtilerek metne geçmiş olması halinde olasıdır. Aksini kabul boşanma davasının eşler üzerinde yarattığı psikolojik durum nedeniyle yapabilecekleri gerçek iradeleri dışındaki kapalı beyanlarının hak kaybına neden olması sonucunu doğurur. Bu durumda, protokolün mal rejiminden kaynaklanan mallar ile alacakları kapsadığının kabulüne olanak bulunmamaktadır....